Sevgi, kalb işidir...

A -
A +

Sevgi, kalbin, gönlün, zevk aldığı herhangi bir şeye meyletmesi demektir. Sevgide asıl olan, bilmek ve anlamaktır. Çünkü insan, ancak, bildiğini, anladığını, tanıdığını sevebilir. Bitkilerde ve diğer cansız varlıklarda idrâk, anlama kuvveti olmadığı için, onlarda sevgi olmaz. Çünkü sevgi, sevmek, canlı ve anlayışlı olanların özelliğidir. İnsan, hoşuna giden, tabiatına tatlı gelen şeyi sever. Hoşuna gitmeyen, tabiatına ters gelen şeyi ise sevmez, hatta ondan nefret edebilir. Sevgi, bilip, anlamaya bağlı olduğu için, sevginin, muhabbetin de bölümleri, kısımları farklı olmaktadır. Herkesin his organları, herhangi bir şeyi farklı olarak algılar. Bu sebeple gözün, kulağın ve diğer organların zevk alması, kişilere göre farklılık gösterir. İnsan gözünün gördüğü bir şeyden zevk alırsa, onu sever. Kulağı ile işittiği bir şeyden hoşlanırsa, onu da sever. Kokladığı bir şeyi severse, bunu da sever. Bu beş duyu organlarının dışında kalb ile beğenilen ve hoşlanılan şeyler de vardır. Kalbin beğendiği, hoşlandığı şeyler de sevilmektedir. Allahü tealanın sevgisi bu kısımdandır. Sevginin sebebi, kaynağı, üç kısımda özetlenmektedir: ? Kendimizi sevmemizin sebebi! 1- Her canlı için ilk sevilen şey, kendi nefsi, zatıdır. Kişinin kendini sevmesinin asıl sebebi, hayatiyetinin devam etmesine olan meyli ve yok olmasından nefret etmesidir. Bu sebeple insan, evladını, malını, soyunu sevmektedir. 2- İnsan, ihsan sebebiyle sevmektedir. Zira insan, ihsanın, iyiliğin kölesidir. Bu sebeple Resulullah efendimiz: (Ya Rabbi, kötü kimsenin, kalbimin ona meyledeceği bir iyiliği yapmasını nasip eyleme!) diye dua etmişlerdir. 3- Bizzat o şeyin kendini, zatını sevmektir. Herhangi bir iyilikten, ihsandan dolayı değil, o şeyin kendini, zatını sevmektir. Esas sevgi de budur. Güzelliği anlayan herkes, güzel olanı sever. Güzelliği sevmek de, güzelliğin zatındandır. Zira o şeyde güzelliği anlamak, zevkin kendisidir. Mesela yeşillik, akar su, kendisi güzeldir. Allahü teala ise, güzellerin güzelidir. Zira Resulullah efendimiz: (Muhakkak ki Allahü teala, güzeldir ve güzeli sever) buyurmuşlardır. Resulullah efendimiz, Ebu Zerri Gıfârî hazretlerine hitaben; -Ya Ebâ Zer! İmanın rükünlerinin hangisi daha sağlamdır? diye sual edince Ebu Zerri Gıfârî hazretleri; -Allah ve Resulü daha iyi bilir diye arzettiler. Bunun üzerine Resulullah efendimiz: -Allah için muhabbet etmek, Allah için sevmek, Allah için düşmanlık etmektir, buyurdular. Enes bin Malik hazretleri anlatır: "Bir gün Resulullah efendimiz yanında bazı kimselerle ayakta sohbet ediyordu. O sırada bir grup insan selam vererek geçtiler. Peygamber efendimizin yanında bulunanlardan bir kimse, o geçip giden gruptaki bir kimseyi işaret ederek; -Allah için ben bu kimseyi çok seviyorum, dedi. Bunun üzerine Resulullah efendimiz; -Sevdiğini o kimseye bildirdin mi? diye sual ettiler. O şahıs da; -Hayır ya Resulallah bildirmedim, cevabını verdi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz; -Hemen git ve kendisini sevdiğini ona bildir, buyurdular. O da hemen gidip o şahsa kendisini sevdiğini söyleyince, o şahıs da: -Beni kim için sevdiysen, O da seni sevsin, diye karşılık veriyor..." Peygamber efendimiz bir gün Abdullah bin Ömer hazretlerini, etrafına dikkatli dikkatli bakarken gördü ve ne aradığını sordu. O da; -Ya Resulallah, sevdiğim, muhabbet ettiğim bir kimse vardı. Onu kaybettim, yerini de bilmiyorum. Onu arıyorum, diye cevap verdi. Resulullah efendimiz de: -Ey Abdullah, bir kimseyle tanışır ve onu seversen, o kimsenin kendisinin ve babasının ismini ve nerede kaldığını yani adresini sorup öğren. Eğer hasta ise ziyaretine git, bir işi varsa yardımcı ol! buyurdular. Resulullah efendimiz, Eshab-ı kiramla sohbet ederken bir bedevi geldi ve Peygamber efendimize, kıyametin ne zaman kopacağını sordu. Resulullah efendimiz; -Kıyamet için ne hazırların? diye sordular. O şahıs da; -Benim öyle fazlaca bir namaz, oruç ibadetim yok. Ancak Allah ve Resulünü çok seviyorum, dedi. Bunun üzerine Peygamber efendimiz: -Kişi, sevdiği ile beraberdir buyurdular. "Sevgin yük olmasın!" Peygamber efendimiz, bir hadîs-i şerîflerinde; (İnsanlar, kendilerine ihsân, iyilik edenleri sever. Bu sevgi, insanın yaratılışında vardır) buyurmuşlardır. Dolayısı ile yapılan ihsân, ne kadar kıymetli ve ne kadar çok olursa, sevgi de o kadar fazla olur. Bunun için, herkes anasını, babasını, hocasını, ustasını, devletini, vatanını, din kardeşlerini çok sever. Bir Müslüman, hocasını, yani kendisine, din ve dünya bilgilerini, îmânını, Allahını, Peygamberini, güzel ahlâkı öğrettiği için, onu herkesten, çok sever. Bu sevgi, cibillîdir. İnsanın doğuşunda vardır. Bu sevgiden mahrûm olan kimse, hakîkî insan değildir. Hayvan gibidir. Çok sevilen kimse, insânın kalbinden, hâtırından çıkmaz. Zaten seven bir kimse, sevdiğini çok anar, hatırlar ve sevdiğinin hali ile de hallenir. Yalnız sevgi, Allah rızası için olmalıdır. Hazret-i Ömer'in buyurduğu gibi: "Sevgin yük ve buğzun da telef edici olmasın!"

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.