Teşekkürler Hakan Altun

A -
A +

Cuma akşamları TRT Müzik’te alaturkanın kralı (zaten başka yerde de yok ki) var. Hakan Altun kardeşimiz “Bestekar” adlı bu programı hem sunuyor, hem çalıyor, hem okuyor, hem de konuk yorumcularla sohbet ediyor. Ve bendeniz de, açık ve net olarak, Türk olduğumu, çünkü tutkunu olduğum alaturkanın büyük üstatlarının besteleri çalınıyor, okunuyor, bu programda ancak ciddi şekilde hissedebiliyorum. Pardon; bir de 15 Temmuz akşamı... Saygıyla eğilir, teşekkürü bir borç bilirim.

Gezi yaygarasından sonra İzmir Marşı!

Fenerbahçe tribünleri, dostum ve bu kulübün kongre üyesi Sevgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın izlediği son Sturm Graz maçından sonra İzmir Marşı’nı söyledi. Malum; Ertuğrul Özkök de köşesinde, takdirle karışık, çakmaya çalışarak övmüşler. Aynı tribünler değil miydi Ertuğrul Bey; “Her yer Taksim, her yer Gezi” diye ortalığı ayağa kaldıran? O günlerde ne yazmıştınız ki? Peki, bu Gezi işlerini organize edenler arasında kimler vardı acaba? Bir de bunu yazabilseniz... Aklıma 20 Eylül 2006’da, yani malum Denizlispor maçından üç gün sonraki, Hürriyet Spor sayfası da geliverdi aniden...

Fenerbahçe’ye değişik notlar

Bende, doğruya doğru, yanlışa yanlış yorum var. Nereden mi geldim? Fenerbahçe, 7 milyon 650 bin avro bonservisle aldığı Kjaer’i 12,5 milyon avro ile sattı. Şampiyonluk yok ama iki sezon etinden, kemiğinden, sütünden yararlanıp kâr etti. İşte çağımızın doğru transfer politikası budur. Moldovan ve Baliç’ten sonra ilk defa... Son dakika: Soldado ile anlaşılmış... Yaş; 32 biteli 3 ay olmuş... Yahu hiç mi gözünüz yok; şöyle daha kapalı köşelerden 23-25 yaşlarında yarının 100 milyon avroluk oyuncusunu bulmak için?

Babasının oğlu
Bizim Ömer Üründül’ün Mert adında bir oğlu vardır. Büyük topçu olurdu ama o ticareti seçti. Neyse... Geçen gün ikimize de yüklenip ne dedi biliyor musunuz? “Baba ve Kemal Amca, ayakta uyuyorsunuz.  Ndiaye’yi satan Osmanlıspor yerine emekli Özer Hurmacı’yı aldı... Ne komik değil mi?” Vallahi biz de dahil, medya dışındakiler çok yorumcudan daha bilinçli, daha gözlemci...

Komik spiker!
Fenerbahçe-Cagliari özel maçını anlatan spiker diyor ki, maçın ortalarında; “Stat yarı yarıya, belki de biraz daha fazla dolu gibi... Net seyirci sayısı elime ulaşınca size rakamı açıklayacağım...” Yahu kardeş; biletsiz, yani bedava maçta seyirciyi nasıl sayacaklar ki acaba? Ama sen biraz gayret edip, tek tek sayabilirdin maç bitene kadar... En iyisi televizyonunuzun sesini kısınız!

Lucescu ve millî takım

Okurlarım Lucescu için yazdıklarımı herhalde hatırlıyorlardır. Benim için bu ülkeye gelen en başarılı yabancı odur. Galatasaray’da ilk sezon Şampiyonlar Ligi’nde iki gruptan çıktı, ikinci sezon en gariban Galatasaray kadrosu ile lig şampiyonu oldu, ilk gruptan çıktı, ikinci grupta son maçta Barcelona’ya ofsayt golle yenilip elendi. Beşiktaş’ta 100. yıl şampiyonluğu ve UEFA Ligi çeyrek finali var. İkinci sezonunda içeriden, dışarıdan darbeler alıp ilk yarısını namağlup ve sekiz puan farkla bitirdiği ligi kaybetti. Sonra malum; Shakhtar var. Ama millî takım işi bu hocanın işi değil derim ben... O, bulacak, üç kuruşa alacak eğitecek, yüceltecek ve oyuncuya, hem de kulübe şampiyonluklarla beraber para kazandıracak. Millî takımda bu mümkün mü?


Olağanüstü hal futbolda yok mu?

Beşiktaş ile Atiker Konyaspor sezonun son kupasını kapmak için çıktılar Samsun’daki harika stada... Ama tribüne üşüşmüş, “medeniyet yoksunu reziller” yüzünden maç, maçlıktan çıktı. Acaba o kadar yanıcı ve patlayıcı stada nasıl girdi? Valinin, emniyet müdürünün, stattaki güvenliğin olağanüstü hal durumundan haberi yok mu? Ya o kepaze herif sustalıyı Quaresma’ya saplasaydı, ertesi gün Avrupa ve ABD medyasında ne gibi haberler ve yorumlar yer alırdı? Basketbolda salonu nasıl boşaltıyorlarsa, futbolda da aynısının hemen ve derhal yapılması gerekir. Ne olur ki, biraz daha fazla zaman alır, o kadar...

Rüştü mü? Hıncal Usta bırak yahu!
Hıncal Uluç ağabey Rüştü Reçber’in Terim Hoca için yazdıkları ve söylediklerinden sonra meydana gelen gelişmelerden hareketle eski millî kaleciye sorular sorup duruyor. Malum Pendik faciasından sonra Rüştü’yü Dereağzı Tesisleri’nde dövdüler. Hem de arabasının içinde. Peki, benden bir soru daha Rüştü’ye... Pendik dönüşü Dereağzı Tesisleri’ndeki  soyunma odasına girildiğinde, teknik direktör masasının üzerinde ne vardı, pardon neler vardı? O gün seni dövenler bugün maçları topluca hangi tribünde, hangi şartlarda izliyorlar... İlgi  çekici değil mi; o malum kitlenin oturduğu tribün bedava maçta bomboş idi. Dikkat ettin mi Rüştü? Ey Rüştü, o tribünlerin biletleri maçlardan önce nerede, kim tarafından nasıl sunuluyor, haberin var mı? Belki de var ama yürek yoksa ne yapasın ki?

G.Saray saymayı mı unuttu?

Fenerbahçe’nin Kjaer politikasını övdükten sonra, hani “Tam yerine rast geldi, manzara koyduk” diye Levent Kırca’nın bir cümlesi vardı ya, hah işte o geldi aklıma... Neden mi? Galatasaray, yani Fenerbahçe’nin tarihi rakibi, Osmanlıspor’a Ndiaye için 7, 5milyon avro bonservis ödemiş. Falanı filanı ile de bu miktar 9 milyon avroyu geçmiş. Faruk Süren başkan böyle açıkladı... Yahu Sayın Özbek; siz ya döviz kurundan habersizsiniz ya da para saymayı unuttunuz! Keşke, Riva ve Florya’dan elde ettiğiniz paraları Neymar’a siz verip Paris Saint Germain’i sollasaydınız. Vallahi ne bileyim, aklıma böyle çılgınlık geliverdi.


Yaşa be Aziz Bey!
NTV’de, kendi kamuoyunu uyuşturma programına çıkan ya da çıkarılan Aziz Yıldırım, benim geçen hafta Van Persie’nin sağlık raporuyla ilgili yazdıklarımı teyit etti. Teşekkürler. Yalnız Aziz Bey bir de şu cümleyi kullandı: “Bizim o günkü sportif direktör imzalar atıldıktan sonra Van Persie’nin sakat olduğunu bildirmişti.” Hale bakınız, o sportif direktör 6 ay bu kulüpten maaş aldı, bu bir. İkincisi, sağlık kontrolünden gelen raporlara da mı hiç bakmadınız?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.