Ağlayan kazanır, ağlatan ise kaybeder!

A -
A +

İnsanın ömrü, dünyanın ömrüne nazaran, sahrada esen bir rüzgâr gibidir. Bu çok kısa olan hayatta, insanın, acı günleri de, tatlı günleri de olur. Önemli olan, bu ömrü, nerede, nasıl ve ne işler yaparak geçirdiğidir. Başkalarının hakkını gasbederek, onlara zulmederek ve ağlatarak mı, yoksa muzlum olarak, gözyaşı dökerek yani ağlayarak mı geçirdiğidir. Eğer bir kimse, ömrünü, başkalarına zulmederek, onları ağlatarak geçirmiş ise, âhirette hâli çok perişandır. Çünkü Peygamber efendimiz; (İnsanlara zulmeden, Kıyâmette bunun azâbını çekecektir) buyurmuştur. Başkasının hakkına tecavüz eden, onun hakkını, malını elinden alan kimseye, zâlim denir. Zulüm, küfür gibi hiç helâl olmaz. Alâeddîn Âbizî hazretlerine; zulüm nedir diye suâl edilince, cevap olarak; "Bir şeyi lâyık olduğu yerden başka bir yerde kullanmaktır" buyurmuştur Şakîlerin alâmeti!.. Allahü teâlânın emirlerini yerine getirmeyen ve kendi nefsi için başkasının hakkını yiyen veyâ başkasını aldatanlar, hak sâhipleri ile helâllaşmadıkça affedilmeyeceklerdir. Ömer bin Abdülazîz hazretleri; "Bizden önce helâk olanlar, hakkı engellemek ve zulüm yapmak yüzünden mahvoldular. Hak onlardan satın alınırdı ve zulümden korunmak için de fidye verilirdi" buyurmuştur. Üzerinde kul veyâ hayvan hakkı bulunan kimseleri Allahü teâlâ affetmez ve bunlar ibâdet etseler bile, Cehenneme girecekler, cezâlarını göreceklerdir. Süleyman bin Cezâ hazretleri buyuruyor ki: "Şakîlerin alâmeti sende bulunmasın! Bu alâmetlerin evveli, zulmetmektir. Zulüm üç kısmdır: 1-Allahü teâlâya âsî olmak. 2-Zulmeden kimselere yardım etmek. 3-Kendi emri altında bulunanlara, ezâ, cefâ etmek. Onların ibâdet yapmalarına mâni olmak." Allahü teâlâ, kendisine ibâdette kusûr, hata edenleri, dilerse affeder. Başkasının hakkına riâyet etmek de ibâdettir. Başkalarına fenâlık edenleri ve üzerinde başkasının hakkı bulunanları, hak sâhipleri affetmedikçe asla affetmez. İmâm-ı Takî hazretleri; "Zulüm yapan, zâlime yardım eden ve bu zulme râzı olan, bu zulme ortaktır. Zâlimin adâletle geçen günü, kendisine, mazlumun zulüm gördüğü günden daha ağır gelir" buyurmuştur. Dünyada iken aldanan, âhirette kazanır, aldatan ise kaybeder. Mazlum olan kazanır, zâlim olan kaybeder. Gözyaşı döken kazanır, ağlatan ise kaybeder. Dünyada aldanan, âhirette sevinir, aldatan ise, içine düştüğü hali görüp üzülür. Üzülenler sevinir, üzenler ise üzülür. Dünyada iken, gözyaşı döküp ağlayanlar, orada sevinir, ağlatanlar ise, üzülür ve kahrolur ama bir faydası olmaz. Ka'b-ül-Ahbâr hazretleri buyurdu ki: "Cehennemde dört köprü vardır: Birincisinde, akrabâsı ile münâsebeti kesenler, ikincisinde, üzerinde borç bulunanlar, üçüncüsünde taşkınlık ve azgınlık yapanlar, dördüncüsünde, zulüm edenler oturur." Şunu hiçbir zaman unutmamalıdır ki, yalan söyleyen, hîlekârlık yapan, insanları aldatan, zulmeden, haksızlık yapan, din kardeşlerine yardım etmeyen, büyüklük satan, yalnız kendi menfeatini düşünen bir kimse, ne kadar ibâdet ederse etsin, hakîkî bir Müslümân sayılmaz. Bir gün Ali bin Fudayl hazretlerini, ağlarken görenler, sebebini sorarlar. Cevabında buyurur ki: "Bana zulmedene, yarın Allahü teâlânın huzûruna çıkıp da, hiçbir sebep yokken niçin zulmettiği kendisine sorulunca, hiçbir cevap veremeyecek olan kimseye acıyorum da onun için ağlıyorum." Zâlim değil, mazlum ol!.. Netice olarak, mahşer günü, Allahü teâlâ ile kullar arasındaki günahlar için şefaât, af çoktur. Fakat kullar arasındaki günahlara şefaât, af yoktur. Çünkü orada, mutlak adâlet ve her şeyi inceden inceye suâl eden, hesap soran mahkeme var. İnsanlar, haklı olsalar bile mahkemeye gitmekten çekinirler, korkarlar, mahkemeye düşmek istemezler. Sulh yapmayı tercih ederler. Mahkemede hak, açığa çıkıp, karşı tarafın olabilir. Bunun için âhirete giderken borçlu gitmemeli, alacaklı olarak gitmelidir. Zâlim değil, mazlum olmalı. Çünkü orada, zâlim verecek, mazlum ise alacaktır. Hesap günü, alışverişler para, mal ile değil, sevap, günah ile olacaktır. Hak sahiplerine, eğer varsa sevaplarımız verilecek, sevabımız yoksa, hak sahibinin günahları bize yüklenecektir. Dünyada iken, ben haklıyım diyen çok kimse, orada haksız çıkacaktır. Bu sebeple ben haklıyım demek çok tehlikelidir. Kendimize göre haklı olabiliriz. Allahü teâlâ indinde nasıl olduğunu, haklı mı haksız mı olduğumuzu bilmiyoruz. Onun için, dünyada iken helâllaşmak, anlaşmak lâzımdır. Zira anlaşmakta, uzlaşmakta hayır vardır. Yahyâ bin Muâz-ı Râzî hazretlerinin buyurduğu gibi: "Dünyâ, uyku; âhiret ise uyanıklık yeridir. Rüyâda ağlayan uyanıklıkta güler, sevinir. Sen dünyâ hayatında ağla ki, âhiret uyanıklığında gülesin ve neşeli olasın."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.