Tüyler ürperten cümle!..

A -
A +
Kamuoyunu tatmin edecek" ve sayın kurul başkanını "bu iddialardan arındıracak" açıklamalar yapılamadığı sürece, PFDK'nın "doğru - dürüst - adil - tarafsız kararlar alacağına inanmamız" nasıl mümkün olacak?. Alex'e, Elmander'e, Zokora'ya Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu tarafından "verilen", ama sonra Tahkim Kurulu tarafından "indirilen" cezalar, sonunda futbolumuzun "üst tarafını" savaş alanına çevirdi!.. Dahası, "bu sözlü" savaş, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu ile Tahkim Kurulu'nu, "Şike soruşturması kapsamında Disiplin Kurulu'na sevk edilen" kişilerle ilgili karar öncesinde, gündemin başına oturttu!.. Bitmedi; Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar'ın "Şike olayında takımlar için verilmesi gereken kararı da Federasyon değil, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu vermelidir" sözleri, talimatlar değiştirilerek yürürlüğe konulursa, bu iki kurulun, uzun bir süre, "gündemin en başında kalacağı" da ortada!.. İşte tam da "burada" bir başka "önemli" husus çıkıverdi. "O" hususu, Selçuk Dereli kardeşimiz, "PFDK'nın Trabzonsporlu Zokora'ya verdiği 3 maç ceza" dolayısı ile sütunlarında "şöyle" dile getirdi; "PFDK bu kararıyla çifte standart uyguladı ve kamu vicdanının yaralanmasına sebebiyet verdi. Üstelik PFDK Başkanı Halit Fahri Gültekin hakkında ortaya atılan ve yenilir yutulur cinsten olmayan iddiaları doğrular bir kararın ortaya çıkması TFF'ye olan güveni daha da sarstı. Sezon başından bu yana çok badireler atlatan federasyonu da zor durumda bırakan PFDK, bu kadar kaos yetmezmiş gibi halkaya bir yenisini daha ekledi." Şimdi "ben" soruyorum; nedir bu, PFDK Başkanı Halit Fahri Gültekin hakkındaki, hem de "yenilir yutulur cinsten olmayan" iddialar?.. Dereli'nin "bu" cümlesi, sporun içinde olanların tüylerini diken diken edecek cinsten değil mi?.. Kamuoyunun bilmediği ve öğrenemediği ve mesela "benim gibi" gazetecilerin ve spor yazarlarının bile haberdar olamadığı "bu iddialar" ile ilgili, "kamuoyunu tatmin edecek" ve sayın kurul başkanını "bu iddialardan arındıracak" açıklamalar yapılamadığı sürece, PFDK'nun "doğru - dürüst - adil - tarafsız kararlar alacağına inanmamız" nasıl mümkün olacak?.. Sayın Aydınlar'dan ve sayın Gültekin'den "bu iddialarla ilgili olarak" doyurucu birer açıklama beklemek en tabii hakkımız ve bekliyoruz!.. Hakem!.. Özgür Yankaya "gelecek vadeden" bir hakem; ama, Manisaspor maçında "Melo'yu oyundan atamayacak kadar" yüreksiz ya da "çifte" standartlıydı!.. Ben, "Melo'yu atamayan" hakeme, "hakem" demem; "yiğit" adam, "Yiğit'i atarken" gösterdiği iradeyi, "Melo'yu da atarak" gösterecek adamdır!.. Hakem yaygarası!.. Doğrusu ya, Euroleague'de Türk takımlarının Avrupalı rakipleri ile yaptıkları maçları artık ekrandaki sesi "tamamen kısarak" seyretmeye başladım!.. Maçı anlatan arkadaş da, "onun zorlaması" ile yorum yapanlar da, "hakemler üzerine kurguladıkları" senaryoları, ekran başında maçı seyreden bizlere de yutturmak için her şeyi yapar oldular!.. Rakip takımın koçu, "itirazdan teknik faul alınca", bülbül kesilip "Talimat değişti, bunlara artık teknik faul hemen verilecek" diye açıklamalar yapan arkadaşlarımızın sesleri, aynı teknik fauller, aynı sebepten, "bizim takımların koçlarına verilince", nedense "karga gaklamasına dönüşüyor" ve de "Ah şu hakem, maçın başından beri zaten hep aleyhimize düdük çalıyor" oluveriyor!.. Real Madrid'li Reyes'in, "kız arkadaşı Maria Shrapova'ya kötü sözler söylemesine sinirlenen" Anadolu Efes'li Vujacic'in Llull'un boğazına sarıldığı için oyundan ihracının da müsebbibi hakem; maçın başından beri "zaten bizim takım aleyhine çaldığı düdüklerle neye hizmet ettiğini ortaya koymamış mıydı" zaten!.. Kız arkadaşına küfür eden Reyes, boğazına sarıldığı oyuncu Llull ve bunu yapan da "bunca" Avrupa tecrübesi olan Vujacic; "ona hesap sorulması gerekirken", durmadan "Hakem de, hakem"; bu nasıl spikerlik, bu nasıl yorumculuk; tribündeki taraftar bile "böylesini zor yapar!.." Dahası, daha da enteresan; bu hakemler "hep bizim takımların aleyhinedir" de, nasıl oluyor da 3 Türk Takımı, Euroleague'in TOP 16'sına kalabiliyor; onu da "maçları anlatan ve yorumlayan arkadaşlarımız" anlatsalar da, anlasak!.. Cevap beklediğim soru!.. Şike soruşturmasının sonu ne olur, bilmem; kararı "cezai" olarak Türk adaleti, "sportif" olarak Futbol Federasyonu verecek!.. Bugüne kadar da "şahıs" olarak da, "müessese" olarak da "kimseyi suçlamadım", bu konuda tek cümle yazmadım; kanunların emrettiği "gizlilik" kararına uydum; "gizlilik kalktığı halde" de, yazmamaya dikkat gösteriyorum; temennim dosyaya giren bütün şahısların ve kurumların aklanması, futbolumuzun temize çıkmasıdır!.. Ama "bir başka gerçek var" ki, işte onu "yazmazlık" edemem; o da iddianame ve eklerinin içinde "tapeler ile ortaya çıkan" telefon konuşmalarındaki acı tablodur!.. Bu tablo gösteriyor ki, "sporumuzda" adeta bir "küfür imparatorluğu" kurulmuştur; hem de insanı tiksindiren "cinsel içerikli" kelimeler üzerine kurulan bir küfür imparatorluğu!.. İddianame ve eklerinden çıkan bu "utandırıcı" gerçek, Federasyonlara, kurullarına, başkan ve yöneticilerine, başta Anadolulular olmak üzere başka kulüplere, o kulüplerin başkan ve yöneticilerine, hakemlere, teknik direktörlere, futbolculara, basın kurumlarına ve basın mensuplarına, hatta siyasetçilere kadar uzanarak herkesi nasiplendiren işte bu "küfürler yumağıdır", bence "Şike soruşturmasından çok daha hassas davranmamız gereken" bir husustur!.. Üzerine gidilse ve de "şikayetçi" olunsa, Türk Ceza Kanunu'nun 125'inci ve Futbol Federasyonu Disiplin Talimatı'nın 40'ıncı maddelerinin "bu küfürleri edenlere getireceği cezaların", belki de Şiddet ve Şike Kanunu'nda öngörülen cezalardan "toplamda, çok daha fazla olacağı" da bir başka acı gerçektir!.. Şimdi soruyorum; "bu küfür imparatorluğu", başta "büyükler" olmak üzere kulüplerimize, Kulüpler Birliği'ne, futbolumuza, sporumuza yakışıyor mu; bu "yüz kızartıcı" imparatorluğu kuranları, sporumuzda ve kulüplerimizde muhafaza edecek, onları savunmayı sürdürecek miyiz?.. Hadi, kulüpçüleri bir yana bıraktım, ey benim anlı ve de şanlı medyamın, anlı ve de şanlı yazar - çizer ve de söylerleri, sizler söyleyin bana; bu soruma ne cevap vereceksiniz?.. Federasyon göreve!.. Galatasaray-Manisaspor maçından bir gün önce, Galatasaray Başkan Yardımcısı Adnan Öztürk, Manisaspor Başkanı Kenan Yaralı ile "iki Yiğit'in transferi için" görüşme yapmışsa, Futbol Federasyonu "bu konuyu soruşturmalı ve talimatların gereğini" yerine getirmelidir!.. Şike soruşturmaları sırasında gündemin başına oturan "bu tip görüşmeler" ile ilgili yayınlar ve tartışmalar sürerken, eğer "yapılmışsa" bu görüşmenin hesabı Galatasaray'dan ve Galatasaray Başkan Yardımcısı'ndan sorulmalıdır. Galatasaray, "bu konuda" Başkan'ının ve Başkan Yardımcısının ağzından "yalanlama yapmıştır" ama, açıkça ifade edeyim ki, bu açıklamalar beni hiç ama hiç tatmin etmemiştir. Federasyon, "durumu açıklığa kavuşturacak adımı" derhal atmalıdır; atmalıdır ki, "eğer haber doğru çıkarsa", savcılar, "Şiddet ve Şike Kanunu'nun bu olaya uyan maddelerini uygulamak üzere" harekete geçebilsinler!.. Eğer "haberin yalan olduğu" bu soruşturma ile ortaya çıkarsa, bu defa dönüp, tam da maç günü "böyle bir haber imâl eden" gazeteye ve gazetecilere, Şiddet Yasası'nın emrettiği "taraftarı tahrik edici haberler" ile ilgili hükümleri uygulamak üzere savcılar harekete geçmelidir!.. "Bunlar yapılmazsa", bu kaos devam eder ve "yapılanlar" da, "yapanların" yanına kâr kalır!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.