Başkanlık tek seçicisi mi?..

A -
A +
Son günlerde çok yazdım, artık bir süre yazmayayım" diyorum ama ne mümkün?..
Her gün konuşuyor, her gün konuşuyor ve de "çoğunlukla" öyle şeyler söylüyor ki, "yazmamak" mümkün olmuyor!..
Buyrun; hem de Galatasaray Divan Kurulu'nda, "başkanlığa yeniden aday olmuş" müstafi Başkanı Ünal Aysal çıkıyor kürsüye ve diyor ki:
"Galatasaray'ı benden daha iyi yöneteceğine inandığım ve yönetime samimiyetle talip olan bir arkadaşımızı bulduğum gün, bu görevi zevkle ve huzurla devreder ve ona yardımcı olmaya çalışırım."
"Bu söz" ne demektir?..
Galatasaray Tüzüğü'nün, Ünal Aysal'a "başkanlık tek seçiciliği yetkisini veren" bir maddesi mi var?..
Peki, Galatasaray Genel Kurulu'nun, Ünal Aysal'a "böyle bir yetkiyi verdiğini" duyan var mı?..
"Galatasaray Başkanı olmak için", Ünal Aysal'ın "Kulübü, kendisinden daha iyi yöneteceğine inanması" gibi bir "kaide" var mı?..
"Ünal Aysal inanmazsa", ama "bir Galatasaraylı inanırsa" ve de "Tüzük'teki yeterli sayıda imzayı bularak seçimli genel kurul isterse", Galatasaray Genel Kurulu'nun "onu seçme hakkı" ne oluyor?..
Konuşmasında "Tek adam olmak niyetim yok" diyor ama, "söylediği bu sözlere", birkaç cümle sonra "Başkanlık tek seçicisi olduğuna inanacak" ve "bunu" hem de "Benden daha iyi yönetecek birini bulursam" diyecek kadar, "bizzat" kendisinin bile inanmadığını gösteriyor!..
Ah şu "hep vitrinde olmak, TV ekranlarında olmak, gazete manşetlerinde olmak" merakı!..
İnsanı işte "böyle" eskilerin deyimi ile "ishâl–i kelâm" hastası yapıveriyor!..
Kim bilir belki de "Galatasaray için" iyi oluyor; böylece, "bilinçaltındaki niyetler" ortaya dökülüyor!.. 

Elbette, Terim çok mutlu(!)'dur!.. 
Tabii, Fatih Terim, "Galatasaray'da teknik direktörlük yaptığı 8 yılda 6 şampiyonluk getirirken beraber olduğu ve çalıştığı, dahası dostları olduğu Ali Dürüst'lerin, Abdürrahim Albayrak'ların tasfiye edilmesinden" çok mutludur; zira Galatasaray'daki en nankör insandır!..
Tabii, Fatih Terim, Başkanı'nın "İstediğim parayı verirlerse, Burak'ı da, Muslera'yı da satarım" demesinden ve tıpkı "Arda'nın satılışı gibi", sezon açılırken "karşılaşabileceği" kötü sürprizlerden dolayı çok mutludur; zira "O, istikrarı, plânı, programı bilen, seven" bir teknik direktör değil, "kötü sürprizlerden, plânlarının, programlarının bozulmasından fevkalede mutlu olan" mazohist bir Hoca'dır!..
Tabii, Fatih Terim, "kendisine sonuna kadar inanan, güvenen, seven" kişilerle değil, "inanmayan, güvenmeyen, sevmeyen ve bunları da gösteren" profesyonellerle çalışmaktan çok mutlu olan, hatta "bu sıcak yaz aylarında" Florya'da "mutluluktan şıkır şıkır oynamak için" bulunan adamdır!..
Tabii, "Terim sıkıntılı, Terim kırgın" diyen, yazan spor yazarları, gazeteciler ve yorumcular da "Yalancıdır, karıştırıcıdır, Galatasaray düşmanıdır", öyle değil mi, sayın Ünal Aysal?.
Bu konuda "basın için söylediklerinizi, aynen size iade etmek" de, benim "gazeteci olarak" boynumun borcudur!.. 


Adnan Öztürk!.. 
Adnan Öztürk için zaman zaman "ağır eleştiriler" yazmıştım, onunla hiç tanışmadım, bir merhabamız bile yok!..
Ama, herkesin bilmesini isterim ki, "onu bana tanıtanlar" ya da "onunla ilgili yazılıp çizilenler" beni "onun hakkında büyük bir hata havuzuna itmişler!.."
Yaptığım hataların "hata olduğuna inandığımda" hep özür dilemişimdir!..
Ondan da özür dileme zamanımın geldiğini düşünüyordum; Galatasaray Divan Kurulu'nda yaptığı konuşma, "bu zamanın çoktan geçtiğini" kafama dank ettirdi!..
Ey Galatasaray'ın "başkanlık tek seçiciliğine de soyunan" ve de 22 Haziranda "seçilecek" değil "seçilen" sayın Başkanı, bilgisayarınızdan "Adnan Öztürk'ün Divan konuşmasının metninin"  çıktısını alınız, Başkanlık masasının camının altına koyunuz, gelen ve giden Galatasaray Başkanları "Vefa nedir, Galatasaraylık nedir", arada bir okuyup hatırlasınlar!..
Ona, Ali Dürüst'e, Abdürrahim Albayrak'a, Celal Gürcan'a, Ali Gürsoy'a yapılanların, Divan Kurulu'ndaki "birkaç cümlelik zoraki gönül alma sözleri ile geçiştirilebileceğini ve unutturulabileceğini" de hiç sanmayınız!..



Komplo varsa, kim kurguluyor?.. 
Efendim, "UEFA Türkiye'ye pusu kuruyor!.."
Efendim, "Platini Türkiye'ye düşman!.."
Efendim, "UEFA müfettişi çaylak!.."
Efendim, "Şunlar, bunlar Türkiye'ye karşı kötü niyetli!.."
"Bunları söyleyen" yöneticilerin, yazan / çizen / konuşanların "Fenerbahçe'nin, Beşiktaş'ın dostu olduğuna inanmak" çok güç!..
Sen UEFA'yı, Başkanı'nı, müfettişini yerden yere vur, "İpe sapa gelmez" komplo teorileriyle karalamaya çalış, sonra da "UEFA'dan lehte karar bekle", bu nasıl bir strateji?..
Ey benim yöneticilerim, ey benim meslektaşlarım, sizler her gün, "bu federasyona güvenilmez, bu federasyonun disiplin ve tahkim kurullarına güvenilmez" diye konuşanlar, yazan, çizenler değil misiniz?..
Bu federasyonun "nasıl ve niçin kurulduğunu" yaza yaza, başkanının "Beşiktaş başkanlığı sırasında yaptıkları yüzünden" Beşiktaş'ı "ne hâllere düşürdüğünü ve nasıl cezalar aldırdığını" anlata anlata, "Federasyon başkanlığına karşı çıkan" ve devamlı "İstifa et" diyenler de sizler değil misiniz?..
Şimdi çıkmış, UEFA'ya "Bu federasyona ve kararlarına güven" nasıl dersiniz ve de bıraktım UEFA'yı, "bu kararı adeta aç kurt gibi bekleyen" benzer soruşturmalarda "kulüpleri ağır cezalar almış" UEFA üyesi ülkelerin  insanlarını ve yöneticilerini, "bu federasyonun kararlarının doğru ve adil olduğuna" nasıl inandırabilirsiniz; söyler misiniz bana?.. 


Arda!.. 
Ben, genelde "o gün bunu yazmıştım" diye yazmayı pek sevmem, ancak yılda bir iki defa, o da "çok icap ettiğinde" belki!..
Arda'nın bizzat zamanın Galatasaray Başkanı Adnan Polat tarafından tribünlerin önüne "eski Roma'da aslanların önüne atılan hristiyanlar gibi" atıldığı, ıslıklatıldığı, yerden yere vurulduğu günlerdi ...
Bir İspanyol Kulübü ona talip olmuştu; Atletico Madrid!..
Arşivlerde duruyor; "Arda'ya yazık ettik, işte İspanya'ya gidiyor, bilinmelidir ki, Barcelona'da oynayabilecek tek Türk futbolcusudur Arda" diye yazmıştım!..
Gazetelerde "Barcelona'nın transfer listesinde Arda da var" haberlerini okuyunca içim "cızzz" etti; "kulüp fanatizmi yüzünden" kimleri feda ettiğimizin son ve en acı örneklerinden biridir Arda ve "onu yok etmek için" yapılanlar ve Türkiye'den kaçışı!..
Hâlâ da ders almıyoruz, alacağımıza dair bir ışık da yok!.. 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.