Öfkede ölü gibi olmak!..

A -
A +

Öfke; kızmak, sinirlenmek, hiddet ve gadab anlamlarında kullanılmaktadır. İnsanın vücudu, anâsır-ı erbe'a denilen; su, ateş, toprak ve havadan meydana gelmiştir. Öfke, ateş maddesinden kaynaklanmaktadır. Bunun için Peygamber efendimiz; (Gadab, şeytânın vesvesesinden hâsıl olur. Şeytân, ateşten yaratılmıştır. Ateş, su ile söndürülür. Gadaba gelince, abdest alınız!) buyurmuşlardır. İnsan, öfkelendiği zaman aklı örtülür. İslâmiyyetin dışına çıkar. Gadaba gelen kimse, ayakta ise oturmalıdır. Hadîs-i şerîfte; (Gadaba gelen kimse, ayakta ise otursun. Gadabı, öfkesi devâm ederse, yan yatsın!) buyuruldu. Ayakta iken öfkelenen kimsenin intikam alması kolaydır. Oturunca, azalır. Yatınca, dahâ da azalır. Gadab, kibirden doğar. Yatmak, kibrin azalmasına sebep olur. Din büyükleri, talebelerine, sevenlerine hep; "Cömertlikte akarsu gibi olunuz. Şefkatte güneş gibi, kusurları örtmekte, gece gibi olunuz. Öfkede ise, ölü gibi olunuz. Tevazuda toprak gibi, müsamahada deniz gibi olunuz. Ya olduğunuz gibi görünün veya göründüğünüz gibi olunuz" diye nasihat etmişlerdir. Gözleri kör eder!.. Hacı Bayram-ı Velî hazretleri; "Hiddet ve kin, hakîkatleri gören gözleri kör eder. Öfke, iyi düşünmeyi daraltır, yanıltır" buyurmuştur. Ömer bin Abdülazîz hazretleri ise; "Öfke ve hırstan korunmuş olan kurtulmuştur" buyurmaktadır. Öfke, kanın hareketinin artmasından, insanın kendini üstün bilmesinden yani kibirden meydana gelir. Bunu iyi bilmeyenler, gadaba yani öfkeye, şecâat, erkeklik izzet-i nefs, gayret ve hamiyyet diyorlar. Bu güzel isimlerle, gadab kötü huyunu süslüyorlar, güzelleştiriyorlar. Gadab etmenin, öfkelenmenin iyi olduğunu anlatıyorlar ve bu anlattıklarını kuvvetlendirmek için de, din büyüklerinin gadab ettiklerini, öfkelendiklerini gösteren hikâyeler anlatıyorlar. Böyle yapmak, câhilliktir, aklın, ilmin noksan olduğunun alâmetidir. Rislân Dımeşkî hazretleri; "Gadabın, öfkenin sebebi, kendinden üstün birinin, hoşlanmadığı bir şekilde hücûm etmesidir. Öfke, insanın içinden dışına doğru çıkar. Hüzün ise, dışından içine doğru işler. Öfkeden güç ve intikam hırsı, hüzünden ise dert ve hastalık doğar" buyurmuştur. Hastalar, sağlam olanlardan, ihtiyârlar da, gençlerden dahâ çabuk kızmaktadır. Bir işle meşgûl olana, düşünceli, üzüntülü ve sıkıntıda olana bir şey söylemek, bir şey sormak da, onları öfkelendirmeye sebep olabilir. Çocuğun ağlaması, hayvanın bağırması da, bazıları için öfkelenmeye sebep olmaktadır. Böyle şeylere öfkelenmek, çok çirkindir. Cansızların hareketinden öfkeye kapılanlar da olmaktadır. Bu ise, öncekilerden dahâ kötüdür. Mesela, elindeki kitabı bir yere koyduğunda, oradan kayarsa, bir şeyi kırmak için elindeki keseri vurduğunda o şey kırılmazsa, birden öfkelenip söven, kendine vuran, elindeki eşyayı helâk eden, yakan kimseler de mevcuttur. Kendi yaptığına kızan, bunun için kendine söven, kendine vuran da yok değildir. Halbuki Peygamber efendimiz buyuruyor ki: (Kuvvetli olmak, başkasını yenmek demek değildir. Kuvvetli olmak, kahraman olmak, kendi öfkesini yenmek demektir.) Zünnûn-i Mısrî hazretleri buyuruyor ki: "Ey kardeşim dikkat et! İnsan hangi husûsiyeti ile meleklerin kendisine doğru secde edileni olmuştur. Bu üstünlük, şayet yeme ve içmesi sebebi ile olsa idi, buna, insandan önce deve lâyıktır. Çünkü bir deve, elli insanın yediğini yer. Şehvet kuvveti sebebiyle olsa, buna eşek daha uygundur. Çünkü ondaki şehvet kuvveti yanında, insanınki hiç kalır. Gadab ve kızgınlık sebebi ile ise, aslan buna daha lâyıktır. Görmek kuvveti sebebi ile olsa, buna akbaba daha uygundur. Akıl kuvveti sebebi ile ise, buna melekler daha uygundur. Çünkü insanın aklı, meleklerin aklının yanında çok az kalır. Eğer insanları doğru yoldan çıkarmak, kandırmak, aldatmak sebebiyle ise, şeytan buna daha lâyıktır... Görülüyor ki, insana mahsus olan özellikler, ondaki muhabbet cevheri ve aşk ateşidir. Bu, insanoğlundan başka hiçbir canlıya verilmemiştir." Dostları çoğaltmak için... Hasan Sezâî hazretleri oğluna yazdığı bir mektupta buyuruyor ki: "Gözümün nûru evlâdım. Her hâlinle seni cenâb-ı Hakk'a emânet ettim. Kalb gözün açık olsun. Mahlûklara güzel ahlâk ile muâmele edesin. Bütün amellerin en güzeli, güzel huylu olmaktır. Dili tatlı olanın dostu çok olur, buyurulmuştur. Dâimâ insanların aybını gizle. Kimsenin aybını yüzüne vurma. Gadab ve kızgınlığını yenmeye çalış. İhtiyârlara karşı hürmet et. Bir fakir gördüğün zaman, gücün yettiği kadar elinde bulunandan yardımda bulun. Bunlara riâyet edersen ömrün uzun olur, Hak teâlâ her yerde seni azîz eder." Ve Peygamber efendimiz buyuruyor ki: (Bir kimse gadabını örterse, Allahü teâlâ onun ayıplarını, kabâhatlerini örter.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.