Kış Olimpiyatı

A -
A +
23. Kış Olimpiyat Oyunları Güney Kore’nin PyeongChang şehrinde başladı. Dış politikayla ilgili bir köşede spor müsabakalarından bahsetmeyeceğim. Dileğim o ki, olimpiyat ruhuna uygun, hak edenin kazandığı bir faaliyet olur. Ama bu seferki olimpiyatın mekânı, dış politika konuşmayı gerektiriyor.
Kore Yarımadası’nda 3 milyondan fazla insanın ölmesi ya da yaralanmasıyla sonuçlanan Kore Savaşı’nın sona erişinin 65. yıl dönümünde Kuzey ve Güney Kore sporcuları bir aradalar. Olimpiyatın açılış töreninde Birleşik Kore bayrağı arkasında yer aldılar. Dahası, son iki yıldır diplomatik ilişkileri kesik olan iki ülkenin sporcuları, kadınlar buz hokeyi kategorisinde aynı takımda yer alacaklar.
Bu gelişmeyi Kore sorununun çözümü için bir umut ışığı olarak görenler, bu yönde yorumlar yapanlar var. Bugünlerde sıkça, “spor, küskünleri barıştırdı” türünden yorumlar da işitiyoruz. Şahsen ben aynı kanaatte değilim. Düşman Kardeşler son 20 yılda benzeri sportif faaliyetlerde defalarca bir arada yer aldılar. Her seferinde bugünkü iyimser yorumları duyduk. Ama hiçbir sportif iyi niyet girişimi, iki taraf arasındaki son derece derin ve bir ölçüde de dış aktörlerce yönlendirilen karşıtlığı ortadan kaldırmaya yetmedi. Bu sefer de yetmeyecek.
Kore Yarımadasının bölünmüşlüğü bir “Soğuk Savaş Hikâyesi”. Özetle, İkinci Dünya Savaşı’nın sonunda Japon işgali altındaki Kore Yarımadası’nın kuzeyini kurtaran Sovyetler Birliği ile Güneyini kurtaran ABD birbirleriyle didişmeye başlayınca, Kore de bölünüverdi. Aynı etnik kökenden gelen, aynı dili konuşan, aynı dine mensup, aynı sosyo-ekonomik yapıya sahip ve birbirleriyle akraba olan insanlar 1948’de kendilerini iki ayrı devletin vatandaşları olarak buluverdi. Kore Yarımadası’nı ikiye ayıran mutasavver 38. paralel çizgisinin kuzeyinde Demokratik Kore Cumhuriyeti, güneyinde ise Kore Cumhuriyeti adıyla iki ayrı devlet yapısı oluştu. Kuzeyde komünist, güneyde ise kapitalist bir ekonomik model kuruldu. Çin Halk Cumhuriyetinin 1949’da kurulmasından sonra, Kuzey Kore bu devletle de yakın bir iş birliğine girdi. Söz konusu iş birliği bugün de devam etmektedir.
1950-1953 arasında devam eden Kore Savaşı, iki devletin mücadelesinden ziyade, iki farklı ideolojik kutbun çatışmasıydı. ABD, Avrupa’da olduğu gibi, Asya’da da komünist ideolojinin yayılmasını engellemek  ve ardından da -kendi kullandığı tabirle- “çevrelemek” istiyordu. Çin destekli Kuzey Kore’ye karşı Güney Kore’nin yanında ABD öncülüğünde, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 16 ülke, Birleşmiş Milletler bayrağı altında savaştı. Savaş başladığı yerde bitti. Milyonlarca insan öldü ama iki devlet de diğerinden bir karış toprak elde edemedi.
ABD’nin himayesindeki Güney Kore, Batı’yla entegre bir ekonomik modeli yıllar içinde daha da geliştirirken, Kuzey Kore Çin’in yörüngesinde kalmaya devam etti. Güney’deki ABD askerî varlığı, Kuzey’den hissedilen tehdide karşı bir güvence olarak görüldü. Bu bölünmeye yol açan Soğuk Savaş 1990'larda sona erse de, iki ülke arasındaki ayrışma ve husumet devam etti. Birbirlerine kin duyarak ve birbirlerinden tehdit algılayarak büyüyen yeni kuşaklar, Yarımada’daki fay hattını genişletti.
Özellikle 2000'lerde hız verdiği, Çin destekli nükleer programıyla Kuzey Kore sadece Güney için değil, başta Japonya olmak üzere ABD ile iş birliği hâlindeki diğer bölge ülkelerini de tehdit eder bir güç hâline geldi. ABD’nin tehditlerine, Birleşmiş Milletler'in çeşitli yaptırım kararlarına rağmen Pyongyang nükleer silahlanma çabalarından vazgeçmedi.
Günümüzde Kuzey Kore’nin lideri olan Kim Jong Un’un nükleer silahlar ve bunları fırlatma teknolojilerine verdiği özel önem, ABD’nin bu ülkeye olan tavrını daha da sertleştirmesine yol açtı. Donald Trump’ın 2017’de yayınladığı Ulusal Güvenlik Strateji belgesinde “haydut devlet” olarak nitelenen Kuzey Kore’nin arkasında aslında Çin Halk Cumhuriyeti’nin bulunduğunu herhâlde Amerikalılar da biliyorlar. Fakat doğrudan Çin’i hedef alan tutum ve davranışların kendi ekonomilerine de zarar vereceğini düşündüklerinden, Kuzey Kore’ye seslerini yükseltmekle yetiniyorlar. Bölgede herhangi bir sıcak çatışmaya yol açabilecek fiillerden özenle kaçınan ABD’nin, sadece kuru tehditle ve Çin’in güçlü desteği yüzünden her zaman etkisiz kalmaya mahkûm yaptırımlarla Kim’e geri adım attırması mümkün değil.
Dünyanın birçok yerinde şahit olduğumuz gibi, Kore’deki gerilimin de perde arkasında esasen iki büyük güç, ABD ve Çin arasındaki rekabet var. Kuzey Kore üzerinden Japonya’yı sürekli diken üstünde tutmak Beijing’in öncelikli tercihi. ABD ise tüm Soğuk Savaş yılları boyunca olduğu gibi Güney Kore üzerinden Çin’i frenlemek istiyor.
Problem küresel rekabetin yansımalarıyla büyümüşken, olimpiyat oyunlarında aynı takım içinde yer alarak Kuzey ve Güney Kore barış için yeni bir başlangıç yapabilir mi? ABD ve Çin rekabeti bir kenara bırakarak, küresel iş birliğine yönelirlerse, elbette evet.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.