Dursun Başkan, Arda’yı sustur...

Bunca emek ve para harcandı, “ülkenin ‘şu anda’ en kaliteli kadrosu kuruldu” ve de ‘en az Arda kadar ‘Galatasaraylı’ bir genç hoca, takımın başına getirildi ve şampiyonluk yoluna çıkıldı”; şimdi “nereden ve neden ortaya çıktığı belli olmayan” bir “eski futbolcu olan” Arda Turan, “bu yapılanmanın altına tahribatı büyük olacak ‘psikolojik bomba’ koyuyor!..”
Okan Buruk ve kadrosunun başında “Demokles’in kılıçları” iki oldu; “Arda Turan’ın kılıcı” çok daha tehlikeli ve can acıtıcı, zira “sahibi tarafından” alenen itiraf edildi!..
“Nereden çıktı ise kendisi hakkında tertiplenen törende” çıkıp “demediğini bırakmamış”, Arda; spor sayfalarında okuduğumda inanamadım!..
Neymiş, “Guardiola’nın Barcelona’ya gelişi gibi Galatasaray’ın başına gelecek, bir sistem hocası, bir ekol hocası olarak Galatasaray futbolunu ve takımını yeniden yapılandıracak ve sadece Süper Lig değil, Avrupa kupalarını almak üzere yola çıkacakmış!.. Bu sezon bazı transferlerin yapılmasına yardımcı olmuş, istediği bir oyuncunun alınamamasına çok üzülmüşmüş...”
Galatasaray yöneticilerinin de bulunduğu toplantıda konuşmuş da, konuşmuş, söylediklerinin her kelimesi, her cümlesi, Galatasaray takımında iş başında olan ve şampiyonluk yarışına giren hocasına ve talebelerine birer kurşun!..
Bir yönetici de çıkıp, “Ne yapıyorsun Arda; Galatasaray’ın şampiyonluk hedefi ile sezona giren kaliteli ve güçlü bir takımı ve Galatasaray sevdalısı genç ve işinin ehli bir hocası var” dememiş, diyememiş…
Bak bu söylediklerini yapabilirsin ama “Galatasaray’da değil” Acun Ilıcalı gibi “bir kulüp satın alırsın” ve istediğini yaparsın!..
“Futbolculuğun, futbolculuk kariyer ve karizman için” söylemiyorum; söylediğim, söyleyeceklerim, “Galatasaray üzerine, Galatasaray’ın sahibinden de öte yaptığın konuşmana!..”
Geçen sezon, “Takım ‘Fatih Terim’in düşürdüğü kuyudan çıkma’ mücadelesi verirken, ‘onunla yanak yanağa verdiğin pozun hoca ve kadro üzerinde yaptığı olumsuz etki” ortada iken “şimdi” çok daha ileri giderek, Florya’ya “Ne yaparsanız yapın, sizler gidecek ve ben, kuracağım takımla geleceğim” mesajını vermen ne anlama geliyor, düşünmüyor musun?..
“Hoca gerilsin, takım perişan olsun” mu istiyorsun?..
Dursun Başkan, “tez elden” bu “Arda Turan senaryosunu yırtıp” çöpe at!..
Yoksa, “olumsuz etkileri” Galatasaray futbol takımını, “favorileri arasında olduğu” şampiyonluk yarışından koparacaktır!..
Okan Buruk’a ve talebelerine sahip çıkmak “ilk göreviniz” olmalıdır; “susmak” onun konuşmasını onayladığınız anlamına gelir ki, bilesiniz ki, bu sessizlik “olumsuz etki ve iddiaları çığ gibi büyütecek” ve ardından yıkım gelecektir!..

Kara skandal örtbas edilemez!

Dünya Atletizm Birliği (WA) ve onun “ahlak / dürüstlük” kurulunun Türk atletizmi için verdiği “onaylanıp yürürlüğe giren” kara karar, Federasyon Başkanı’nın, orta öğretimin ‘beden eğitimi dersini tercih eden’ öğrencilerini bile “tatmin etmeyecek” bir açıklaması ile geçiştirilemez…
Hele hele, “bu kara kararın sebebi” olan skandal gelişmelerin, İslami Dayanışma Oyunları’nda da tekrarı yüzünden “Atletizm sonuçlarının çöpe atılmasına yol açılmış olması” da ortada iken…
Ortada “Spor Genel Müdürlüğü’nün bir Disiplin ve Ceza Kurulu” var; onun da bir yönetmeliği…
O yönetmelik ve bu kurul, “WA ve kurullarının tespit, dürüstlük ve ahlak dışı saydığı ‘yarışma dereceleriyle oynanması’ suçlarının tespitinden ve cezalandırmasından sonra, “Türk atletizmine bu kara lekeyi vurduranlar konusunda” neler yapılması gerektiğini açık açık ortaya koymaktadır.
Bu “disiplin ve ceza çarkını döndürmek” de, Sayın Bakanımıza ve Sayın Genel Müdürümüze düşmektedir!..
Bekleyip, göreceğiz, eğer “gereği yapılmaz” ve “bu kara lekenin müsebbipleri ‘hiçbir şey olmamış gibi’ Türk atletizmini yönetmeye devam ederlerse”, biz görevimizi yapmaya / yazmaya devam edeceğiz!..

Israr etme Rıza Hoca!

“Sezon sonunda bırakacağım” demiştin; görülüyor ki, “sezon sezonu beklemek” geç olacak!..
“İyi niyetle” ne yapsan olmuyor; “perşembe gecesi yenildiğin takım” ne yapman gerektiğini açık açık ortaya koymuyor mu?..

Teşekkürler Arıpınar...

Türk Spor Ajansı sitesinde son yazını okudum. Ne kadar haklısın… Neden bu kadar “vefasız” ve de “vurdumduymaz” olduk, acaba?..
1956 Melbourne ve 1960 Roma Olimpiyat Oyunları’nda, 1954 Tokyo, 1957 İstanbul, 1959 Tahran Dünya Şampiyonalarında, 1956 İstanbul Dünya Kupası’nda “serbest güreşte” altın madalya kazanan Mustafa Dağıstanlı’nın vefatı üzerine yazdığın yazıda diyorsun ki:
“Türk dünyasında rahmet ve vefa kelimeleri için ciltlerce şarkı, şiir ve makale yazılabilir. Bu iki kutsal kelimeyi her zaman kullanıyoruz. Maalesef vefayı ise hiç uygulamıyoruz. Geçen hafta benim de yakın dostum olan Türk bayrağını defalarca şeref direklerine çektiren, alkışlattıran olimpiyat ve dünya şampiyonluğu madalyalarını göğsünde taşıyan Mustafa Dağıstanlı Hakk’a yürüdü. Mustafa’nın şampiyon olduğu günlerde yayınlanan gazetelerin spor sayfalarına baktım. Haber ve fotoğrafların en küçüğü yarım sayfa, alkışlar ve methiyeler doluymuş. Vefat ettiği gün spor sayfalarına baktım, tek sütun, sayfanın dibinde bir kutucuk. Bizler yeni kuşaklara, çocuklarımıza ve torunlarımıza Şampiyon Mustafa’yı böyle mi anlatıp, böyle mi öğreteceğiz? Bir biyografi, bir anısı çok mu görüldü? Eğer dört harften oluşan vefayı bu 4 harfle bırakırsak; gelecek kuşaklara örnek gösterecek hiçbir şey bulamayız. Onları sağlıklarında saygı, sevgi ile karşıladığımız gibi; rahmetli olduklarında da, Hakk’a yürürlerken de aynı şekilde, layık oldukları şekilde anmalı, örnek göstermeliyiz. Bunu hak ediyorlar.”
Teşekkürler, sevgili kardeşim ve değerli meslektaşım Erdoğan Arıpınar…

Şaka!..

Hakem Mete Kalkavan “Anadolu Efes - Galatasaray basketbol maçına ailesiyle beraber, “Anadolu Efes forması giyerek” gitmiş… Kıyamet koptu; “Bir hakem bunu yapar mı?..”
Aslında “gönlü sarı kırmızı renklere sempatiyle dolu” benim gibi T.C. yurttaşları Kalkavan’a teşekkür etmeliler; Zira “bundan sonra MHK onu Galatasaray maçlarına vermeyecektir… Anadolu Efes’in galibiyetini isterken, ‘Galatasaray’ın yenilmesini istemiş’ olmuyor mu?..”