"İnsan ile küfür arasındaki sınır"

A -
A +

Küfür, sözlük anlamı itibariyle; hakkı, doğruyu örtmek, kapamak, inkâr etmek anlamlarına gelir. Dinî ilimlerde ise; dinde bilinmesi, inanılması zarûrî olan şeyleri, kesin olarak bildirilen dînî hükümlerden birini bile inkâr etmek, kabul etmemek, reddetmek anlamına gelmektedir. Küfre girmek, inkâr bataklığına saplanmak demektir. Küfrün yani inkârın bulunduğu yerde îmân, îmânın bulunduğu yerde de küfür bulunmaz. Çünkü bu ikisi birbirinin zıddıdır. Doğu ile batı gibidir ki, birine yaklaşan, ötekinden uzak olur. Ehl-i sünnet âlimleri, amel îmândan parça değildir buyurmuştur. Günah işleyen veya farzları vaktinde yapmayan, kâfir olmaz, fâsık yani günahkâr olur. Fakat namaz konusunda ehl-i sünnet âlimleri ittifak etmemişlerdir. Fıkıh imâmlarından imâm-ı Ahmed ibni Hanbel, İshâk ibni Râheveyh, Abdullah ibni Mübârek, İbrâhîm Nehâî hazretleri gibi birçok büyük âlimler; "Bir namâzı kasten, yani bile bile kılmayan kimse, kâfir olur" buyurmuşlardır. PERDE ARADAN KALKINCA! Câbir bin Abdullah hazretlerinin haber verdiği hadis-i şerifte; (İnsan ile küfür arasındaki sınır, namâzı terk etmektir) buyurulmuştur. Çünkü namâz, insanı küfre varmaktan koruyan bir perdedir. Bu perde aradan kalkınca kul, küfre kayar. Bu hadîs-i şerîf, namâzı terk etmenin çok fenâ olduğunu göstermektedir. Eshâb-ı kirâmdan çok kimse, namâzı özürsüz terk eden kâfir olur dediler. Hadîs imâmları, söz birliği ile; "Bir namâzı vaktinde bilerek kılmayan, yani namâz vakti geçerken, namâz kılmadığı için üzülmeyen, kâfir olur veyâ ölürken îmânsız gider" buyurmuşlardır. Kitâb-ül-fıkh-alel-mezâhib-il-erbe'ada deniyor ki: "Namâz, İslâm dîninin direklerinden en ehemmiyetlisidir. Allahü teâlâ, kullarının yalnız kendisine ibâdet etmeleri için, namâzı farz etti. Nisâ sûresinin 103. âyeti, namâz mü'minler üzerine, vakitleri belirli bir farz oldu demektir. Hadîs-i şerîfte; (Allahü teâlâ, her gün beş vakit namâz kılmayı farz etti. Kıymet vererek ve şartlarına uyarak, her gün beş vakit namâz kılanı Cennete sokacağını, Allahü teâlâ söz verdi) buyuruldu. Namâz, ibâdetlerin en kıymetlisidir. Hadîs-i şerîfte; (Namâz kılmayanın, İslâmdan nasîbi yoktur!) buyuruldu. Tefsîr-i Mugnîde deniyor ki: "Büyüklerden biri şeytâna dedi ki, senin gibi mel'ûn olmak istiyorum, ne yapayım? İblîs sevinip, benim gibi olmak istersen, namâza ehemmiyet verme ve doğru, yalan, her şeye yemîn et, yanî çok yemîn et! dedi. O kimse de, hiçbir namâzı bırakmayacağım ve artık yemîn etmeyeceğim, dedi." Namâza ehemmiyet vermeyen, vazîfe bilmeyen, dört mezhepte de kâfir olur. İnanıp da, tembellikle terk eden fâsık olur. Yani büyük günâh işlemiş olur. Namâzı bile bile kılmayıp, kazâ etmeyi düşünmeyen ve bunun için azâb çekeceğinden korkmayan kimsenin, kâfir olacağı, Hadîkada, dil âfetlerinde yazılıdır. Allahü teâlâ, Müslümân olmayanlara namâz kılmasını, oruç tutmasını emretmemiştir. Bunlar, Allahü teâlânın emirlerini almakla şereflenmemişlerdir. Namâz kılmadığı, oruç tutmadığı için bunlara bir cezâ verilmez. Bunlar, yalnız küfrün cezâsı olan Cehennemi hak etmişlerdir. SAADET KAPISININ ANAHTARI Netice olarak namâz kılmak, Allahü teâlânın büyüklüğünü düşünerek, Onun karşısında kendi küçüklüğünü anlamaktır. Bunu anlayan kimse, hep iyilik yapar. Hiç kötülük yapamaz. Namâz, dünyâ ve âhiret saâdetlerinin kapısını açan bir anahtardır. Bu anahtarı ele geçirmek, herkesin elindedir. Allahü teâlâya inanan ve tembel olmayan bir Müslümân, bu anahtarı, elde edebilir. Bu bir irâde ve azim işidir. Namâzını kılan kimse, Allahü teâlâya samimiyetle inandığının kuvvetli bir delîlini de göstermiş olmaktadır. Bir kimse, namâzı doğru ve iyi kılınca, İslâm ipine yapışmış olur. Çünkü namâz, İslâmın beş şartından biridir. Namâzı doğru ve iyi kılan bir kimse Müslümândır. Namâzı doğru kılmayan veyâ hiç kılmayan kimsenin Müslümânlığı ise şüphelidir. Peygamber efendimizin buyurduğu gibi: (Müslümân ile kâfiri birbirinden ayıran namâzdır.)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.