Kararsızlar için ipuçları

A -
A +
Önce birkaç soru ile başlayalım.
Acaba, Türkiye’de muhalefet partileri son 15 yıllık süreçte niçin iktidar olmaya çalışmaktan daha çok, tüm enerjilerini mevcut iktidarın zayıflatılmasına yönelik siyaset dışı operasyonlara destek veriyorlar?
Ana muhalefet partisi, neden geniş toplum kesimlerinin kendisine desteğini artırmak yerine, siyaset alanını daraltan imtiyazlı elitler ve çıkar gruplarının sözcülüğünü yapıyor?
İktidar karşıtı bazı yapılanmalar, Türkiye’nin içeriden ve dışarıdan müdahaleye maruz kaldığı dönemlerde niçin Türkiye karşıtı uluslararası çevrelerle benzer söylemleri dillendiriyor? Bununla da yetinmeyip, uluslararası çevrelerin Türkiye’yi istikrarsızlaştırmaya dönük söylemlerine malzeme taşıyor?..
Bu soruları çoğaltabiliriz. Ancak bu soruları, Türkiye’nin son 10 yıllık döneminde yüzleştiği meydan okumalarla birlikte düşünerek ele alırsak daha anlamlı bir çerçeve ortaya çıkarabiliriz.  
Önce bu meydan okumaların birkaçını sıralayalım.
15 Temmuz darbe girişimi, Türkiye’nin bekasına yönelik uzun dönem planlamaları yapılmış bir saldırıydı. Ayrıca, devleti tamamen çökertmek için FETÖ’cü yapı kullanılarak uluslararası çevrelerin desteklediği, Türkiye’ye açılmış bir savaştı.
17-25 Aralık 2013’te yargı darbesi ile planlanan süreç, sadece iktidarı düşürmeye yönelik değil, aynı zamanda Türkiye’nin ekonomik düzeninin de  çökertilmesi için kurgulanmıştı.
Gezi Parkı eylemleri ile, iktidar karşıtı muhalefet provoke edilerek, "Arap Baharı" sonrası Orta Doğu’da yaşanan parçalanmaya benzer, Türkiye’de bir iktidar boşluğu hedeflenmişti.
Türkiye ekonomisine yönelik, uluslararası alanda kredi derecelendirme kuruluşları üzerinden çekilen operasyonlar, Türkiye’yi güçsüz ve edilgen bir konuma sokarak dizginleri elde tutmak içindi.
Şimdi bu soruları ve olguları, siyasi istikrar, siyasetin merkezinin güçlü olması ve halk desteğini arkasına almış güçlü liderlik parametreleri etrafında yeniden düşünelim.
Türkiye’de siyasetin merkezinin güçlü olması, siyasi partilerin parçalanarak küçük yapılara bölünmesini önler. Siyasetin merkezinin güçlü olması ancak, geniş halk desteğini uzun dönemli arkasına almış siyasi liderlikle mümkündür. Yönetimde siyasi istikrarın sürekliliği ancak siyasetin merkezinin güçlü olmasıyla doğrudan ilgilidir.
Siyaset güçsüz ve siyasal merkez parçalı bir yapıda olursa yönetilebilirlik sorunu ortaya çıkar.
Türkiye gibi sürekli iç ve dış müdahalelere maruz kalan bir ülke için güçlü bir siyasi liderlikle sağlanan, istikrarlı yönetim yapısı hayati derecede önemlidir.
Bir önceki satırlarda bazılarını sıraladığım, Türkiye’nin son 10 yıllık süreçte karşılaştığı meydan okumaların etkisiz hâle getirilmesi ancak güçlü siyasi liderlik ve istikrarlı bir yönetim yapısı ile mümkün olmuştur.
Bir an için siyasi görüş ve konumlanmaların dışına çıkarak, mevcut siyasi iktidarın ve Erdoğan liderliğinin ötesinde meseleye bakıldığında, bu hususların sadece AK Parti ve Erdoğan destekçileri tarafından değil, muhalefeti temsil eden toplum kesimleri tarafından da kabul edilebileceği aşikârdır.
O zaman soru şu olmalıdır. Son 15 senelik dönemde yönetimde istikrarın sağlanması ve yönetilebilirlik krizinin olmaması hangi dinamikle ilgilidir. 1970’ler ve 1990’larda yaşanan siyasal krizler niçin bu son 15 yıllık dönemde yaşanmamıştır.
Bunun cevabı, mevcut parlamenter sistemin sağladığı imkânla ilgili değildir. Daha çok Erdoğan liderliğinin kişisel siyasi karizması ve siyaset tarzıyla ilgilidir.
Dolayısıyla siyasi parçalanmışlığı önleyecek, siyasi merkezi sürekli güçlü kılacak bir yapıya geçmemiz kaçınılmazdır.
Cumhurbaşkanlığı sisteminin anayasal tasarımında %50 oyla cumhurbaşkanının seçilme zorunluluğu, siyasetin merkezinin güçlü olmasını mümkün hâle getiren bir mekanizmadır. Bu mekanizma, kişilerin ötesinde sistemik düzeyde yönetim krizini sonlandıracak ve siyaseti müdahalelere karşı koruyacaktır.
Bir sonraki yazıda Cumhurbaşkanlığı seçim sisteminde %50 ile seçilme zorunluluğunun Türkiye siyasal kültürüne etkisini bu konu etrafında biraz daha açacağım...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.