Şansal Büyüka'ya sevgilerimle!

A -
A +

Sevgili Şansal, eğer Futbol Federasyonu'nun aldığı futbol tarihimizin "en garip, en tutarsız, en haksız, en komik kararlarından biri" için, Maraton Programı'nda, Sevgili Mustafa Denizli'ye tasdik ettirdiğin övgüleri, "bu kararı eleştirenleri eleştirerek" bitirmeseydin, "Yayıncı kuruluşun en önemli görevlilerinden biri olarak, TV ekranlarına akseden hakikaten enfes görüntüleri elbette çok beğenecek ve alkışlayacak" der, geçerdim. Zaten, "eleştirilmesi değil, yerden yere vurulması gereken" bu kararla ilgili olarak "eleştirenlere hakaretler yağdıran" Aziz Yıldırım'ın "malûm" kalemşorlarına günlerdir gülüp geçiyordum. Ama "eleştirenleri eleştiren" sen olunca, bu yazıyı yazmak zorunluluğu doğdu!.. Öncelikle konunun sosyal yönüne bir göz atalım: Futbol Federasyonu "bu kararı" ile, Duygu Asena'nın (Allah rahmet eylesin) 1987'de yayınlanan bir yılda 40 baskı yapan, filme de alınan ünlü eseri "Kadının adı yok"tan 24 yıl sonra ilân etmeye kalkışmıştır ki; 21'inci asrın 11'inci yılı biterken, "Türkiye'de kadının sadece adı değil, kendisi de yoktur!.." Zira, "2 maç seyircisiz oynama cezası verilmiş" bir takıma cezasının kalan yarısı, takımın kulübü tarafından "41 bin küsur seyirciyle oynandığı" iftiharla açıklanan ve "Dünya rekoru" olarak alkışlanan bir tablo içinde tamamlatılmıştır; yani "seyircisiz oynanması gereken" maçta Federasyonca, ceza kaldırılmadığına göre, tribünleri dolduran 41 bin küsur "insan" yok sayılmıştır!.. Şike soruşturması başladığından beri panik içindeki tutumunu, "dağıttığı mavi boncuklarla örtmeye çalışırken" kadınları "yok" sayan bu kararı ile "kadınlara hakaret ettiğinin farkında bile olmadığını gösteren" bir Federasyona karşı "bir gazeteci" nasıl susabilir; söylesene sevgili Şansal?.. Böyle olaylarda "pozitif ayrımcılık" gibi kadını "asıl yaralayan" ve "küçülten" bir bahaneyi ortaya atanlara söylüyorum; Türk kadınının "böyle" "erkek sadakası" olarak ceplerine konulan ianelere ihtiyacı yoktur!.. Şimdi geliyorum, Futbol Federasyonu'nun bu "acayip" kararı ile öncelikle "kendi kanununu, talimatlarını ve ilkelerini" nasıl paspas ettiğine!.. Bir defa, "Disiplin Kurulu'nun verdiği, itiraz üzerine Tahkim Kurulu'nun onayladığı" bir kararı, Futbol Federasyonu'nun "değiştirmeye, yok saymaya" ne hakkı vardır, ne de yetkisi!.. Mesela bir örnek; Ankaraspor olayında, "Tahkim Kurulu'nun onayladığı 2'inci Lige düşürülmesi kararını", Federasyon "kendisi değiştirememiş", Genel Kurul'a getirmiş ve "Ankaraspor'un Bank Asya 1. Lig'de oynaması" kararını Genel Kurul almıştır!.. Futbol Federasyonu Statüsü madde 62/3 çok açıktır; "Tahkim Kurulu kararları kesin ve nihaidir. İdari veya yargısal makamların onayına tabi olmadığı gibi, bu kararlara karşı idari veya yargısal makamlara başvurulamaz." Eğer "Tahkim Kurulu'nun onayladığı kararları, Futbol Federasyonu istediği gibi değiştirebilecekse, yok sayacaksa", Tahkim Kurulu'na ne gerek vardır?.. Soruyorum; Futbol Federasyonu'nun verdiği bir kararı "onaylamayan" ve "uygulanmasını önleyen" bir Tahkim Kurulu kararını, Federasyon, "benzer" bir emrivaki ile "yok sayabilecek" ya da "değiştirebilecek" midir; böyle bir "rezalet" olabilir mi?.. Ne yazık ki, şike soruşturmasında her şeyini "zaman kazanma" ve bunun için de "gündem değiştirme" stratejisine başlamış olan Futbol Federasyonu, Tahkim Kurulu'nun onayladığı "Bursaspor'un cezasını kaldırırken" de, bir takımı, hem de "çekmeye başladığı" seyircisiz iki maçlık cezasının yarısında "41 bin kişiyle oynatarak" ödüllendirirken de, disiplin-hukuk kurullarıyla beraber, kendisini de bitirdiğini fark edememiştir!.. "Bir gecede", istediği gibi talimat değiştiren Federasyon, "Seyircisiz cezayı kaldırdım" ve de onun yerine talimata "Sadece kadınların ve 12 yaş altı çocukların seyredeceği maç cezası koydum ve hemen de uyguluyorum" diyebilmeliydi. Gerçi, o da, çok hatalı, garip ve yanlış bir iş olurdu ama hiç olmazsa, kurullarının kararlarını paspas etmekten "41 bin kadını yok saymaktan" daha iyiydi. Ama elbette "kadın seyircili ceza olduğu için", bu kararın da "kadınlarımıza hakaret" olacağı açıktı!.. Dahası var; "yok sayılan" kadınlar arasında, elbette, takımlarının ceza almasına yol açan "küfürlü" olayların içinde olanlar da vardı, onlara Federasyon, böylece "ceza yerine tam bir ödül vermiş" olmuyor muydu?.. Nitekim "bazı" gruplar koro hâlinde "küfürlü tezahüratı" hem de "yok" sayıldıkları bir maçta sergilemekten çekinmediler!.. Bakınız, "Seyircisiz maç futbolu antipatik yapıyor, TV başındaki seyirci azalıyor, taraftar maçlardan soğuyor, maç reytingleri düşüyor, yayıncı kuruluş zarara uğruyor" gibi "haklı" sayılabilecek itirazlara karşı, "cesur" ve "kalıcı" iş yapmak isteyen bir Federasyon, 21 'inci asırda böylesine bir "Hükm-i Karakuşi" uydurmak yerine ne yapabilirdi: Bir defa herkes bilmeli ki, "para cezası" çare değil; zira "ilk ihlâlde" (belirli bir zamanın üstünde koro hâlinde devam eden küfürlü tezahürat) 30 bin, ikinci ihlâlde 60 bin, üçüncü ihlâlde, 120 bin ve sonraki bütün ihlallerde 120 bin Türk lirası ceza veriliyor zaten!.. Dördüncü ihlâlde "seyircisiz bir maç", yedinci ihlâlde "seyircisiz iki maç" ek ceza var!.. Yapsanıza, "dördüncü" ihlâlde "seyircisiz bir maç" yerine "bir puan silme", yedinci ihlâlde "iki puan" silme!.. Çok daha adil, futbola çok daha yakışan ve de çok daha caydırıcı bir ceza olmaz mı?.. Ama nerede "o" federasyon?.. Öyle değil mi, sevgili Şansal Büyüka kardeş?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.