Avrupa, "terörü" sadece kendi canı yandığında hatırlamamalı

A -
A +
Avrupa, 32 YAŞINDAKİ ACIMASIZ CANİ "Asrın Canisi" olarak nitelendirilen Anders Behring Breivik adlı 32 yaşındaki acımasız katil, Utoya adasında gerçekleştirdiği katliamdan önce Başbakan'ın çalışma ofisinin de bulunduğu caddeye yerleştirdiği bomba ile ortalığı savaş alanına çevirmişti. ACAR TERÖR UZMANLARI Oslo bombalamasından sadece dakikalar sonra, Batının acar terör uzmanları faili çoktan bulmuşlardı: Suçlu "İslami terör" örgütlerinden biriydi. Öyle ya! Norveç bir NATO ülkesiydi; Afganistan'da 400 askeri bulunuyordu. 11 EYLÜL BENZETMESİ Uzmanlar, "zanlıyı" derhal keşfetmiş olmanın rahatlığı içinde, "dünyanın en huzurlu ülkesine" yapılan saldırıyı "11 Eylül"le benzeştirerek, milyonlarca kişinin Müslümanlara karşı husumet duygularıyla dolmasına sebep oldular. Anders Behring Breivik adlı 32 yaşında, sarışın ve uzun boylu bir Norveçli, 22 Temmuz Cuma günü Norveç'in başkenti Oslo'daki hükümet binalarını bombaladı. Saldırıda yedi kişi öldü, doksan kişi yaralandı. Tüm haber ajansları olayı "son dakika koduyla" geçerlerken, saldırganın kimliği henüz belli değildi. Dünyada olup biten tüm kötü şeyleri Müslümanlarla ilişkilendirmeyi âdet edinmiş bazı yabancı düşünce kuruluşlarının uzmanları derhal uluslararası haber ajanslarının ekranlarında arz-ı endam etmeye başladılar. Oslo bombalamasından sadece dakikalar sonra, bu acar uzmanlarımız faili çoktan bulmuşlardı: Suçlu "İslami terör" örgütlerinden biriydi. Öyle ya! Norveç bir NATO ülkesiydi; Afganistan'daki NATO operasyonuna 400 askerle katılmaktaydı; üstelik ilk günden itibaren Libya'da Kaddafi güçlerinin bombalanmasına da destek vermişti. Dahası, Afganistan ve Libya'daki faaliyetlerinden dolayı Norveç Hükümeti "İslami terör" örgütleri tarafından defalarca tehdit edilmişti. Uzmanlar, "zanlıyı" derhal keşfetmiş olmanın rahatlığı içinde, "dünyanın bu en huzur dolu ülkesine" yapılan saldırıyı ABD'nin 11 Eylül'üyle benzeştirerek, bir yandan gözlerin El Kaide'ye çevrilmesini sağlarlarken, diğer yandan da televizyonları karşısında olaya ilişkin yorumları izleyen milyonlarca kişinin Müslümanlara karşı husumet duygularıyla dolmasına sebep oldular. MÜSLÜMAN DÜŞMANI Her konu hakkında güya bilgi sahibi olan ama aslında kurumlarını finanse eden baskı ve çıkar gruplarının kendileri için çizdiği çerçevenin dışına asla çıkamayan, ezberden okuyan "düşünce esnafı" televizyonlarda heyecanla yorum yapmaya devam ederken, yine Norveç'ten, bu kez Utoya adasından bir saldırı haberi daha geldi: Polis kıyafetli bir kişi, iktidardaki İşçi Partisi'nin Gençlik Kolları toplantısına katılan gençlerin üzerine ateş açmış ve yaklaşık 90 kişiyi öldürmüştü. Katilin kimliği henüz belli değildi. Dolayısıyla, saldırıları Müslümanlarla ilişkilendirmekten vazgeçmek için bir sebep yoktu. Çok sayıda yabancı ajans Utoya saldırılarını dünyaya duyururken, bunun da "Oslo bombalaması gibi", "İslami terör örgütlerinin işi" olduğu yorumunu eklemeyi ihmal etmedi. Utoya saldırı haberinin gelmesinden kısa bir süre sonra, Oslo bombalamasının ardından yapılmakta olan "İslami terör" göndermeli yorumların hepsinin bıçak gibi kesilmesine yol açan bir gerçek ortaya çıktı. Utoya adasında bulunanların üzerine "Hepinizi öldüreceğim. Bir gün hepimiz öleceğiz" diye Norveççe bağırarak ateş eden kişi polis tarafından sağ ele geçirilmişti. Saldırgan Anders Behring Breivik adlı bir Norveçliydi. Kısa bir süre sonra, Breivik'in mayıs ayında bir satıcıdan, bomba yapımında da kullanılabilecek, 6 ton suni gübre satın aldığı ve Oslo bombalamasından az önce güvenlik kameralarınca görüntülendiği haberleri ulaştı. Oslo'da kamu binalarını bombalayanla, Utoya'da katliam gerçekleştiren aynı kişiydi. Üstelik Arap ya da Afgan kökenli değil, öz be öz Norveçliydi; Müslüman değil Hristiyandı. PROVOKE EDİYORLAR Saldırıların üzerinden 24 saat geçmeden Breivik hakkında daha net bilgilere ulaşıldı. Bir süre sağcı İlerici Parti'nin gençlik kollarında siyaset de yapan Breivik, Hollandalı Müslüman düşmanı siyasetçi Geert Wilders'in hayranlarındandı. BBC ve CNN haber kanalları Breivik'in "Hristiyan köktendincisi" olduğunu duyurdular. Bazı internet sitelerine Müslüman karşıtı ifadeler yazan saldırganın profili, Oslo bombalamasından hemen sonra "uzmanlarca" çizilen profille taban tabana zıttı. Norveç canavarı, "Müslüman terörist" değil, aşırı sağcı, bağnaz bir Hristiyandı. Onlarca masum insanın hayatını kaybetmesine yol açan "22 Temmuz katliamı" herkesin alması gereken dersler içeriyor. Birinci dersi medya almalı. Sıcağı sıcağına haber yetiştirirken, bazen konuyla hiç ilgisi olmayan kişilerin ve grupların itham edilebildiğini 22 Temmuzda bir kez daha gördük. Yaşanan olay ne kadar sarsıcı olursa olsun, faillerin kimliği tam olarak ortaya çıkmadan, sadece yorumlara dayanarak haber aktarmanın, kimi zaman farklı dini ve etnik topluluklar arasında, telafi edilmesi çok zor nefret hisleri meydana getirdiğini unutmamalıyız. İkinci dersi, eğer lütfederlerse, düşünce kuruluşları (think tank) almalı. Özellikle ABD'de think tankçilik o kadar tarafgîr bir hâl almış durumdaki, bir olayın meydana gelmesinden sadece dakikalar sonra, söz konusu think tanklerin uzmanları, hiçbir derin araştırmaya ihtiyaç duymadan, kendi kuruluşlarının ana felsefesi doğrultusunda yorum yapmaya koyulabiliyorlar. Ülkemizde sayıları hızla artan düşünce kuruluşlarının bir bölümü de maalesef bu illetle malul. Çoğu ne bir akademik unvana ne de mesleki tecrübeye sahip olan "uzmanlar", medyanın taleplerine cevap vermek adına, pek çok kez, sırf konuşmuş olmak için konuşabiliyor, böyle olunca da, kimse kusura bakmasın, bazen "saçmalıyorlar". Dolayısıyla, izleyenleri yanlış bilgilendirecek, daha da vahimi provoke edecek söylemlerden kaçınmak için düşünce kuruluşlarının da ön yargılarından arınmaları gerekli. Ama bu konuda çok umutlu olamıyoruz. Zira düşünce kuruluşlarını, akademik kurumlardan farklı kılan şey, siyasi veya ticari bir hedef doğrultusunda çalışmak olduğundan, bu kurumların çoğundan objektiflik beklemek mümkün değil. ŞİMDİ NE DENECEK? Üçüncü dersi ise Batılı hükümetler almalı. Yıllar boyunca tutturdukları söylemle, "İslami terör" kavramını literatüre yerleştirmeyi başaranlar, Norveç hadisesini de "Nasranî terör" olarak mı isimlendirecekler? Breivik'e "Hristiyan terörist" mi diyecekler? Yoksa Batı ülkelerinde sayıları giderek artan köktendinci Hristiyan grupları göz ardı ederek, bunu sıradan bir "meczup vakası" olarak mı değerlendirecekler? Terörün herhangi bir dinle veya etnik kökenle ilişkilendirilmesinin, terörle mücadeleye verilebilecek en büyük zararlardan olduğu artık idrak edilmelidir. Diğer yandan, başkasının canı yandığında, gözünü kapatıp, teröristleri "özgürlük savaşçısı, gerilla" olarak isimlendirmekten çekinmeyenler, "terörü" sadece kendi canları yandığında hatırlamamalıdırlar. Terörle mücadele topyekûn bir iş birliği gerektirir. Bu iş birliği her şeyden önce, kültürler arası düşmanlığı yoğunlaştıracak, karşılıklı yaftalamalardan vazgeçilerek yürütülmelidir. Bir süredir durağanlaşan Medeniyetler İttifakı girişiminin tekrar canlandırılmasında da tam bu noktada ihtiyaç vardır. Birkaç gün sonra, Mübarek Ramazan'a giriyoruz. Dünyanın dört bir köşesinde savaşlar, çatışmalar, terör saldırıları, gerginlikler tüm hızıyla devam ediyor. Afganistan'dan Libya'ya, Somali'den Filistin'e birçok yerde Müslümanların her gün zulüm gördükleri İslam Âlemi bu Ramazan'a da buruk başlıyor. İslam Konferansı Örgütü'nün, Ramazan'ı "Evrensel Barış Ayı" ilan etmesini ve tüm ülkelerde çatışan tüm tarafları, hiç olmazsa 1 ay boyunca ateşkese davet etmesini bekliyoruz. Türkiye de, "Evrensel Barış Ayı" projesinin öncülerinden olabilir ve 1 ay müddetle, Libya ve Afganistan'daki NATO bombalamalarının durdurulmasını talep edebilir. Ramazan'ın hepimiz için huzur dolu geçmesini temenni ediyorum...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.