Olimpiyat ve Türkiye!..
Siyasette, sporda, kültür ve sanatta, sosyal hayatta, "içinde hakaret olmayan, aşağılama olmayan"her söze saygı duyarım; "en saçma sapan olarak kabul ettiğim"açıklama ve sözleri bile "Acaba haklı tarafı var mı" diye düşünür ve tartarım!.. Londra Olimpiyatları konusunda, "olimpiyatın ortasında" iki yazı yazdım; biri "Para!..Para!..Para!.." başlığını taşıyordu, öteki de "Olimpiyat Faciası"başlığını!.. Her ikisinde de, "Olimpiyatlara kalabalık kafilelerle gitmenin başarı olmadığını, bununla övünmenin acı gerçekleri değiştiremeyeceğini, modern spor tesisleri üzerine inşa edilecek ve de yetenekli hocaların görev yapacağı olimpik sporcu yetiştirme sistemi kurulmadığı ve yeterli imkânın bu sisteme enjekte edilmediği sürece milletin beklediği başarının hayal olacağını"anlatmaya çalıştım ve ikincisinde "sporcularımızsın büyük çoğunluğunun mücadele bile etmeden başarısızlığa teslim olduğunu", hocalarının "stres gibi"bir bahanenin arkasına sığınarak "başarısızlığı kamufle edemeyeceklerini"belirterek, "Milletçe kandırıldık"dedim!.. Olimpiyatlardan sonra, çok kişi konuştu, yazdı, çizdi, yorumladı; ne var ki, "iki kişinin iki sözü"üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken cinstendi. Bunlardan birincisi Türk Sporunun en yetkili kişisi "olan Gençlik ve Spor Bakanı'nın açıklamalarıydı", ikincisi de Dünya sporunun, Dünya halterinin gelmiş geçmiş en büyük sporcularından biri olan Naim Süleymanoğlu'nun, bir sözüydü!.. Sayın Bakan, "başarısız olmadığımızı"söylüyor, "16 branş ve 114 sporcu başlı başına başarıdır" ve söz konusu insan yetiştirmek olduğunda ilke belli: "Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden" diyordu ve de ekliyordu; "Hariçten gazel okuyanlar art niyetle konuşuyorlar." En sevdiğim şairdir, Ahmet Haşim; "Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden"diye başlayan "Merdiven"şiirini ezbere bilirim. "Sembolizmin en büyük Türk şairidir"; Merdiven Şiiri'nde de "Güneşin batışını ve akşamın gelişini tasvir ederken", aslında "hayatı ve sonunu"anlatır!.. Ama, "iş spora gelince", bilmeliyiz ki, Türk sporcuları 19'uncu yüzyılların sonunda itibaren "olimpiyatlara katılmaya"ve Cumhuriyet döneminde "1936'dan beri madalyalar almaya"başlamışlardır!.. Eğer, Kuzey Kore'leri, Güney Kore'leri, hatta Tobago Trinidad'ları ve daha "bir çok benzerini" görmesek, bilmesek, diyelim ki, "Ağır ağır çıkacağız"ama, dünya sporunda artık "ağır ağır" kalmadı; "Daha hızlı, daha yüksek, daha güçlü" sloganını bayrak yapanlar "başarılı" oluyorlar!.. 1952 Olimpiyatları'ndan beri, olimpiyatları "izler, okur"ve 1956'dan beri de yazar-çizerim; evet "dışarıdan gazel okuyanlardanım"ama, iyi bilinmelidir ki "art niyetli değilim ve hiç olmadım!.." Ankara'da gazetecilik yaparken, "spor şuralarına katılan, komisyonlarda görev alan ve görüş veren" bir spor insanı, bir spor yazarı olarak, altını "yine" çiziyorum; Sayın Bakan "Milletçe kandırıldık ve siz de kandırıldınız!.." "Ağır ağır çıkacakken", mesela "güreşte, halterde, boksta hızla aşağıya yuvarlanmadık"mı; "iki atletizm (altın / gümüş), iki tekvando (altın / gümüş) ve bir güreş (bronz) madalyası", 114 sporculuk bir kafilenin nasıl başarısı olur?.. Onun için, "gereği ne ise", (ki onu, "siz de, biz de çok iyi biliyoruz" ve zaten açıklamalarınızda "ip uçları veriyorsunuz") yapınız; bekliyoruz!.. Gelelim, Naim Süleymanoğlu'nun söylediği söze, diyor ki: "Ben getirttirilmedim, ben kendim iltica ederek, kendim geldim. Türk olduğum için Türkiye'ye geldim. Ama zenci birisi ismi Ayşe, Fatma, Mehmet adı ne olursa olsun Türkiye adına yarıştığı zaman ben üzülüyorum. Bunlar iyi bir şey değil. Kendi gençlerimize yatırım yapmamız lâzım." Ey Naim Süleymanoğlu, "Seni Türkiye'ye rahmetli Turgut Özal'ın nasıl getirttiğini"çok iyi biliyoruz, işin bu tarafını tartışmak istemem, ama "Ama zenci birisi ..." diye başlayan sözünün tam anlamıyla "ırkçılık /ayrımcılık olduğunu"hâlâ öğrenememişsen, ne söylesen boş; "zenci birisi" dediklerin bugün "senin gibi"Türk vatandaşı değiller mi?.. "Bu kafa ile", nasıl Türk Sporunda, Dünya Sporunda "yönetici olarak" görev alır ve yaparsın; yazıklar olsun!..