Kadın dilinden kadınlar...

A -
A +
-Bütün kadınlar birbirlerini rakip olarak görürler... Kadınların birlikteliklerinde mutlaka şartları vardır...
...
-En güzel şiirlerin, mısraların, duygu dolu şarkıların tamamına yakını erkekler tarafından yazılmıştır...
...
-Erkekler eşlerini akrabalarından, arkadaşlarından, kıskanmazlar... Oysa kadınlar kocalarını dişi olan her şeyden kıskanır...
...
-Erkekler kadınlardan ilgi, şefkat, sevgi beklerler... Kadınlara bunlar asla yetmez, ek olarak iki bilezik, bir yüzük gerekir çoğu zaman...
...
-Kadınlar kendilerini göstermeye bayılırlar... Sonra da neden bakıyorsunuz diye sinirlenirler. Aslında amaçları baktırmaktır, ama bunu asla kabul etmezler. Özgürlükten, rahatlıktan, medeniyetten falan bahsederler.
...
-Erkekler bir araya geldiklerinde işten, politikadan, futboldan bahsederler genellikle... Kadınlar bir araya geldiğinde ise vay o anda orada olmayan diğer kadınların hâline...
(...Melike Eren'den)
Öğrendim ki;
"-Kitabı okumak,  bitirdikten sonra  başlıyor..."
Şişman kız günlüğü
-Onsuz olmuyor değil mi?... Çok özlüyorsun... İşte ben de "unsuz"
...
-"Püre" için yorgan yakarım!...
...
-Tam makarna yeme saatiyle uyuma saatini çakıştırmışlar..
...
-Kalp butonu yerine çikolata butonu getireydiniz ya.
...
-"Kaşığımda" aşk başkadır..
KRAMPON
BÜTÜN başarısızlığına rağmen Şota'yı elinden çıkaramayan Trabzonspor, makul bir fiyata organ mafyasıyla el sıkıştı!..
...
SURİYE'de 10 yıl sonra kendi eceli ile ölen bir kişiye, otopsi yapılmasının şaşkınlığı ve mutluluğu bir aradaydı...
...
F.BAHÇE Başkanı Aziz Yıldırım'ın kadro pişmanlığını; "-Can Bartu'lu, Lefter'li kadroyu bozmayacaktık".
...
YENİ yayın döneminde, evlilik programları için en önde oturan orta yaşlı ve kilolu teyze kontenjanları açıklandı...
Bizim pano
Talip arkadaşıyla film seyredecek, CD satıcısıyla pazarlıktalar;
TALİP: Bu Murat Akkoyunlu'nun "Öğrenci İşleri"nin görüntüsü nasıl?... Sinema çekim mi?...
SATICI: Yok yeğenim, orijinal, ama Almanca alt yazı var onda...
TALİP: Peki nasıl anlayacağız?...
Zaman
"-Yaşanılan gün içinde çok büyük bir sır vardır...
Bu büyük sır zamandır...
Onu ölçmek için saatler ve takvimler yapılmıştır.
Ama bunlar hiçbir şey ifade etmez.
Herkes çok iyi bilir ki;
Bazen bir saatlik süre insana ömür kadar uzun gelirken,
bazen de göz açıp kapayıncaya kadar geçip gider...
Çünkü zaman, hayatın kendisidir ve onun yeri yürektir..."
(...Michael Ende)
Temel bir gün...
Temel birkaç yıl sonra Almanya'dan dönmüş...
Havaalanında amcaoğlu Dursun karşılamış... Arabaya binip köylerinin yolunu tutmuşlar...
Köy yoluna saptıklarında camdan dışarısını seyretmekle meşgul olan Temel gözlerine inanamamış...
10 kilometre ile giden arabanın yanından bir tavuk bunları ok gibi sollamış...
Temel şaşırmış ama bir şey diyememiş... Az daha gitmişler, bu sefer arabanın öbür yanından aynı şekilde tavuğun biri bunları neredeyse 120 kilometre hızla sollamış...
Bu durum 3-4 kez tekrarlanınca Temel dayanamış ve sormuş;
-Ula Dursun... Bu tavuklar neyin nesidir?...
"-Bunları biz yetiştirdik... Üç ayaklı tavuklardır, bunlar böyle olur..."
-Deme la?... Biz bunları Almanya'ya satalım... İyi para kazanırız... Peki bunların lezzeti nasıldır... Etleri lezzetli midir?...
Dursun başını kaşımış ve cevap vermiş;
"-Ben nereden bileyim, hiç yakalayamadık ki..."
İtirafım var
(...isim y.emre ...şehir: istanbul ...yaş: on dokuz)
-Yemek yerken meyve suyunu bardağa değil de yemeğin içine, tabağa dökmek.
-Yolun ortasında ağaca ve elektrik direklerine çarpmak...
-Merdivenlerde bir basamak daha olduğunu sanıp yamula yamula yere basmak.
-Bir odadan, ya da sınıftan çıkarken kapıyı çalmak...
-Arkada otobüs durağının camı olduğunu sanıp dayanıp akabinde yere düşmek...
-Hızlı hızlı markete girmeye çalışırken otomatik kapının o kadar hızlı olamayacağını hesaplayamayıp cama bodoslama girmek.
-Telefonla konuşurken telefonu arayıp bulamıyorum diye sinirden oturup ağlamak.
-Eldeki kumandayı unutup kumandayı bulmak için evin her yerine bakmak.
Hepsini ben yaptım... Hepsi benim...
(omer.soztutan@tg.com.tr - itiraf edin, rezil edelim...)
Nostalji...
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük denizcisi Cezayir Beylerbeyi Barbaros Hayreddin Paşa, Kanûni Sultan Süleyman devrinde İstanbul'a gelmiş.
Kapdan-ı deryalık için Sadrazam (Başbakan) İbrahim Paşa ile görüşmesi gerekiyormuş. Paşa ise o sırada Halep'teymiş.
Barbaros, kuş uçuşu 880 km'lik yolu at sırtında katederek, 10 günde Halep'e varmış...
Başbakanla görüşmüş ve yine 10 günde İstanbul'a dönmüş...
Üstelik konu sadece bir tayin meselesiymiş...
Şimdiki siyasiler, ısrarlara rağmen bir araya gelmekten imtina ediyor.
Neden acaba, burunları mı büyümüş?... Yoksa daha beteri;
Türk "Devlet" geleneğinin çivisi mi çıkmış?...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.