Reha Kardeş’ime Galatasaray üzerine mesaj!..

A -
A +

Futboluna bayılırdım; zirveye ulaşamamana üzülmüşümdür.
Teknik adam olarak “parlayacağına inancım” tamdı; olmamasına üzülmüştüm.
TV’lerde ve spor sayfalarında “futbol yorumculuğuna başladığında” doğrusunu yazayım; “başarılı olup olmayacağın” konusunda tereddüt içindeydim.
Ama kısa sürede tereddüdümü ortadan kaldırdın; “doğru olduğuna inandığın görüşlerini” hatta “görüşlerine itiraz edilmesinden” hiç hoşlanmayan Erman Hoca’ya karşı bile, “cesaretle” söylüyor, savunuyordun.

Elbette “gönlünde bir kulüp / takım yatıyordu” ama hiç belli etmiyordun; yorumlarında “aynı masada oturanlardan” bazılarının aksine, tarafsızdın!.. Ne var ki, “son haftalarda ‘içeriden ve dışarıdan’ Galatasaray’ı çok sevenler (!) korosuna katılmandaki sebebi” anlayamadım ve sana yakıştıramadım. Program şefinin “reyting çekici, tahrik ve teşvik edici sorularına ‘tam uyacak’ cevaplar” vererek, “Galatasaray’ı, Burak Başkan’ı, İspanyol Hoca’yı çok sevenler (!) korosuna katılıyordun; neden?..

Eleştiri yapmak başka şey, “bu koroya katılmak” çok başka bir şey; zira “bu koroda gazetecilik “tamamı ile” unutuluyordu!.. Birbirinize bakıp, “Pulgar neden alındı, oynatılmıyor?.. Gomis neden ilk 11’de yok?” sorularına cevap arıyor, bulamıyor ve de bu konuda İspanyol Hoca’yı “kazanılmış maçlarda bile” yerden yere vurmaya hevesli görünüyorsunuz…

“Hocalık yaptın”, bu sorular “ağır eleştiri bazında” sorulduğu zaman, mesela diyebilirdin ki; “Pulgar’ı ilk geldiğinde son 20 dakikada oynattı, dört metreden yerini bulan paslar bile veremedi. Sonra ilk on birde çıkardı, aynı tablo devam etti. Ya hafif sakatlığı tam iyileşmedi, ya tam hazır değil.  Gomis için de, durum aynı… Yaşlı, tam hazır olana ve takıma uyum sağlayana kadar ilk 11’e koyup, başına dikilecek iki ‘diri ve güçlü’ stoperin arasında ezdirmek istemiyor, ikinci yarıda rakipler yorulunca saha sürmeyi tercih ediyor, olabilir.”

Ama “asıl” söylenmesi ve de yapılması gereken, “gazeteciliğin unutulmaması” idi; o gazetenin, o kanalın muhabiri yok mu,  maçlardan sonra basın toplantıları yasaklandı mı?..

O toplantıya gidecek olan muhabirlerine, “Hadi onlar sormayı unutuyorlar” spor müdürleri, program şefleri, “Hoca’ya, ‘Pulgar’ı takıma ve Gomis’i ilk 11’e neden koymuyorsunuz’ sorusunu sorun” talimatını neden vermiyorlar?..

Mesela sen, Rizespor maçından sonra, o ağır eleştirilerinin arasında, hiç olmazsa, “3’üncü ve Galatasaray’a galibiyeti getiren gol için, 6 metrekarelik ve savunma oyuncularıyla dolu bir mekanda atılan ve bu sezon benzeri olmayan “Barcelona golü” için birkaç güzel cümle söyleseydin, ne olurdu?..

Sen gelseydin “7 maçta 2 beraberlik, 2 galibiyet ve 8 puan alan” Torrent’in yerine, “tam bir enkaz, Türkiye Kupası’nda düşme hattındaki Denizlispor’a kendi sahasında elenen, liderin 20 puan gerisinde, 12’nci durumda olan ve son 9 maçında bir galibiyet alabilmiş, moral kondisyon olarak da, fizik kondisyon olarak da bitik bir takım devralsaydın. Süper Lig kalitesinde kaleci yok, bekler sakat, dağılmış, orta saha yok olmuş, golcü yok… 20 maç oynamış, kış, kıyamet... Sıfırdan başlayarak kondisyon yüklemesi yapılacak… Moral tedavi ile beraber…

Ama… Daha ikinci maçtan itibaren yaylım ateş… Dördüncü maçtan sonra  futbolcularınla beraber “Galatasaray düşecek, senin son şansın” baskısıyla karşılaştırılsaydın; ne yapardın?..
Doğruyu söyle; “İnsaf edin” demez miydin?..
Reha Kardeş, sana söylüyorum, Galatasaray’ı çok sevenler (!) anlasın!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.