Affet ki, affedilesin...

A -
A +

Bir kimsenin, kendisine yapılan hata ve kusurları bağışlamasına, affetmek denir. Affetmek, büyüklüğün alâmetidir ve Allahü teâlânın sıfatlarındandır. Muhammed Hâdimî hazretleri; "Özrü kabûl etmek ve kusurları affetmek Allahü teâlânın sıfatlarındandır. Böyle olmayan kimseye Allahü teâlâ azâb eder" buyurmuştur. Bir kimsenin, hakkını almaya gücü yettiği halde affetmesi iyidir. Çünkü hakkını almaya gücü varken affetmek, nefse dahâ güç gelir. Hadîs-i şerîfte; (Mûsâ aleyhisselâm: Yâ Rabbî! Kullarının en kıymetlisi kimdir? dedikte, gücü yettiği zamân affedendir, buyuruldu) buyurulmuştur. Zulmedeni affetmek merhametin, kendisine iyilik etmeyene hediyye vermek ihsânın, kötülük edene ihsânda bulunmak da, insanlığın en yüksek derecesidir. Bu sıfatlar, düşmanı dost yapar. Îsâ aleyhisselâm: (Diş kıranın dişi kırılır. Burnu, kulağı kesenin, burnu kulağı kesilir demiştim. Şimdi ise, kötülük yapana karşı, kötülük yapmayınız. Sağ yanağınıza vurana sol yanağınızı çeviriniz diyorum) buyurmuştur. Adâletin yüksek derecesi Muhyiddîn ibni Arabî hazretleri buyuruyor ki: "Kötülük edene iyilik yapan kimse, nimetlerin şükrünü yapmış olur. İyilik edene kötülük yapan kimse, küfrân-ı ni'met etmiş olur." Zulmedenden hakkını almak, intisâr olur. Affetmek, adâletin yüksek derecesi, intisâr ise, aşağı derecesidir. Muhammed Şeybânî hazretleri; "Affetmek, aklın zekâtıdır. Güzel ahlâk, kötü nesebi örter" buyurmuştur. Affetmek, bazan zâlimlere karşı aczi gösterebilir. Zulmün artmasına sebep olabilir. İntisâr, her zamân zulmün azalmasına, hattâ yok olmasına sebep olur. Böyle zamânlarda, intisâr etmek, affetmekten dahâ efdal, dahâ sevâb olur. Zâlimden hakkı kadar geri almak, adâlet olur. Fakat gücü yettiği hâlde affetmek, güzel ahlâktır. Resûlullah efendimiz, bir kimsenin zâlime bedduâ ettiğini görünce; (İntisâr eyledin! Affeyleseydin, dahâ iyi olurdu) buyurmuştur. Bir hadîs-i şerîfte de buyuruldu ki: (Üç şey kendisinde bulunan kimse, Cennete dilediği kapıdan girecektir: Kul hakkını ödeyen, her namâzdan sonra onbir defa ihlâs sûresini okuyan, kâtilini affederek ölen.) Sâlih kimseler, Âl-i imrân sûresinin 134. âyet-i kerimesinde bildirilen hususlarla hep amel etmişlerdir. Bu âyet-i kerimede meâlen: ([Takvâ sâhibleri] o kimselerdir ki, bollukta ve darlıkta, çoklukta ve azlıkta [sadaka verirler ve] infâk ederler. Gadablarını yok ederler, [yani dargınlık yapmaya kâdir iken, sabrederler ve insanlardan cezâya müstehak olanların] kusûrlarını affederler, Allahü teâlâ ihsân edenleri sever) buyurulmaktadır. Resûlullah efendimizin mübârek torunu hazret-i Hüseyin, bir gün misâfirleri ile sofrada oturmuşlar yemek yiyiyorlardı. O sırada kölesi bir kap sıcak yemekle gelirken ayağı yere takılıp, elindeki yemeği hazret-i Hüseyin'in, mübârek başına döker. Hazret-i Hüseyin, terbiye maksadı ile kölesinin yüzüne sertçe bakınca, kölesi, biraz önce meâlini zikrettiğimiz âyet-i kerimenin, (Gadab etmezler) kısmını okur. Hazret-i Hüseyin; -Gadabımı terk ettim, buyurur. Kölesi, âyet-i kerimenin; (İnsanlardan kusûrlu olanları affederler) kısmını okur. Hazret-i Hüseyin; -Affettim cevabını verince kölesi, âyet-i kerimenin; (Allahü teâlâ ihsân edenleri sever) kısmını okur. Bunun üzerine hazret-i Hüseyin; -Allah için seni kölelikten azâd ettim, istediğin yere gidebilirsin, buyurur. Resûlullah efendimiz buyuruyor ki: (Kıyâmette bir kimseyi hesâba çekerler ki, çok günâh işlemiş, hiç iyilik yapmamış. 'Sen dünyâda hiç iyilik yapmadın mı?' derler. 'Hayır, yalnız çırağıma derdim ki; "Fakîr olan borçluları sıkıştırma! Ne zamân ellerine geçerse, o zamân vermelerini söyle. İstediklerini yine ver. Boş çevirme!" Allahü teâlâ buyuracak ki: "Ey kulum! Bugün sen fakîr, muhtâçsın! Sen dünyâda benim kullarıma acıdığın gibi, bugün biz de sana acırız." Onu affeder.) Affetmeye mecburuz!.. Ahnef bin Kays hazretleri buyurdu ki: "Bir kimse bana düşmanlık etse, ona üç halden biriyle karşılık veririm. Bu kimse benden yaşlı ise ona saygı duyar, karşılık vermem. Benden küçük ise onun için kötü muâmele yapmaya tenezzül etmem. Akranım ise ona af ve iyilikle muâmele ederim." Netice olarak Müslüman, Allahü teâlâ katında kıymeti olan ve Onun sevdiği insan demektir. Bunun için hiçbir Müslümanın hatalarını görmemek, ona kin tutmamak ve kusurlarını affetmek lazımdır. Hatta affetmeye mecburuz. Çünkü Allahü teâlânın bizi affetmesini istiyorsak, biz de Onun kulunu affetmemiz lazımdır. Yani, affedilmek için affetmek lazımdır. Zira din kardeşinin kusurunu affedeni, Allahü teâlâ affeder. Ahmed Rıfâî hazretleri buyurdu ki: "Kızdığın zaman affa sarıl. Çünkü affetmek sûretiyle yapacağın hatâ, cezâ vermek sûretiyle yapacağın hâtadan daha iyidir."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.