Galatasaray’da “el freni, geri vites hastalığı” sürüyor!..

A -
A +

 

Muslera’ya bir maç boyu iyi bakın; eliyle de, ayağıyla da “hızlı hücum başlatacak” bir hamle yapabiliyor mu?

TV ekranlarında, teknik adamlara “tertip ve taktik dersleri veren” futbol ulemamızdan haftalardan beri “göz göre göre devam eden ve geçen yıllardan gelen “ayak frenli, geri vitesli oyun hastalığını tespit ederek”, Galatasaray’ın hocasını uyarmalarını bekliyorum, ne gezer!...
Aksine, “ayak frenli, geri vitesli oyunun başrolündeki Muslera ve Nelsson’u göklere çıkarmaya” devam ediyorlar!..
Muslera’ya bir maç boyu iyi bakın; eliyle de, ayağıyla da “hızlı hücum başlatacak” bir hamle yapabiliyor mu?..
Aksine tutuyor topu, bir o yana, bir bu yana bakıp duruyor, kayıp zamanların toplamını hesaplayın, rakibe gönderdiği topları sayın…
Nelsson ondan beter, topu alıyor, önü bomboş 25-30 metre gidip, bu arada “boşa kaçan” arkadaşlarına pas verecekken, veriyor topu yandaki stopere, o dönüyor gene Nelsson’a veriyor, Nelsson beke ya da gene stopere ve de bazen de Muslera’ya… Top nihayet orta sahaya ulaştırılırken, hem zaman kaybediliyor, hem rakip takım forvetleri “ileride basma ve top kapma imkânına kavuşuyor” ve de rakip oyuncular geride defansif bütün önlemleri alıyor; ne yapsın Kerem, ne yapsın Yunus?.. Ne yapsın, “onların besleyemediği” golcüler?..
Fatih Hoca’dan gelen “Top bizde ne kadar kalırsa, o kadar güvendeyiz” hastalığı, hatta korner atıldığında bile “topun, Muslera’ya kadar döndürülmesine kadar uzanırken” Galatasaray taraftarına “Çile bülbülüm çile” şarkısını söyletiyor… 
Muslera… Konyaspor maçında “iki kurtarış” yaptı; TV ekranlarında gene “destanlar” söylendi… “3 puanı o kazandırdı” diyenler yarıştı, âdeta…
Eeee… Direkler de iki gol kurtarmıştı, neden onlara “destan” yok?..
Ya Muslera’nın yediği gol? O golü, kulübede oturan Galatasaray’ın üçüncü kalecisi yemezdi! 
Tablo öyleyken, “hatalı olduğunu” söyleyenler bile, “hatayı hafifletmek için” diller döktüler!..
Yazıp geliyorum; “onca milyon avroyu cebine koyan Uruguay Millî Takımı’nın ve Galatasaray’ın kalecisi ve kaptanı” bir maçta “iki kurtarış yapmayacaksa, yapamayacaksa” o formaları nasıl ve neden giyer?..
“Ondan fazla kurtarışı” rakip kaleciler yapmıyor mu; “o kaleciler” ne kadar para alıyor, bir “mukayese eden” var mı?..
Daha açık yazayım; “Giresunspor’u geçen yıl” Süper Lig’de bırakan oyuncuların başında” Galatasaray’ın “kulübede oturan kalecisi” Okan yok muydu?.. 
O “bir maçta ‘iki gol kurtarışı’ yapamaz” mı?.. İki değil, 4 de yapar, 5 de yapar; geçen yıl Giresunspor’da yapmadı mı?.. 
Okan neden bazı maçlarda “+3’de” düşünülmüyor; oynatılmalı ki, “ofansta oynayacak kaliteli oyuncuların azamisi” sahada, kendisi de “istim üzerinde”  olsun!
Buna karşılık Muslera’nın 2021-22 sezonundaki Galatasaray istatistiğine bir bakın; 27 resmî maçta oynadı, kalesinde 32 gol görürken, 9 maçta gol yemedi.
Bu yıl da, “iki üç kurtarışa karşılık”, elle paslarda, degajlarda rakibe verilen toplar devam ediyor, “Galatasaray’ın hızlı hücum etmesini önleyen ayak freni ve geri vitesi” de “sayesinde” sürüyor… Tam bir “top ne kadar bizde kalırsa, o kadar gol yeme ihtimalim azalıyor” zihniyeti… 
Kendisi “kaptan da olduğundan” maç içinde “onu uyaracak” da yok…
Bilmem ki, ne yapman gerek, Okan Hoca?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.