Erman Hoca'dan yeni kurallar!

A -
A +

İlk defa Digitürk'ün maç sonrası Maraton programını izleyebildim. Erman Hoca, derbiden süzülmüş, yönetmene veya birilerine göre, hakem hataları zincirini açıyordu. Beşiktaş'ın attığı ikinci golde, hem de kesin yakıştırması ile ofsayt olduğunu söyleyince, hayretten ağzım açık kaldı. Dedim ki, acaba Erman Hoca, sahadan çıkıp televizyona kurulduğundan bu yana kendi kendine yeni kurallar mı üretmişti? Öyle ya, yerde yatan Luciano ile Sergen aynı hizada bulunuyorlardı. Ne yani, yerde yatan oyuncu oyunda yok mu sayılıyordu? Gökhan'la Rüştü arasındaki muhabbeti ise penaltı diye yorumladı Erman Hoca... Bence, topu çaldıktan sonra boş kaleye gitme ya da çabuk içeri dönerek Rüştü'ye penaltı yaptırmak yerine kalecinin üstüne kendini atan Gökhan'a sarı kart var... Yani Selçuk Dereli de, yardımcısı da doğru karar verdiler... Tek eksik, bana göre, Gökhan'ın sarı kartı... Başkanın koridor feryatları! F.Bahçe Başkanı, malum alışkanlığını derbiden sonra da sergilemiş. Türkiye gazetesine göre, soyunma odasına giden Başkan,"Kafa kopartırım, herkes ayağını denk alsın" demiş... Fanatik'e göre de koridorlarda, futbola ve sonuca hayli yüksek sesle bağırıp çağırdığı haberi yer alıyordu. İşte yarışta G.Saray'ın en büyük avantajı burada... Parasızlık, hakem hataları, oyuncuların formsuzluğu, yanlışlıkları başta başkan olmak üzere, herhangi bir yönetici tarafından Yıldırım gibi değerlendirilmiyor (!) Yani finişe doğru korkmadan oynayacaklarla, korkarak oynayacakların mücadelesini izleyeceğiz. Gözünaydın Terim Hoca! Milli Takım'ın çok ciddi ve de belki de tarihinde hiç yaşamadığı bir savunma krizinde olduğu açık ve net... Terim Hoca'nın gecelerini uykusuz geçirdiğine bahse girerim. Ancak kendisini biraz olsun rahatlatacak, en azından "elde bir sağlam" huzuru verecek bir oyuncu var. Bu oyuncu Fatih Akyel'dir... Vahid Hoca'nın tandemin solunda görevlendirdiği Fatih Akyel, bu ülkenin, hiç tartışmasız en iyi savunmacılarının başında geliyordu. Ancak yanlışları, uzun bir süre kafasının dağılmasına neden olmuştu. Şimdi yeniden Roberto Carlos'un üç-beş defa üzerinden geçip, Real Madrid'i deviren oyuncuyu izlemenin keyfini yaşıyorum... Adaşların gözüaydın! Avrupa Birliği ülkelerine dikiz! Real Zaragoza-Barcelona maçında, La Romerada Stadı'ndaki Avrupa Birliği insanları, Eto'o'ya ırkçı saldırıda bulundular. Bunu sözle yaptılar ama, makineli ile taramış gibi etkisi oldu. Oyunu bırakmak isteyen müthiş futbolcuya önce hakem yalvardı. Neyse, Eto'o da harika bir ikinci gol pası ile herkesin ağzının payını verdi. Şimdi soruyorum; Biz Türkiye olarak, bu Birliğin insanları ile mi yan y ana, iç içe yaşamak için mücadele veriyoruz? Helal olsun kızlar! Vakıfbank Güneş Sigorta'nın, İsypanya'da 3-2 yenildiği maçı izledim. Zaten tek set almak yetiyordu, final-four için... Saint- Joseph yıllarında bu sporu yapmış bir kişi olarak bizim takımı çok beğendim. Bir aksilik olmazsa, kupayı da kazanabilirler... Hepsini gözlerinden ve alınlarından öpüyorum... Sabah'a göre derbi nedir? Pazartesi günkü Sabah'ta bir haber vardı; "Roma, deplasmanda Lazio'yu da devirip, müthiş çıkışını sürdürdü..." Başlıkta bu vardı da, acaba haberin içinde doğrusu var mıydı? Hayır... Orada da "deplasman" kelimesi yer alıyordu. Oysa, Lazio da Roma şehrinin takımıydı. Yani maç bir derbi idi... Akşam, bu yalanı nasıl uydurdu? Hayret ki hayret... Akşam'da geçtiğimiz cuma günü bir haber vardı. Haberde; Beşiktaşlı taraftarların, maç yasağına tepki olarak, özel uçak tutup, Saracoğlu Stadı'nın üzerinden geçecekleri yer alıyordu... Tabii haber fos çıktı. Aslında neden garipsiyorum ki... Serdar Turgut Bey aynı günkü yazısında, "Ben gazetecinin yalancı olanını tutarım" diye yazmadı mı? Palavranın en büyüğü! Geçtiğimiz hafta, eski İTO Başkanı Mehmet Yıldırım'ın, Aziz Yıldırım'a karşı başkanlığa hazırlandığı haberleri yer alıyordu. Ve de Mehmet Bey'i destekleyenler arasında da Aziz Yılmaz'ın da bulunduğu duyuruluyordu. Ne güldüm, ne güldüm bilemezsiniz... Asist nedir? Baktım, Alex'e yine iki asist yazmışlar. Sonunda gerçeği öğrenecekler ama sahte kahramanlar da artacak. Şimdi bu asistçilere bir sorum olacak; Chelsea'nin golünde ve Barcelona'nın ilk golünde asistleri kimler yaptı? Golü atan takımların oyuncuları mı, golleri yiyen takımların oyuncuları mı? Beşiktaş'ın ilk golünde Sergen'e asitsi kim yaptı? Asist, top hareketliyken gol attırma işidir... Ergin Hoca, bu ne hal! Ergin Ataman, tanıdığım, bildiğim kadarı ile otoriter bir hocadır. Ama Ülkerspor'un son Avrupa maçında gördüğüm kadarı ile Ergin Hoca'nın bu özelliğinde arıza olmuş... Önüne gelen dripling atıp, şut kullanıyor... Kalabalığa dalıp, hem kendini, hem de takımı dağıtıyor. Savunma, yardımlaşma zayıf... Ve bunu sanki göz göre göre yapıyorlar... Aman Ergin Hoca! Cumhuriyet'te, demokrasi ayıbı! Türkiye bir cumhuriyettir. Rejimi de demokrasidir... Peki, futbol bazından gerçek böyle midir? İstanbul'un, kökleri yüz yıla dayanan iki takımı maç oynarken, birinin taraftarına yasak getirilmiştir. İstek, ev sahibinin başkanından gelmiş, ilin valisi de, adeta, "Emriniz olur" diyerek yasağı uygulatmıştır. Şimdi gelecekte bir F.Bahçe- G.Saray maçı vardır... Hatırladığım kadarı ile F.Bahçe seyircisi Ali Sami Yen'e gitmiş ve takımının galibiyetinin de müthiş tezahüratlarla kutlamıştır. Acaba Sayın Vali, bu defa ne yapacaktır? Merakla bekliyorum... Tümer'in golü! F.Bahçe'nin ilk golünü kim attı? Hemen Tuncay diyeceksiniz. Bence değil... Alex'i taç çizgisi üzerinde, hem de sırtı Beşiktaş kalesine dönükken, üst üste iki faul yapıp, oradan serbest atış kazandıran Tümer'dir... Ne dersin usta? Ne küfürü yahu? F.Bahçe- Beşiktaş maçından önce, sırasında ve sonrasında rakip takıma ve futbolcularına küfür edildi... Jean Tigana tribünden atılan bir yabancı madde ile bir süre kıvrandı. Hayal mi gördüm acaba? Hayır, bunların gerçekleştiği yerde bunlar olmuyormuş da... Kendinizi herkesin üstünde ve sütten çıkmış ak kaşık olarak görürseniz, gidişatınız doğru gidişat olmaz... Daum'dan yeni yeni dersler F.Bahçe Teknik Direktörü Daum, Beşiktaş maçının ikinci yarısında, sol ayağını yürümek için kullanan Serkan'ı sol kanada, Ümit Özat'ı da sağ kanada aldı. Ve de F.Bahçe defansı bir anda alabora oldu. Acaba Daum, yenen golleri, banttan bir kere daha seyretti mi? Bilmem... Ama en azından Schalke maçını hatırlayıverseydi ya... Acaba başkanı, yöneticileri ve basındaki şakşakçıları hatırladılar mı? Haaa bildiğim bir şey var; o da, Daum'dan ciddi (!) futbol dersleri aldığımızdır. Gerets'in kendine dersi! Ne biçim başlık değil mi? Ama öyle... G.Saray Teknik Direktörü Gerets, Heinz'sız bir takım çıkardı. Ama İliç'i unutmuştu takımın içinde... Ona da 31 dakika sabredebildi. Ondan sonra G.Saray, sisteminin doğru çeşitlemesine kavuşarak, Vestel Manisaspor'un dominant oyununa son verdi. Maçtan sonra oturdum, Sopa Heinz'sız, Hayalet İliçsiz kadroyu yazdım bir kağıda... Siz de okuyun, bakalım bu iki yabancıya ihtiyaç var mı? Kadro şu: Geri blok- Cihan, Tomas, Song, Ergün, Ferhat, Yalçın, Orhan, Uğur... Orta blok- Sabri, Hasan Şaş, Ayhan, Aydın, Saidou, Volkan, Ergün, Cihan... İleri blok- Hakan Şükür, Necati, Ümit Karan, Hasan Kabze... Görüldüğü gibi, bana göre ligin en alternatifli kadrosu... Bazı oyuncular değişik bloklarda da oynayabiliyorlar... O halde? Ne medya! F.Bahçe-Beşiktaş derbisinin sonrasındaki basın toplantısında Daum, tercüme dahil, 52 saniye konuşup gitti. Gitmeden, basına bir sorunuz var mı diye soracak oldu. Tık çıkmadı. Ve tarihin en kısa basın toplantısını sona erdi. Şimdi acaba diyorum, bizim medya grubu kederden mi soru soramadı, yoksa öfkeden mi? Hiç olmazsa Serkan'la Ümit'in neden yer değiştirdiklerini öğrenirlerdi diyorum... Belki de buna sinirlendikleri için de soru sormamış olabilirler mi? Eto'o'nun yediği halta bakın! Kamerun ve Barcelona'nın yıldızı Eto'o, Zaman gazetesinin konuğu olarak İstanbul'a geldi. Söz arasında, Türkiye'ye yedi yıl sonra ikinci gelişi olduğunu söyledi ama takım ismi vermedi. 2 Şubat 2006 tarihli Türkiye gazetesinde Eto'o'nun 1998'de F.Bahçe'ye geldiğini yazmış, Daum'un geldiği sezonun başında da ikinci defa direkten döndüğünü işaret etmiştim. Anlaşılan pek inanan olmamış. Bizi de günümüz palavracıları ile karıştırmış olmalılar. Neyse, o benim değil, medyanın sorunu.. Ama aynı Eto'o, Türkiye'den tek tanıdığı isim olarak Hakan Şükür'ü vermekle yanlış yaptı. Şimdi, başında ırkçılık belası varken, bir de Hakancılık belasını aldı!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.