Gülünç bahaneler!..

A -
A +

Hiç sıkılmadan "altyapıdan, eğitimden" bahsediyorlar; sanki "bugüne kadar hiç bir şey yapılmamış, onca çalışma, onca proje Eğitim Dairesi raflarında durmuyormuş" gibi!.. Neymiş "bunlar yapılırsa, milli takım da milli takım olabilirmiş!.." Hay aklınızla bin yaşayın emi, siz bizleri "aptal yerine koyduğunuzun" farkında değil misiniz?.. Bugünün Abdullah Avcı'sı, Türk Milli Takımı'nın, "A Millilerden çok daha başarılı bir geçmişe sahip" altyapısındayken, U bilmem kaç milli takımını Avrupa Şampiyonu yapmamış mıydı ? Bu ülkenin liselerarası kaç takımı Dünya Şampiyonu olmamış mıydı? Genç ve Ümit Milli Takımlarımızın, U'lu takımlarımızın başarılarını, eğer bilmiyorlarsa, "eğitim, altyapı" diyen Yıldırım Demirören ile Abdullah Avcı, Federasyon arşivlerinde bulabilirler!.. Dahası, "bir üst yapı kurumu olan" Türk A Milli Futbol Takımı için, "bütün bu yazdıklarıma bile ihtiyaç yoktur!.." 70 milyonluk Türkiye'den ve 5 milyon Türk'ün yaşadığı Avrupa'dan 25 futbolcu seçecek ve bunların "azami 14 tanesi ile" maçı oynatacaksın; işte o kadar!.. Bıraktım Türkiye'deki 70 milyonu, bilmiyor musunuz ki, "Avrupa'daki 5 milyon" Türk, Avrupa Devletleri'nin kaçının nüfusundan çoktur?.. Diyelim ki, "Türkiye'de sistem yok, hoca yok, yetenekli futbolcu yok, altyapı yok, eğitim yok"; bunların olması için "plân yapmak, proje yapmak, sistem kurmak lâzım, zaman lâzım", iyi de, "Sistemi olan, altyapısı olan, her türlü imkânı olan Avrupa'da doğan Türk gençleri, oradaki imkânlarla, oradaki eğitim ve eğitimcilerle, oradaki kulüplerde, takımlarda, oradaki teknik adamların eli altında var ve mükemmel olan altyapılarda futbola başlıyor, gelişiyor ve Real Madrid'lere, Bayern Münih'lere kadar gidiyorlar"; biz neden "bu gençler" ile 25 kişilik bir kadro yapamıyor ve 11 ayda (10'u Abdullah Avcı ile geçti) Avrupa klâsmanında 18'incilikten 29'unculuğa düşüyoruz?.. Türkiye + Avrupa'dan "Milli Takımda oynayacak" 25 genci bulmak, onları kaynaştırmak ve başarıya ulaşmak "neden" zor olsun; ama bunun için "Federasyon gerek, hoca ve ekibi gerek"; elbette "onlar olmayınca", başarı da olmuyor; işte bütün mesele!.. Demirören de, Avcı da, Milli Takımımızın grubundaki yüz kızartıcı durumunun (Dünya Şampiyonası'nın 9 grubunda 5 kıtadan 53 takım arasında 33'üncü sırasındayız) baş sorumluları olarak, bahaneleriyle güldürüyorlar, beni!.. İlâhi adalet!.. Abdullah Avcı'nın "bu yükü kaldıramayacağını gösteren" yüz tane sebep ve örnek yazmam mümkün; ama bir tanesi var ki, o bile yeter!.. Haftalardır maç oynamamış iki "yedek" kaleciyi "Kulübede yanımda oturarak bizle beraber oldular" komik gerekçesiyle ve de "Sakatım" diye bas bas bağıran Volkan'ı kadroya davet edip, "Türkiye Ligleri'nin en formda kalecisi olan Trabzonsporlu Onur'u Milli Takıma çağırmamak" inat ve ısrarı, Avcı'nın "bu işi başaramayacağının en çarpıcı örneğidir!.." Bu inat ve ısrar, Türk Milli Takımı'nı yakmıştır, bizzat kendisini yakmıştır ve dahası Volkan Demirel'i yakmıştır!.. "Onur'un ahı mı tuttu", dersiniz?.. Yüz kızartıcı tablo!.. Resmen ve alenen "dram ve komedinin iç içe olduğu" bir tablo var, ortada; Selçuk'ların, Burak'ların, Hakan Balta'ların, Mehmet Topal'ların Salı gecesi Macaristan maçında "sakat oldukları için" oynamayıp, sıra "kulüp takımlarının ertesi günkü antrenmanlarına ve 3-4 gün sonraki lig maçlarına gelince", gazete haberlerine "Turp gibiler" başlıklarının atılmasının kahramanı olmalarına bilmem ki, ne demeli?.. Buna karşılık, mesela "aynı durumda olan" Elmander'in, Almanya'ya karşı oynayıp, "İsveç Milli Takımı'nın, inanılmazı başararak maçı 0-4'den 4-4'e döndürmesinde başrolü oynayanlar arasında olmasına ve bir de gol atmasına" ne demeliyiz?.. Bu acı ve hazin tablo için "soruşturma açmak" bir yana, "iki lâf bile edemeyen" yetkililer utansın; hiçbir şey yapamazlar, zira Milli Takımı ve Milli Takım oyuncularını bu hâllere düşürenler zaten onlar değil mi?.. "Memnun olan" Memnun!.. Hemen "gelen gideni aratacak galiba" demeyeyim, ama Galatasaray Kadın Basketbol Takımı'nın baş antrenörü Ekrem Memnun, daha işin başında "çok kötü bir sınav" verdi!.. Yoo, "Galatasaray'ın Cumhurbaşkanlığı Kupası maçında Fenerbahçe'ye yenilmesi" değildir, "çok kötü sınav" dememin sebebi!.. Dememin sebebi, onun "bu büyük maçtan önce" söyledikleridir; "Biz yerli oyuncularla çok iyi hazırlandık. Maçtan iki gün önce gelip her şeyi değiştiren bir oyuncuya dayalı basketbola inanmıyorum. WNBA sezonu ve sakatlıklar kadromuzu eksiltebilir ama takım olarak buradayız. Bizim bir amacımız da yerli oyuncu kalitesini artırmaktı. Bu anlamda böyle bir dönem yaşamamız belki de iyi oldu. Şu aşamada yabancıların olmamasını handikap olarak görmüyorum. Galatasaray takımı sahaya çıkıyorsa herhangi bir bahaneye sığınmaz." "Eksikleri mazeret olarak görmeyen" ve de "Çok iyi hazırlandık" diyen bir teknik adamın, "Takımının ne durumda olduğundan haberi bile olmadığını göstermesidir"; işte o çok kötü sınav!.. Son yıllarda "bu kadar kötü oynayan", neredeyse "amatörler seviyesinde bir basketbol ve mücadele ile büyük rakibi karşısında ezilen" bir Galatasaray seyretmemiştim. Sevgili "Memnun" Hocam, bu takımdan nasıl "memnun" olursun?.. Ağlanacak hâlimiz!.. "Statların sahibi" olan Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, "Ben kiraladım arkadaş, sorumlu onlardır, kulüplerdir" diyor!.. Futbol Federasyonu, "Bana ne, üst kullanım hakkı kulüplerde, statlara, zeminlerine onlar bakacak" diyor!.. Ve Türkiye'de "milli maçların, derbilerin, şampiyonluk maçlarının oynandığı" statların zeminleri patates / bakla tarlası gibi; sakatlanan futbolcuların bini bir para; kalitesi düşen futbola ise bakan bile yok!.. Halbuki, "stadın, zeminin bakımını yapmayan kulübün elinden, o stadın alınabileceği" kulüplerle genel müdürlük arasında yapılan "kira sözleşmelerinde" yazıyor!.. Halbuki, Futbol Federasyonu'nun bu statları ve sahaları "denetleme" ve "gereğini yapma" yetkisi var. Elin oğlu UEFA'lardan, FIFA'lardan gelip denetliyor ve "gerektiğinde gereğini yapıyor" da, sen ey Federasyon, kendi ülkende "nasıl denetleyemez ve gereğini yapamazsın?.." Koca İzmir'deki statların hâli pürmelalini her hafta görüyorum, hem de aylar değil yıllardan beri; Atatürk Stadı'nın durumu, "adına hakaret sayılacak" hâlde, Alsancak Stadı tam bir felâket, Buca Arena'nın zemini "vah ki, ne vah", Göztepe Stadı, "Var mı, acaba" denecek durumda, Karşıyaka Stadı "kurbanlık koyunların otlayacağı hâle gelmiş"; nerede Genel Müdürlük, nerede Valilik ve Özel İdare, nerede Belediyeler, nerede Futbol Federasyonu??? Sayın Spor Bakanımız, söyler misiniz bana; "Elin oğlu bu hâlimizi bilmiyor mu, görmüyor mu; nasıl verecek bize Olimpiyatı, Avrupa Futbol Şampiyonası Finalleri'ni?.."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.