Takke düştü, kel göründü!

A -
A +

Kızan kızsın, gücenen gücensin, ama gerçek ortada; "kendi" ülkemizde yapılan organizasyonlarda, "türlü-çeşitli" gayretlerle parlatmaya çalıştığımız ve "başarılı da olduğumuz" basketbolumuz, "başka" ülkelerde yapılan organizasyonlarda "iğne batırıldığında" patlayan balona dönüyor!.. "Bugün Metris'te olan Reis'in seçtirdiği ve desteklediği, giden Genel Müdür'ün kanatları altına aldığı" iddia edilen bir Federasyon Başkanı da, her zaman olduğu gibi, "Olan oldu, biz yarınlara bakalım, yarınlarımız parlak" masalları anlatarak ve de spor medyasındaki adeta "atanmış" görüntüsü veren bazı yorumculara da "aynı masalları" anlattırarak koltuğunda oturmaya devam ediyor!.. Bu Başkan, göreve geldiği günden beri, basketbol camiasında "birleştirici" bir rol üstlenmesi gerekirken, "kendi adamları" ve "kendi adamlarının adamları" ile kurduğu yönetim ağının içine, Türk Milli Takımı'nı bile aldığı ve Ay-Yıldızlı kadro kurulurken "bu ölçüye ağırlık verildiği" içindir ki, işte "şampiyon olacak güçte ve kalitede bir kadroya sahip olabileceği" hâlde, "oldurulmayan" Türk Milli Takımı, Avrupa Basketbol Şampiyonası'nda hezimete uğramıştır!.. "Kalitesiz, ilkel, kötü, seyredeni sıkıntıdan patlatan" bir basketbola mecbur ve mahkûm edilen Milli Takımımız, ilk turu İngiltere'nin Polonya'yı yenmesiyle geçebilmiş, ikinci turda ise, takke tam anlamıyla düşerek, "kel" basketbolumuz, "hata üstüne hata yapan" berberleriyle beraber, "Kral çıplak" misali, ortada kalmıştır!.. Hücum gücü, "alay konusu olacak" hâle neden düşmüştür, Milli Takımımızın?.. Ay-Yıldızlı kadroyu zirvelere taşıyacak teknik adamlar kenarda köşede bırakılmış, Mehmet Okur'lar, Semih Erden'ler, Kerem Gönlüm'ler, Kaya Peker'ler, Ermal'ler, Tutku'lar, "sudan" bahanelerle milli formayı giymekten menedilmişken, Avrupa Şampiyonası'nda "sapır sapır dökülen" bir yığın adam, turnuva boyu "ilk beşlerde" sahaya sürülmüş, "takım iskeletinin vazgeçilmezleri" olarak, takımı yakmaları "kenardan" seyredilmiştir!.. "Böylesine acı bir tablo" ortada iken, ne yazık ki, gerçekleri açık açık söyleyip yazan başta Ünal Özüak ve İbrahim Kutluay olmak üzere 3-4 yorumcu hariç, basketbol yazar-çizer ve yorumcularımızın büyük çoğunluğu, hezimeti ve sebeplerini, spor kamuoyuna göstermemek çabalarına katılmakta bir beis görmemektedirler; garip bir durum ve acaba neden?.. Aslında "gerçekleri ortaya koyacak" cevapların soruları bellidir: Turgay Demirel'in "böylesine" desteklenecek ve kollanacak bir başkan mıdır, "değilse" bu desteğin sebebi nedir?.. Orhun Ene, Türk A Milli Takımı bir yana, mesela Genç Milli Takımımızı, dünya ya da Avrupa çapında bir organizasyonda zirveye oynatabilir mi?.. Neden Hidayet Türkoğlu, Avrupa Şampiyonası'nda, "turnuvanın en etkisiz ve takımına en az katkı veren NBA'lisi" unvanını kimseye kaptırmayacak bir performans göstermiştir?.. Böyle bir performansa sahip oyuncu için yıllardır "hangi oyuncular" harcanmakta ve Hidayet, Türk Milli Takımı üzerinde, hatta "Milli Takım Koçu'nu da içine aldığı" iddia edilen bir hakimiyet kurabilmektedir?.. Görünen o ki, Demirel ve ekibine mahkûm olduğumuz sürece, ne zaman, ne yapacağı bilinmeyen, ama "hücumda", kız takımlarının bile artık çok üstüne çıktığı skorları hasretle arayan, buna karşılık övüle övüle bitirilemeyen "savunmada" ise, mesela "bizimle beraber el ele elenen" Almanya'dan "bir devrede 50 sayı yiyecek kadar" istikrarsızlığa düşmüş bir "sakar takım" görüntümüzle yolumuza devam edeceğiz; çok ama çok yazık!.. Turgay Demirel hâla diyor ki; "İş kazası!.." "Gerçek" ise tam tersi; "o" ve "adamları" görevde kaldıkça, "kaza, iş hâline geliyor" ve de "bu işte görev alanlar" da, Başbakan'ın Dünya İkinciliği'nden sonra verdiği primin dağıtımında olduğu gibi, "bal tutanların parmak yaladığı" bir "gizlenen bahçenin adamları" oluveriyorlar; işte bütün mesele!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.