Galatasaray batmaz!..

A -
A +

Süleyman Demirel’in “Türkiye batıyormuş, ne diyorsunuz” diye soran gazetecilere, Rahmetli “Türkiye batmaz, kayık mı ki batsın” cevabını vermişti.
Galatasaray’daki “Battı, batıyor” kampanyasına verilecek cevap da, işte bu; “Galatasaray kayık değil ki, batmaz!..”
Galatasaray Kulübü Derneği ile, Galatasaray Sportif AŞ’nin bilançolarındaki rakamları, “istedikleri gibi karıştıran, istedikleri gibi yoğuran, sonra istedikleri rakamları, istedikleri gibi çıkarıp masaya koyan” muhalif “Galatasaray genel kurul üyelerinin bu rakamsal oyununun hedefi”, hem de “halka açık ve de borsada hisse senetleri alınıp satılan” bir şirket üzerinde, “yasak olan olumsuz bir olgu oluşturup, yoğunlaştırarak”, mevcut yönetimi değiştirmek!..
İyi de, belki de “Galatasaray tarihinin en kötü yönetimlerinden biri olan”, dahası “hata üstüne hata, gaf üstüne gaf yapan” Dursun Özbek ve arkadaşlarını değiştirmek için, “Galatasaray’a yapılacak en büyük kötülüklerden biri olan bu olumsuz algıyı oluşturup altına devamlı odun atmak ve körükle üflemek” gerekmez ki!..
“Ada” de, “otel” de, “verdiğin ama yapmadığın sözler” de, “israf” de, “yakınlar ve kollananlar” de, “Nerede Galatasaray’ı bu hâle düşürenlerle ilgili tarafsız yabancı bir şirkete yaptırılan denetleme raporu” de, “futbol” de, “basketbol” de, “voleybol” de, “Fenerbahçe’deki su sporları tesisi” de, “de oğlu de”, ama “Galatasaray batıyor, battı” deme ve de “Galatasaray’ı bu durumda gösterip, satmaya çalışanlar” ile kol kola girme!..
Evet, Galatasaray Kulübü’nün borcu var, ama “Sattılar, bitti, gitti” demeye getirilen, ne var ki, “Galatasaray’ın kasasına daha çoook para getirecek olan” Florya var, Riva var. İşte rakamları Dursun Özbek değil yabancılar açıklıyor; “en pahalı satılan formalar Galatasaray’da, nohut / çekirdek gibi satıyor, en pahalı biletlerle dolan stat Galatasaray’da, bu yıl ilk iki arasına girilirse, dönülecek olan Şampiyonlar ligi” kapıda; böyle bir tablo ortada iken, “Galatasaray battı, batıyor” kampanyası ne anlama geliyor?..
Galatasaray, ülkenin en büyük kulüplerinden biri ve “Türk sahipli” olarak bu ülke var oldukça yaşamaya devam edecektir; kimsenin kuşkusu olmasın!..

Kazanmak istemiyor mu?..
Galatasaray Başkanı Dursun Özbek, yönetimini tanıştırdığı toplantıya katılan Galatasaraylılara “3’lü Cimbom” çektirdi, TV’de seyrettim. “İlkinde sesler cılız çıktı”; olmadı, ikincisinde de “zorlamaya rağmen” tablo pek farklı değildi.
İnanıyorum ki, içinden “Keşke Sabri’yi çağırsaydım da, bu üçlüyü o çektirseydi” diye geçirmiş ve yaptığına da pişman olmuştur.
Zaten, “seçimin son haftasında girildiğinde” sanki, “muhalefeti birleştirmek ve neredeyse genel kurul salonuna gelip Mustafa Cengiz’e oy vermelerini sağlamak istercesine” öyle gaflar yapmaya başladı ki, ben “seçimi kazanmak istediğinden” bile şüphe etmeye başladım!...

Fatih Hoca!..
Bana soruyorlar; “Neden hep Galatasaray’da bir boşluk olunca dönüp dolaşıp Fatih Terim geliyor?..”
Bu soruya “gülerek” cevap veriyorum; “Sadece Galatasaray’da mı? Bu sorunun cevabını Türk futbolu versin!..”

Latovlevici!...
Antalya’daki iki hazırlık maçını ve de Bucaspor Kupa maçını seyrettim; “Latovlevici varken”, Hakan geri dönmüşken, her şeye rağmen “icabında” Linnes oynuyorken, “İlle de sol bek” inadı, bana göre yanlış!..
Galatasaray’ın içinde ve Galatasaray medyasında “Latovlevici’yi sevmeyen, istemeyen birileri” var, galiba. “İlle de gitsin” ısrarındalar, hem “olumsuz” haber sızdırıyorlar, hem haber ve yorumlar yapıyorlar!..
Ben, Fatih Terim’in Latovlevici’yi, “hele Asamoah gelmeyecekse harcayacağını” sanmıyorum.
Benim bu üç maçta da gördüğüm o ki, Galatasaray’ın “orta sahada, Ndiaye’nin yanında ya da yokluğunda topu dikine ve ileriye taşıyacak” kondisyonda, sertlikte, cesarette bir oyuncuya ihtiyacı var ve de forvette “Gomis’i takviye edecek” bir golcüye!..
“Sol bek için ayrılan para”, onlar için harcanmalı; boşa değil, doluya nişan almak gerek!..

Küfür / Emre / Hakemler!..
Emre küfretti mi; ben bilmem, benim gibi milyonlar da bilmez. Ama “maçın videosu” bilir, o videoda “hemen Emre’nin arkasında görünen iki hakem var”, işte onlar bilir, Emre bilir, etrafındaki “kulübedekiler” bilir, bilir de bilir. Özellikle, “hemen arkasında görünen” iki hakem, “sağır raporlu değillerse” ve de raporlarına “Evet küfretti, şunu dedi” diye yazarlarsa, Emre ceza heyetine gider ve ceza alır, alır da, benim derdim “o” değil!..
Ben, “Emre bu hâle neden ve nasıl geldi” ve de “bunca yıldır bunları yapa yapa geldiği hâlde, nasıl millî takımda da, kulübünde de ‘koluna kaptan bandı takılarak’ sahaya çıkmaya devam ediyor” sorusunun cevabımdayım. Ben, “bunca yıldır hakemlerce nasıl korunuyor ve kollanıyor” sorusuna cevap ve özet olacak “son örneği” işaret etmek istiyorum.
“Bir kırmızı, 6 sarı kart olan” aynı kupa maçının görüntülerinin içindeki bir enstantane; “rakip futbolcuyu yere yıkıp ve kafasına vuruyor, kırmızı bir yana sarı kart bile yok!..”
İşte Emre’yi “olumsuz tabloların istikrarlı abonesi yapan” sebep bu, “futbolu bırakacak” hâlâ sürüp gidiyor; sorumlusu kim, kim değil, “kimler”; hakemler!..
“Maçın hakemine küfretmişse” söyleyin lütfen bana, bunun sebebi ve sorumlusu Emre’den çok hakemler değil mi?..

Fındık ve Arda!...
İstanbul’da oynanan kupa maçında Giresunspor taraftarları, “Fındık bile senin kadar hızlı değer kaybetmedi Arda” yazan bir pankart açmış, tribünde…
Antep fıstığının, bademin fiyatı füze gibi yükselirken, “fındığın fiyatının düşmesi”, hem hatalı fındık politikasından, hem de insanların fındık yeme istediğinin azalmasından kaynaklanıyor.
Arda, “bu pankarta kızmamalı, küsmemeli”; aynaya bakıp, “bu pankart bana hangi mesajı gönderdi” diye düşünmeli; “tam isabet” bir mesaj çünkü!..

Şaka!..
Bilmem duydunuz mu, Abdullah Avcı, yeni bir “kartvizit” bastırmış, üzerinde “Abdullah Avcı - Bugün sahalarımızda olan en iyi teknik adamlardan biri, ama ‘tek kulvar’ için” diye yazıyormuş!..

 

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.