İbâdetler vazife, ahlâk ise meziyettir

A -
A +

İmân nimeti ile şereflenen herkesin, emredilen ibâdetleri yapması ve yasak edilenlerden de sakınması vazifesidir. Zaten emirleri yapmak ve yasaklardan sakınmak, kulluk vazîfesidir. Fakat Müslümânlık, iyi ahlâk demektir. Allahü teâlâ, Peygamber efendimize; (Ben seni iyi ahlâkı tamâmlamak için yarattım!) buyurmuştur. Kur'ân-ı kerîmde Ankebût sûresinin 45. âyet-i kerimesinde meâlen; (Doğru kılınan namâz, insanı fahşâdan ve münkerden herhâlde uzaklaştırır) buyuruldu. İbâdetlerin en kıymetlisi olarak bildirilen namaz bile, insanı kötülüklerden alıkoymak, güzel ahlâka sahip olmak içindir. Zira insanı kötülüklerden uzaklaştırmayan bir namâz, doğru kılınan bir namaz değildir. Şeyh Abdullah Bayal hazretleri; "Tasavvuf, namâz kılmak, oruç tutmak ve geceleri ibâdet etmek demek değildir. Bunları yapmak her insanın kulluk vazîfesidir. Tasavvuf, insanları incitmemektir. Bunu hâsıl eden, vâsıl olmuştur" buyurmuştur. İslam binasının temeli... Her binanın bir temeli vardır. İslam binasının temeli de, güzel ahlâktır. Bunun için Allahü teâlânın ahlâkı ile ahlâklanmak, her Müslümâna lâzımdır. Çünkü Peygamber efendimiz; (Allahü teâlânın ahlâkı ile huylanınız!) buyurmuşlardır. Allahü teâlânın sıfatlarından biri Settârdır. Yanî günâhları örtücüdür. Müslümânın da din kardeşinin ayıbını, kusûrunu örtmesi lâzımdır. Allahü teâlâ, kullarının günâhlarını affedicidir. Müslümânlar da, birbirlerinin kusûrlarını, kabâhatlerini affetmelidir. Allahü teâlâ kerîmdir, rahîmdir. Yanî lutfü, ihsânı boldur ve merhameti çoktur. Müslümânın da, cömert ve merhametli olması lâzımdır. Güzel ahlâk, güler yüzlülük, cömertlik ve kimseyi üzmemek demektir. Güzel ahlâk, kimseye yük olmamak, fakat herkesin yükünü çekmektir. İnsanların sıkıntılarına katlanmak, güzel ahlâktır. Güzel ahlâk, Allahü teâlânın takdirine râzı olmaktır. Güzel ahlâk, başkalarına eziyet etmemek ve güçlüklere katlanmaktır. Kul için güzel ahlâktan daha iyi bir mertebe yoktur. İnsan, güzel ahlâkı ile dünya ve âhirette yüksek derecelere kavuşur. Güzel ahlâk, eziyetleri sineye çekmektir. Müminin alâmeti, güler yüzlü, münafığınki ise, çatık kaşlı olmaktır. Allahü teâlâ, ihsan ettiği nimeti göstermemizi sever. Müslüman olmak nimetini de, güler yüzümüzle, tatlı dilimizle, merhametimizle, şefkatimizle göstermemiz lâzımdır. Kötü ahlâk, Allahü teâlâya karşı isyan ve muhalefet etmektir. Bir Müslümana çatık kaşla bakmak haramdır. Güler yüzlü olmayan kimse mümin sıfatlı değildir. Müslim, gayri müslim herkese karşı güler yüzlü olmalıdır. Başkasının kötü ahlâkından şikâyet eden kimsenin, kendisi kötü ahlâklıdır. Başkalarının kötülüklerinden bahsediyorsak bu kendimizin kötü olduğunun alâmetidir. Kendini beğenmeyip, haramlardan sakınanın kabına, rahmet dolmaya başlar, ihlâsı artar, istifade etmeye başlar. İşte bu istifadenin hasıl olup olmadığı, kimseye yük olmayıp, herkesin yükünü çekmeye başlaması ile anlaşılır. İyi, kötü, herkese, güler yüz göstermeli, fitne çıkarmamalı, düşman kazanmamalıdır. Hâfız-ı Şîrâzî hazretlerinin; "Dostlara doğru söylemeli, düşmanları güler yüzle ve tatlı dille idâre etmelidir" sözüne uymalıdır. Af dileyenleri affetmeli, herkese karşı iyi huylu olmalıdır. Kimsenin sözüne karşı gelmemeli, münâkaşa etmemeli, herkese yumuşak söylemeli, sert söylememelidir. Evliyânın başka insanlardan nasıl ayırdedilebileceğini, Muhammed bin Sâlim hazretlerinden sorduklarında, cevabında; "Sözlerinin yumuşak, huylarının güzel, yüzünün güler, ihsânının bol olması, konuşurken itirâz etmemesi, özür dileyenleri affetmesi ve herkese merhametli olması ile anlaşılır" buyurmuştur. İnsanın neşede ve sıkıntıda hâli değişmemeli, varlıkta ve yoklukta aynı hâlde olmalıdır. Olayların değişmesi, insanda değişiklik yapmamalıdır. Kendi ayıplarını görmelidir Kimsenin ayıbına bakmamalı, kendi ayıplarını görmelidir. Kendini hiçbir Müslümândan üstün bilmemelidir. Her Müslümânı kendinden üstün tutmalı ve kendi saâdetinin, onun duâsını almakta olabileceğine inanmalıdır. Kendinde hakkı bulunanların kölesi gibi olmalıdır. Kimseyi gıybet etmemeli, gıybet yapana da mâni olmalıdır. Az konuşmalı, az uyumalı ve az gülmelidir. Çalışmalı, fakat karşılığını Allahü teâlâdan beklemelidir. Onun emirlerini yapmaktan zevk duymalıdır. Kendi çıkarlarının arkasında koşmamalıdır. Ebû Muhammed Abdullah Râşî hazretleri buyurdu ki: "Allahü teâlâ ile insan arasında olan en büyük perde, insanın kendi nefsini düşünmesidir ve kendisi gibi âciz olan bir kula güvenmesidir. İnsanların değil, Allahü teâlânın sevgisine kavuşmayı düşünmelidir." Netice olarak bütün ibâdetler, insanın vazifesidir. Güzel ahlâk ise, insanın meziyetidir ve bu meziyet ile zinetlenmelidir...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.