Konyaspor’dan sonra, Barcelona’dan önce…

A -
A +

Galatasaray’ın Konyaspor’a 2-0 yenildiği maçtan sonra, bir okuyucumdan “Artık Torrent’i savunmaktan vazgeç, Başkan’ın da ibra edilmemesine sebep olacak” diye özetleyeceğim bir mail almıştım. Torrent’in “transfer edilen kaleci seçimini” de eleştiriyordu…
Ona verdiğim cevabı “aynen” Uluçmarket’e alıyorum…
* * *
Sayın okuyucum,
“Yaşlanan ve sezon başında inanılmaz hatalar, penaltılar yaparak gol yemeye başlayan” kimdi?
Hele sakatlanınca “en az 6 ay sahalardan uzak kalacak” kimdi?
Muslera’ nın yedeğini Giresunspor’a kiralayarak Galatasaray kalesini 1. de değil, 2. Lig seviyesinde kalecilere bırakan kimdi?
Sakatlık olunca alelacele bir Türk kaleci arandı, Göztepe’ninki başta, olmadı. Kimse kalecisini vermiyordu. Mali durum da ortadaydı. İspanya’dan genç ve Muslera’nın yerini doldurabilecek bir kaleci getirildi. İyi oynar da, güven verirse… Bir taşla iki kuş vurulabilecekti.
Adama “Neden oynatmıyorsun, ilk 11’e koymuyorsun” diye söylemediklerini bırakmadılar; ikisini de ilk 11’e koydu. Kafa gollerini iyi seyredin, Gomis kafayı vurdurdu. Pular ıska geçti.
Konya’nın ikincilik hedefi var, futbolcular o hedef için ellerinden geleni yaptılar. Galatasaray’ın Süper Lig’de hedefi kalmamıştı. Futbolcular beş gün sonra oynayacakları Barcelona’yı kafayı takmışlardı. Öylesine oynadılar. Sakatlanmamayı, yorulmamayı düşündüler; olamaz mı?
Bunun kabahati, Torrent’te mi?
Onca milyon avroyu harcayıp, doğru dürüst bek almayan, takımı ileriyi besleyecek bir ön libero aldırmayan, “gerçek bir 9 numaradan mahrum bırakan” bir hocadan kalan enkaz mirasından Barcelona karşısına çıkacak bir takım kurmaya çalışan…  Onun için durmadan deneme yapan, rotasyona mecbur olan hocaya, bir de psikolojik olarak insafsızca TV ekranlarında ve gazete sayfalarında “Acilen kovulmalı” diyecek kadar kin-nefret-öfke kusanlar, hakaretler yağdıranlar varken…
Eller vicdanlara konulmalı ve onlara sorulmalı; “Bu takım 1. Lig’den düşecek Denizlispor’a hem de kendi sahasında yenilip kupadan elenirken, ligde liderin 20 puan gerisine ve puan cetvelinde 12’nciliğe düşerek daha şubat bitmeden ‘ülke içi perdeyi kapatırken’ bu acı tablonun mimarı olan hoca için” neden “bunları” yazamıyordunuz?..
Torrent babamın oğlu değil. Yapamazsa gider. Ama ona “tarihte kalan” hocaya verilen “Zaman şansının hiç olmazsa yarısı kadar bir zaman” tanınmalı…
Galatasaray’ın zor zamanlarındayız… Galatasaray’ı sokaktan, TV ekranlarından, gazete sayfalarından, “Liseci derneklerinden idare etmeye çalışanlar” var. Burak Elmas’ı yıkmak istiyorlar. Yıkmak için “Torrent’in başarısız olması” gerek. Bunun için her şeyi yapıyorlar.
Benim yazdığım “bu” ve yazmaya da devam edeceğim. / Öcal Uluç

Barcelona’dan sonra…
Türk futbolunun bu sezon Avrupa’da kalan tek takımı olan Galatasaray, kurada “Barcelona’yı çekmiş”, ilk maç için Barcelona’ya gidiyor!..
Takım ve hocası “moral desteği” beklerken, tam aksine “moral bozma görevini üstlenenler” var, durup dinlenmeden yazıyorlar, konuşuyorlar; koro hâlinde!..
Şimdi, “eleştiri sınırlarını çok aşarak” âdeta öfke ve kin kusanlara soruyorum; yüzünüz kızardı mı?..
“Acilen kovulmalı” dediğiniz adam, sizi “iki gazeteye yazdığınız” maç yazılarında “adını yazamayacak” duruma düşürdü; kaleminize, kariyerinize yazık değil mi?..
“Yarım düzine gol yiyerek dönüleceğini” sanıyordunuz; “oynattığı (aslında Barcelona maçı için denediği) futbolcular için “yazdıklarınız ve söyledikleriniz” arşivlerde duruyor. Vicdanlarınız sızlıyor mu?
Barcelona Galatasaray’ı İstanbul’da yenebilir ve eleyebilir… Dilerim ki, “Barcelona maçı öncesinde yaptığınız insafsızlığı” bu defa yapmazsınız!..
“Bugünkü kadroyu kurmayan” (Bu kadronun mühendisliği için yaptığınız ağır eleştiriler de arşivlerde duruyor) Torrent, “görevinde kalırsa”, bilinmelidir ki, Luis Campos ve Pasquale Sensibile ile beraber “şampiyon olacak” bir kadro kuracaklar ve hedefe de varacaklardır.
Yaşayıp, göreceğiz!..

Galatasaray...
Galatasaray’ın “kendine öz” akideleri vardır…
Galatasaray sokaktan idare edilmez…
“Galatasaray’ı temsil eden” Galatasaray Başkanı’na “maaşlı” teknik direktör “düşman” diyemez…
“Galatasaray teknik direktörü” kovulmaz; “başarılı olamazsa” hem de… “Karşılıklı anlaşılarak” yollar ayrılır / Sözleşmesi feshedilir / İstifa eder…
“Galatasaray’ın olduğu yerde” ümit tükenmez…

Yeni sayfa; kara sayfa!
İş işten geçtikten sonra “bülbül kesildiler”, açıklamalar, konuşmalar, masallar, hikâyeler…
Türk futboluna ve hakemliğine vurdukları kara damga yıllar boyu çıkmayacak…
Hele “Kulüpler Birliği istedi” açıklaması yok mu; hemen “gerçek değil” açıklamalarıyla çöpe atıldı.
“MHK’da karar oy birliği ile alındı” açıklamasını da Sevgili Deniz Çoban çöpe atıverdi.
Bunlar bile Türk futbolunun “nasıl yönetildiğini” ortaya koydu…
Yeni sayfa açılmışmış; bu haftaki maçlardan itibaren göreceğiz Yeni sayfayı!..

Şaka
Neymiş; “Koşuyorlarmış, at yarışı mı bu…” anlamına gelen sözlerle, Torrent’in “takımı ligin koşu istatistiklerinin zirvesine çıkarması ile” alay etmeye kalkışanlar vardı; “koşucu takımın ne yaptığını” Barcelona’da gördüler…
Bilmem ki, jokeyi de gördüler mi?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.