Sen ne biçim federasyonsun!
Biliyorum uygulamanın üzerinden neredeyse hafta geçti. Ama diyorum ya, ben bu köşeyi günü gününe yazmıyorum. Notlarımın arasına bilgi düştüğü zaman kaleme alıyorum. Efendim; Türkiye Futbol Federasyonu devre arası seminerine 17 Süper Lig takımının hocasını çağırmış ama Fatih Terim hocayı es geçmiş.
Ne ayıp, ne saygısızlık!
Ayırım yapmadan çağırırsın, gelmeyen olursa o vicdanı veya hangi duygusuysa onunla baş başa kalır. Tabii bu biçim davet ligin ikinci yarısında bazı maçlar ve onların sonuçlarına yansırsa bundan kim sorumlu olur ki?
Rıza Hoca çalım mı atıyor, yoksa...
Trabzonspor’u ayağa kaldıran ve lidere yedi puan yaklaştıran Rıza Çalımbay hoca, tutmuş, kampta “İlk hedefimiz kupa’ demiş. Şaşırdım... Üç puanlı ligde yedi puan fark nedir ki? Acaba dedim hoca yukarıdakilerin hırsını mı azaltıyor?
Ama ben Rıza Hoca’dan, “Önce şampiyonluk yarışı, sonra kupa “ demesini beklerdim... Hoca futbolcu iken çalım atmayı da pek sevmezdi be...
Bu Beşiktaş işi azıttı!
Pazartesi sabahı şöyle bir haber turu atayım dedim. Baktım Beşiktaş Atiba’nın millî takım arkadaşı 22 yaşındaki bir uç adamı olan Cyle Larin’i bonservis ödemeden 4 yıllığına kapmış. Genç adam Kanada Millî Takımı’nda 21 maç oynamış ve 5 gol atmış. Sağlam da... Ligde de 28 maç oynamış ve 12 gol atmış. İster misiniz gelip direkt adam olsun ve de 2 sezon sonra 25 milyona avroya satılsın... Derim ki, Orman ve ekibini eleştirirken daha dikkatli olsun spor basını... Ve de devamla; Fikret Başkan’ın cahil cühelaya cevap vermemesini de tavsiye ederim... Devamını haftayı yazacağım.
Premier Lig’den şikâyetçiyim!
Geçtiğimiz perşembe gecesi Arsenal-Chelsea maçını izledim... Bu sezonki kaçıncı maçlarıydı bilemem ama 90 dakika aynı tempoyla nasıl oynadılar be! Evde yoruldum izlerken... Hele hele yorumcu beni daha da fazla yordu. Neyse, darısı bizim lig maçlarına diyelim...
Bu arada hakem Chelsea adına bir penaltı verdi. Bizdeki yorumcular Kayserispor maçında Umut’un Cenk’e yaptığı hareketin penaltı olmadığında sanki söz birliği ettiler. Bu İngiliz penaltısını bir izlesinler, belki de o zaman utanırlar.
Gerçekleri kim saklıyor acaba?
Geçtiğimiz hafta sonu bir gazetede dört büyük kulübün KAP’a bildirdiği borçları vardı. Galatasaray 2 milyarın üstünde, Beşiktaş 2 milyara dayanmış, Fenerbahçe 1 milyar 800 bin civarında, Trabzonspor da 1 milyara yakın idi listede... Fenerbahçe dışındakilerin divan toplantılarında da aynı rakamlar gündeme geliyor da, acaba Fenerbahçe’nin Yüksek Divan Kuruluna rapor sunan denetçiler neden hep 290-300 milyon küsur civarında dolanıp duruyorlar ki?
KAP mı doğru söylüyor, yoksa ünlü deneticiler mi? Ben hiç bir yüksek divan toplantısında KAP’a bildirilen rakamı duymadım da...
Arsene Wenger...
Arsenal’in Fransız hocası teknik direktörlük süreklilik rekoru kırmış. Rakam önemli değil, böyle bir inanılmaz başarının İngiltere’de, yani futbolun beşiğinden çıkması bile yeter.
Monaco’da başlayan ve Arsenal’de tavan yapan Wenger’le Galatasaray’ın Monaco’yu Tanju’nun golüyle 1-0 yendiği maçtan üç gün önce konuşmuştum... Bana, “Bırak maçı sana bir oyuncu tanıtacağım... Bunu 50 bin dolar maliyetle Monaco’ya getirdim. Yarın kaç misline satarım bilmem. Sokakta buldum bunu...” demişti.
O futbolcu George Weah idi...
Wenger onu 50 milyon dolara Milan’a satmıştı. Bu adam şimdi Nijerya’da devlet başkanı... Bu teknik adamı bendeniz 1998’de, yani Arsenal’e geldikten bir sene sonra birine, “Al, kazan “ diyerek hatırlatmıştım, bana o kişi, “O da kim” diye sormuştu. Hey gidi günler hey!
Cenk daha da büyüdü!
Cenk Tosun, Everton ile sözleşme imzaladıktan sonra kulübün forması ile kulübün televizyonunun sorularını cevapladı. Ne mi söyledi? Önemli değil ama cevapları İngilizce verdi. Hem de kekelemeden, durmadan, akıcı biçimde... Bence Cenk düne kadar yurt dışına giden bütün futbolcularımızı, parayı bir kenara atınız, kültürü ile bir kere daha solladı.