Aziz Yıldırım!

A -
A +
Güçlü insan zayıf insanı yenebilir, ama unutmamalıdır ki, her zaman kendinden daha güçlü bir insan vardır!.."
Eğer Aziz Yıldırım, "Felsefe tarihinin en öne çıkan kuramcılarından biri olan"  Alman filozof  Immanuel Kant'ın  bu sözünü çerçeveletip evinin salonuna assa ve de çok değil "haftada bir okusa" idi, ne kendisi, ne kulübü ve camiası, ne de Türk sporu bugünkü "kara günleri" yaşardı!..
Ve de eğer biraz "mantıklı ve hoşgörülü olabilse", eğer biraz "ihtiraslarını gemleyebilse", "Fenerbahçe Cumhuriyeti" gibi bir fenomeni, "ben merkezli" bir metafiziksel  "Azizbahçe İmparatorluğu hâline getirme" yolculuğunda, Kant'ın bu "veciz"  uyarısının yansıdığı  "akıl ve bilgi" duvarına çarptırmazdı!..
Art arda "aynı gün" gazete sayfalarına yansıyan "üç haber" bilmem ki, "öncesi parlak", ama "sonrası hazin" bu "sonu belli" yolculuğun, "metafiziksel" tesadüfü müydü:
1- UEFA Kontrol ve Disiplin Kurulu'nun kararı (Fenerbahçe'ye ağır bir ceza ve ardından kendisinin ve arkadaşlarının da cezalandırılacağı  işaretinin verilmesi),
2- Fenerbahçe üyesi Recep Özcan'ın açtığı "kötü şöhret"  davası (Kendisinin ve iki yönetici arkadaşının yöneticiliklerinin Kartal 5. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından dondurulması),
3- Şike süreci savcıları Zekeriya Öz ve Mehmet Berk tarafından açılan hakaret davalarında sona yaklaşılması (Aziz Yıldırım için 2 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası isteniyor.)
Sevmeyenleri bile ona üzülüyor; zira "ihtiraslarına gem vurabilse ve zamanında bırakabilse idi", Fenerbahçe'nin "heykeli dikilecek başkanlarından biri olarak" tarihe geçecek ve herkes tarafından  sevilerek, sayılarak, takdir edilerek "parlak" yöneticilik ve spora hizmet sürecini noktalayacaktı!..
Sevmeyenleri bile ona acıyor; "ihtirasların gem vurabilse ve zamanında bırakabilse idi",  bunca emeğinin, bunca çabasının, bunca fedakarlığının karşılığı, "bugünkü acı tablo" olmayacaktı, olmamalıydı!..
EN BÜYÜK HATASI!..
O, kendisini eleştirenleri, kendisine hatalarını, yanlışlarını söyleyenleri ve de 3 Temmuz şike süreci başladığında "iyi niyetle" ve "en az hasarla" krizi sonlandırma çabasına giren zamanın Federasyon Başkanı Mehmet Ali Aydınlar başta "doğruları" söyleyenleri "düşman olarak görmese", hatta "düşman ilân edip" fanatik taraftarlarına ve fanatik kalemşorlarına "hedef olarak göstermese", aksine "Ne diyorlar, neden diyorlar" diyerek, "hata ve yanlışlarını analiz edip" azaltmaya çalışsa, elbette ki bugün çok daha başka bir konumda olacaktı.
Yapmadı, yapamadı; "etrafını saran goygoycuları dinlemeyi" çok sevdi,  kulübünde ve medyada inşa ettiği "korku" tünelinin ucunun "öfke ve hatta 'Mahkemelere veririm' tehditleriyle UEFA'lara kadar ulaşabileceğini" zannetti, ama "kendisinden daha güçlü birilerinin çıkacağını" söyleyen Immanuel Kant'ı okumamıştı.
O, "şipşak kulüpten ihraç ettirdiği" Recep Özcan kadar bile güçlü değildi, artık!..
Ve elbette ki, en büyük hatası, "kişisel sorunlarında kulübünü kendisine kalkan olarak kullanmaya çalışması" oldu; Şike sürecinde, "kendini kurtarabilmek için" neredeyse "Ben demek, Fenerbahçe demek, Fenerbahçe demek ben demek" anlamına gelen bir "birliktelik"  kampanyası sonunda, Fenerbahçe'yi bugünkü "kabulü çok zor" bir pozisyonun içine  attı!..
Elbette "filmi geriye sarma imkânı" yok, olan oldu; "hep o haklı" ve "düşmanları (!) hep haksız"  sihrinin dökülen yaldızları, "gerçekleri ortaya koymaya başladı" ama, ne yazık ki yıllardır "yıkanan beyinler", hâlâ yapılan fahiş hataları, düşülen büyük yanlışları görmemekte direniyor ve  "goygocuların" devam eden yaygaraları "düşmanlara yeni düşmanlar da ekleyerek",  Aziz Yıldırım'ı ve "çok sevdiği" kulübünü yalnızlaştırmaya devam ediyor!..
Dünün ve bugünün goygoycuları, "nihai son gelince", hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, "Biz beyefendiyi uyarmış ve bunların olacağını söylemiştik" diyerek, onu "yapayalnız" bırakacaklardır!..
Dahası, bu noktaya gelinmesinde, "Aklanana kadar evinde otur" diyemeyen Fenerbahçe kongre üyelerinin ve "şike sürecini halının altına süpürmesi için göreve getirilen" Futbol Federasyonu'nun da "en az onun kadar" payları vardır ve ne yazık ki, artık "pirincin taşı ayıklanamaz" hâldedir!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.