PAKİSTAN BU AÇMAZDAN NASIL ÇIKACAK?

A -
A +
PAKİSTAN BU AÇMAZDAN NASIL ÇIKACAK?3 haftadır devam eden operasyonlarda binin üzerinde Taliban militanının öldürüldüğü haberleri geliyor. Pakistan silahlı kuvvetleri, komşu ülke Hindistan'la 20. Yüzyılın ikinci yarısında birkaç kez yaşadığı savaşların dışındaki en kapsamlı askeri operasyonu bugünlerde ülkenin Afganistan sınırındaki "Swat vadisinde" gerçekleştiriyor. Yaklaşık 3 haftadır devam eden operasyonda 1000'in üzerinde Taliban militanının öldürüldüğü, 200 bin kişinin ise mülteci durumuna düştüğü haberleri geliyor. Bölgede incelemelerde bulunan Birleşmiş Milletler yetkilileri ve uluslararası insani yardım örgütlerinin görevlileri, Swat'taki durumun giderek insani bir felaket boyutuna ulaştığı değerlendirmesini yapıyorlar. Pakistan Hükümeti'nin askeri operasyon başlatma kararı, 2001 sonundan itibaren bölgede etkinliğini artıran Taliban güçleriyle Şubat ayında imzalanan ateşkes anlaşmasının, Taliban tarafından ihlal edildiği gerekçesiyle alındı. Bununla birlikte, Hükümet'in bu kararı almasında başka saiklerin de etkili olduğunu değerlendirebiliriz. OBAMA'NIN BASKISI Resmi daha büyük bir çerçevede görmeye çalışırsak, Swat'ta olup bitenlerin, Pakistan-ABD ilişkileriyle doğrudan ilintili olduğunu gözlemleyebiliriz. Zira ABD Başkanı Barack Hüseyin Obama daha seçim kampanyası sırasında, en önemli dış politika önceliğinin Afganistan olduğunu, Taliban'ın bu ülkedeki etkinliğini sona erdirecek sonuç alıcı adımlar atılacağını belirtmişti. Obama bunları söylerken, bir televizyon tartışması sırasında, "eğer gerekirse Pakistan'da da askeri güç kullanmaktan çekinmeyeceğini" ifade etmişti. Nitekim, Diplomatik Muhakeme köşemizin müdavimleri hatırlayacaklardır, bu sözler üzerine Obama'nın başkanlık görevine gelmesiyle ABD-Pakistan ilişkilerinde gerginlikler yaşanabileceği analizini yapmıştık. Esasen bugün yaşanmakta olanlar, Obama'nın Pakistan'a yönelik baskılarının artmasının doğrudan sonucudur. ABD Yönetimi, Pakistan'ın bazı bölgelerinin, özellikle de Swat Vadisi'nin, Taliban tarafından çok önemli bir lojistik üs olarak kullanıldığını, Pakistan'ın ise 11 Eylül'den beri Taliban'la yeterince mücadele etmediğini, hatta Swat Vadisi'nde Taliban'ın bazı siyasi isteklerine göz yuman, tavizkar bir politika takip ettiğini dile getirmekteydi. Bu eleştirilerin dozu Obama'nın iktidara gelmesinden sonra öylesine artmaya başladı ki, Pakistan yönetiminin uluslararası terörizme destek vermekte olduğu gibi bazı söylemler de, ABD yönetim çevrelerinde yüksek sesle dile getirilmeye başladı. TÜRKİYE'NİN TUTUMU ABD'nin bu eleştirileri, Afganistan ve Hindistan tarafından da sahiplenildi. Afganistan Cumhurbaşkanı Hamid Karzai, Pakistan istihbaratını, "Taliban'la işbirliği yapmak"la itham ederken, Hindistan ise başta büyük Mumbai terör eylemi olmak üzere, ülkedeki pek çok bombalama ve silahlı saldırının arkasında "Pakistan destekli El-Kaide örgütü"nün olduğunu açıkça ifade etmekten çekinmedi. Kuşkusuz Pakistan bu iddiaların tümünü sert bir dille red etti. Özellikle uluslararası terörizmle mücadelede bugüne kadar Pakistan güvenlik güçlerinin yürüttüğü başarılı faaliyetleri sıralayan Pakistan yönetimi, iddiaların aksine El-Kaide'nin faaliyetlerinin aslında Hindistan tarafından yönlendirildiği şeklinde yeni iddiaları gündeme getirdi. Özellikle İslamabad'taki Marriot otelinin bombalanmasının arkasında bu işbirliğinin izlerinin olduğu gibi değerlendirmeler Pakistan basınında yer aldı. Türkiye, en azından Pakistan ve Afganistan arasındaki sorunların giderilebilmesi için aktif bir tutum sergiledi. İstanbul'da Pakistan ile Afganistan arasında Nisan ayında yeni bir diyalog ortamı meydana getirilirken, 18 Mayıs'ta da, 22 ülkeden temsilcilerin katılımıyla çok geniş kapsamlı Pakistan-Afganistan toplantılarının üçüncüsü İstanbul'da yapıldı. Daha önce taraflar, Münih ve Tokyo'da biraraya gelmişlerdi. Bu toplantılar sonunda, Pakistan ve Afganistan arasında çok yönlü bir siyasi, askeri ve istihbari diyalog ağının güçlendirilmesi kararı alındı. Bu mekanizmanın işlerliği önümüzdeki günlerdeki gelişmelerle sınanacak. VEKALETEN SAVAŞ Pakistan'ın Hindistan'la ilişkilerinde ise aynı iyimserlikten söz etmemiz mümkün değil. Gerek terör saldırıları, gerekse uzun yıllardır devam eden Keşmir sorunu bu iki ülke arasındaki gerilimin temel sebeplerini oluşturuyor. Swat Vadisi'nde askeri operasyon kararı alırken Pakistan yönetimi, bir yandan ABD'den gelen baskıları hafifletmek ve ülkenin bir ABD saldırısına maruz kalabilme ihtimalini ortadan kaldırmak, diğer yandan da, "Pakistan'ın teröre destek verdiği" propagandasını kullanarak ABD ile stratejik işbirliği içine giren Hindistan'ın önünü kesmek gibi amaçlara ulaşmayı göz önünde bulundurdu. Tabiatiyle, eğer Pakistanlıların iddia ettikleri gibi Taliban'ın Pakistan topraklarındaki faaliyetlerinde gerçekten Hindistan'ın parmağı varsa, bu durumda Hindistan da, bir "vekaleten savaş" unsuru olarak kullandığı Taliban'ın tamamen zayıflamasını istemeyecektir. Swat Vadisi'nde olanlarla doğrudan iç içe olan iki konuyu daha, bölgedeki gelişmelerle ilgili değerlendirmeleri yaparken mutlaka dikkate almalıyız. Birincisi, son günlerde uluslararası yayın organlarında, kaynak belirtilmeden sürekli biçimde dile getirilen bir iddia: Pakistan'ın nükleer füze başlıklarının Swat Vadisi'nde konuşlandırıldığı, dolayısıyla, Taliban'ın bu bölgede denetimi ele geçirmesi halinde, bu silahları da kontrol etme imkanına sahip olabileceği iddiası. Bu iddia doğruysa, Pakistan yönetiminin askeri operasyon seçeneğini kullanmasının kuvvetli bir gerekçesi daha ortaya çıkıyor demektir. CIA'NIN PARMAĞI MI VAR? İkincisi ise, Pakistan Cumhurbaşkanı Asif Ali Zerdari'nin, "Aralık 2001'de Usame bin Ladin'i yakalayıp Amerikalılara teslim ettik ama Amerikalılar bin Ladin'i serbest bıraktı" şeklindeki açıklaması. Zerdari daha önce de Taliban'ın ABD Merkezi Haberalma Örgütü CIA tarafından kurdurulduğunu söylemişti. Pakistan Cumhurbaşkanı'nı, ABD'yi doğrudan hedef alan bu açıklamaları yapmaya iten sebebin, Obama yönetiminin Pakistan üzerindeki aşırı baskısı olduğu söylenebilir. Ama geçen hafta ünlü Amerikalı araştırmacı gazeteci ve Pulitzer ödülü sahibi Seymour Hersh'ün ağzından Arap basınında öyle bir haber yer aldı ki, Pakistan Cumhurbaşkanı'nın bu açıklamasını neredeyse tetikledi. İddiaya göre Hersh, "Pakistan Başbakanı Benazir Bhutto'nun (Cumhurbaşkanı Zerdari'nin merhum eşi) eski ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney'in emriyle CIA tarafından öldürüldüğünü" söylemişti. Hersh bu yönde bir imada bulunmadığı açıklamasını yapsa bile, bu haber Pakistan'daki ABD karşıtı söylemleri yükseltti. Görüldüğü gibi, Pakistan-Afganistan-Hindistan üçgeninde meydana gelmekte olan gelişmeler, daha derin krizlerin öncü sarsıntıları olabilir. Türkiye ile her zaman çok sıcak ilişkiler içinde olmuş olan Pakistan'ın içine düştüğü açmazdan kurtulmasında Ankara'nın, yılbaşından beri kararlılıkla sürdürdüğü aktif politikayı devam ettirmesinin önemli etkileri olacaktır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.