Bayramı idrak etmek...

A -
A +

Sosyal hayattaki değişim ve gelişmeler, toplum ve bireylerin olayları algılama biçimlerinde, bazen çok radikal sapmalara yol açabiliyor... Bu sapmalar, bazen kavramların içinin boşalmasına, bazen de bunlara yepyeni ve çoğu kere esas manasından uzak, eksik ve yanlış anlamların yüklenmesine sebep oluyor... Bu açıdan baktığımızda, "Bayram" mefhumunun; son on beş-yirmi yılda giderek, dini ve ananevi muhtevasıyla zıtlaşan ve yabancılaşan bir tarzda yorumlandığını görüyoruz. Bugün altmışın üzerindeki "yaşlı" kuşağın tatlı birer hatıra olarak anlattıkları "eski bayramlar"ı, bir kısım yeni nesil neredeyse "masal" gibi dinliyor. Nüfusun önemli bir kısmının hiç hazırlıklı olmadığı halde, birden bire, kırsal alandan kopup şehir hayatına geçiş yapma zorunluluğunun, örf ve âdetlerde, genel yaşayış biçiminde ve maddi ve manevi yönüyle bütün sosyal münasebetlerde büyük bir alt-üst oluşa sebep olması sosyolojik bir gerçek. Sosyologlar bunun bilimsel açıklamasını çok detaylı şekilde yapıyorlar. Köylü sınıfının orta sınıflaşması, modernleşme vs. her biri bir gerekçeye dayandırılıyor. Ama bir de "yozlaşma" var ki, izahı ve bir kalıba oturtulması galiba en zor olan şey! Çok fazla geçmişe gitmeye de gerek yok; yirmi-yirmi beş yıl öncesine kadar, toplumun büyük ekseriyeti, dini bayramları, oruç, kurban ve hac ibadetlerinin manevi hazzını yaşama ve bu sevincini, akraba, eş-dost ve nihayet bütün cemiyetle birlikte idrak etme vesilesi bilirdi. Ancak şimdilerde, bu bayramlar bazılarınca kış aylarında kayak merkezlerinde, yazın ise deniz kenarlarında, sayfiye yerlerinde tatil yapma fırsatı olarak değerlendiriliyor... Birkaç sene önce bir meslektaşımız kızgınlıkla şöyle yazmıştı; "Kaçın kaçın, evlerinizden kaçın... Bayram geliyor. O tatil yeri senin, bu sayfiye yeri benim her tarafı doldurun. Ama sakın ha evlerinizin kapısını açık bırakmayın! Kazara biriniz evde kalırsa, akraba, eş-dost ziyaretine maruz kalır. Hele misafir ağırlamak yok mu, aman ha... yakalanmayın!" Toplumun bir kesiminde, maalesef manzara aynen böyle. Acı ama gerçek, nereden nereye... Misafir gelecek diye şevkle hazırlık yapanların, kendisini ziyaret edenlerin sayısı arttıkça sevinci de kat kat artanların, kimse kapısını çalmayınca üzüntüsünden yatağa düşenlerin nesli her geçen gün biraz daha tükeniyor! Evet, şimdilerde bayramlar kimilerine göre, alelade bir tatilden farksız, dinlenme ve de eğlenme bahanesi... Kanal sayısı kabarık ve seviyesi tartışılır magazin programlarına bel bağlamış televizyonlar ile, "Bu sene de hac kurban bayramına rast geldi..." diye haber yapan gazeteler için de durum farksız. Mesela bugünlerde, geçmişte de olduğu gibi, bol bol kaçan boğa haberi okuyor ve seyrediyorsunuz. Bunun yanında elini kolunu kesen acemi kasap hikayeleri bire bin katılarak serüven gibi sunuluyor. Kurban ve kurban kesme hakkında toplumun bilgisizliği, fırsatı değerlendirmek için ortaya kasap kimliğiyle çıkanların cahillik ve acemiliği trajikomik pek çok olayın cereyan etmesine sebep oluyor. Ama medyanın bu olaylara yaklaşma biçimi temelli yanlış ve sakat. Zira insanları doğruya sevk edecek hiçbir şey yapmıyorlar. Sadece hoş olmayan görüntüleri tekrar tekrar bize seyrettirip, amiyane tabiri ile dalga geçiyorlar! İşte bütün bunlar bir araya gelince, toplumun giderek yüce değerlerine yabancılaştığını, örf ve âdetlerinden uzaklaştığını, kültürel miras yolu ile kolayca elde edebilecekleri bilgi birikiminden mahrum kalınca da en basit bir vecibeyi dahi yerine getirmekten aciz kaldığını daha net biçimde görüyoruz. Siz buna ister yozlaşma, ister yabancılaşma, isterse bozulma deyin farketmez! Ancak, bunlardan daha da vahimi, "Tavuktan ve devekuşundan da kurban olur..." diyen din yobazlarının topluma musallat olup zaten dinî duyguları zayıflamış insanların kafasını karıştırmasıdır. Allah bizi cahillerin ve yobazların tasallutundan muhafaza eylesin!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.