İftiharlık yöneticiler!..

A -
A +

Futbolumuzu da,  birbirinizi de yemeye devam edin, devam edin ki, Türk futbolu ve Türk Millî Takımı “uluslararası platformda” kümeler düşsün, kulüplerinizin de “marka değeri” sıfıra doğru pike yapmayı sürdürsün ve de borç batağına çakılıp, boğulsun!..

Kimler bu “iftiharlık” yöneticiler; başta Futbol Federasyonu Başkanı Yıldırım Demirören, sonra Kulüpler Birliği Vakfı ve Beşiktaş Başkanı Fikret Orman, sonra uzun yıllar Kulüpler Birliği Başkanlığı yapmış olan Başakşehir Başkanı Göksel Gümüşdağ, sonra Galatasaray Kulübü Başkanı Mustafa Cengiz, sonra Fenerbahçe Başkanı Ali Koç!..
Evet, iftihar edebilirler, futbolumuzu ve takımlarımızı ne hâle düşürdüler ortada; hâlâ ve hâlâ birbirlerini yiyorlar; birbirlerine gönülden “Merhaba” diyecek, “el sıkışacak” hâlleri yok!..
İşte “dehşet verici” gerçek; iki gecede 4 maç oynadı Avrupa kupalarında Türk takımları; sadece ve sadece “bir puan” alabildi; onu da “bir puanla UEFA Avrupa Ligi grubunda sonuncu olarak elenen” Akhisarspor aldı. 

Galatasaray mağlup, Beşiktaş mağlup, Fenerbahçe mağlup, 4 maçta sadece Galatasaray gol (2) atabilmiş, diğerleri sıfıra sıfır elde var sıfır! 4 maçta yediğimiz gol sayısı ise 5!..
Dört takımımız Avrupa kupaları gruplarında 24 maç oynamış, toplamda 5 galibiyet, 5 beraberlik almışlar, 14 de mağlubiyet. 24 maçta atabildiğimiz gol 25, yediğimiz gol 40, evet 40!..
Süper Lig’de açık ara lider olan Başakşehir, UEFA Avrupa Ligi “3’üncü ön elemesinde” Burnley’e 0-0 ve 0-1’lik skorlarla elenmiş. Fenerbahçe de, Şampiyonlar Ligi’ne “3’üncü ön eleme turunda”, Benfica önünde 0-1 ve 1-1’lik skorlar ile veda etmiş, ver elini UEFA Avrupa Ligi!..

Şampiyonlar Ligi grubunda elenip gelen Galatasaray da, “şimdilik” UEFA Avrupa Ligi’nde devam edecek, acaba “bu hâli ile” nereye kadar?..
“Kara” tablonun dahası, daha da kara. Ey camialar, ey taraftarlar, takımlarımızın, “elemelerde” ve “gruplarda” elendikleri takımlara bakın; kadro değerlerini, kulüp bütçelerini, futbolcularına ödedikleri yıllık maaşlarını, maç başına ücretlerini, primleri, teknik adamlara ödenen paraları” bizimkilerle mukayese edin ve “iftiharlık” yöneticilerimize sorun; “Yüzleriniz kızarmıyor mu?..”

Ozan!.. 

Büyük bir yetenek, Galatasaray’da en az 15 yıl oynayacak ve bu 15 yılın “12-13 yılında ‘kaptanlık yapacak’ bir yıldız adayı Ozan!..
“Yıldız olması” için “bazı eksiklerini gidermesi” gerekiyor; ama onu öylesine “övüyoruz” ki, ona “o eksiklerini görme ve giderme imkânı” bırakmıyoruz. Böyle gidersek, “Olmadan, ‘Oldum’ diyen” nice genç kabiliyet gibi, sıradan oyuncular arasında kaybolup gidebilir ve yazık olur!..
Haberler “uyduruluyor” mu bilmiyorum; “Galatasaray yönetimi onun bonservisi için 20 milyon avro bedel biçmiş, Avrupa’ya satmaya hazırlanıyormuş!..”
Galatasaray takımına, futboluna “yapılacak” en büyük ihanettir bu, Ozan’a da!..
Ozan’ın eksikleri giderilmeli, “Galatasaray’da pırıl pırıl parlayan gerçek bir yıldız ve takımın kaptanı olmalıdır!..”
Olmalıdır ki, “altyapıdan gelecek” nice yeteneğe örnek olsun ve Galatasaray kazansın!..

 

Galatasaray’a “kaptan” lazım!..
Dünkü “Galatasaray’da ‘var’ olan ve olmayanlar” başlıklı yazımda demiştim ki; “Galatasaray Kulübü’nü ‘idari ve ekonomik bataktan kurtarabilecek’ başkanı, futbolunun ‘saha dışı sorunlarına çare bulacak’ yöneticisi, ‘sahada takıma sahip çıkacak’ kaptanı ve ‘3-5 adımdan topu rakip ağlara gönderme istikrarına sahip’ golcüsü yok!..”
Başkan belli; Mustafa Cengiz, yönetici kim; Abdurrahim Albayrak, golcü; Eren Derdiyok, ya kaptanlar; Selçuk ve Muslera!..
İlk üçü için yazmadığım kalmadı, onları bir tarafa bırakarak, geliyorum kaptanlara; âdeta “bir futbol takımının kaptansız da olabileceğini ispat etmeye çalışıyorlar”, Galatasaray’ın kaptanları!..
Selçuk “iki yıldır” bitik, kendine ve futboluna güveni kalmamış; “kaptanlığını” sadece “kendisine faul yapıldığı ve yere düştüğü zaman faul düdüğü çalınmadığında hatırlıyor” ve hakeme itiraz ediyor!..
Muslera, en kritik maçlarda bile, hem de takımı geriye düşmüşken, gol gerekiyorken, futbolcuların mücadeleyi, tempoyu, baskıyı artırmaları şartken, âdeta “takımın müsekkini” oluyor. “Saniyeler bile” önemli iken, “yavaşlatılmış film gibi” degajlardan, aut atışlarından vazgeçmiyor. Rakip hücumu bitmiş, top onun elinde, rakip forvetler, hatta orta saha adamları Galatasaray ceza alanı içinde ve civarında, “topu hemen çıkarsa”, Galatasaray’ın “hızlı hücumları, rakip defansta toparlanamadan, düzenini almadan” başlayacak; ne gezer? Tut topu, oraya bak, el salla, buraya bak el salla, topu yere vur 5-10 defa, önüne bırak, oyalan, sonra “daann” rakibin sırık gibi stoperlerinin kafasına ya da taca!..
Kaptanın “bu uyuşukluğunun takıma sirayet etmemesi” mümkün mü; sonra da bizler yazıyoruz; Galatasaraylı futbolcular mağlup duruma isyan etmiyorlar, kabul etmişçesine oynuyorlar” diye!.. 
Muslera “böyle”, takımı uyandıracak, mücadeleye kıyasıya sokacak öteki kaptan kim; Selçuk. Onun Muslera’dan farkı var mı; yok!..
Öyleyse Galatasaray’a “golcüyle, stoperle, orta saha beyni ile beraber” ne lazım; kaptan!..
“Dışardan” bulamıyorsan “tez elden” yetiştireceksin; “Baba” Gündüz, Turgay Şeren’i kaç yaşında “Galatasaray kaptanı” yapmıştı, açın okuyun Galatasaray tarihini! Neden olmasın?..

Şaka

Ne dersiniz Fikret Orman Başkan; Galatasaray’ın ahı mı tuttu, acaba ve de Beşiktaş Kulübü’ne maddi, manevi nelere mal oldu, hiç düşündünüz mü?..

 

Şaka

Herkes bana soruyor; “Göztepe’ye ne oldu?..”
Cevabım kısacık: “Sepilsilin alerji yaptı!..”

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.