Bir Zamanlar Kıbrıs

A -
A +
Dizi, dizidir. Tarih kitabı ise tarih kitabı. İkisinin fonksiyonları elbette farklıdır ama müşterek yönleri, birileri tarafından üretilmeleridir. Özü itibarıyla, bir dizinin senaryosunu nasıl birileri yazıyorsa, bir romanın nasıl yazarı var ise, tarih makalesini ve kitabını da birileri kaleme alır. Yani hepsinin tabiatında, ister istemez sübjektiflik vardır. Aynı tarihî vakayı anlatan iki farklı tarihçi, hem de neredeyse aynı belgeleri kullanarak birbirlerinden çok farklı neticelere pekâlâ ulaşabilirler. İnsanın fail olduğu hiçbir üretimde yüzde yüz objektiflikten söz edilemez. İlmi metotların kullanıldığı, belgelerin tahrif edilmediği veya görmezden gelinmediği tarih çalışmalarının her biri kıymetlidir.
Ama işin içinde bugünden geriye (retrospektif) zorlama bir bakış ve güncel olayları, tarihî vakaları istismar ederek meşrulaştırma niyeti varsa, bu sübjektiflik bazen tarihî hadiselerin hiç olmadığı şekliyle yeniden kurgulanarak takdim edilmesine yol açar. Çok eski zamanlara dair senaryolar yazılırken, ele alınan hadiselerin aktörleri veya şahitleri, ‘hayır, böyle olmadı’ diye itiraz edemeyecekleri için dahası geçmişi çarpıtmak, işine geldiği gibi anlatmak çoğu ülkenin kanunlarına göre yasak olmadığından, birçok tarihî vaka maalesef cereyan ettiğinden çok farklı şekilde okuyucuya ya da izleyiciye aktarılmaktadır.
Türk tarihi uzun yıllardır bu tür çarpıtmaların hedefindedir. Ermeni tehciri, Mora ve Bulgar isyanları, Şerif Hüseyin ayaklanması, Osmanlı Saray hayatına dair iftiraların romanlaştırılması ve filmlere konu olması uluslararası alanda menfi bir Türk algısı inşa etmenin araçları hâline gelmiştir. Bu tür sistematik saldırılara, yakın zamana kadar etkili karşılıklar verilememesi sebebiyle alanı boş bulanlar, hem bilimsel yayın kisvesi altında iftira çalışmalarını hızlandırmış hem de geniş kitlelere ulaşmak için film ve dizi sektörüne ağırlık vermişlerdi. En üzücü olanı da kendi insanlarımızın bile bu iftira yayınlarına itibar ederek, kendi tarihlerini bu propaganda araçlarının anlattığı gibi zannetmeye başlamalarıydı. Mazlum ve mağdur ceddimizin zalim ve haksız olduğuna inananların sayısında artış gözlenmekteydi.
Kıbrıs meselesi de yakın tarihimizin istismar alanlarından biri hâline gelmektedir. Bilhassa 1990’ların ikinci yarısından itibaren, AB fonlarının doğrudan etkisiyle, vuku bulduğundan bambaşka bir Kıbrıs yakın tarihi yazma heveslileri çıktı. Türkiye’nin de üyesi olduğu ve yıllık mali katkı yaptığı Avrupa Konseyi çatısı altında, Kıbrıslı Türk ve Rum tarih öğretmenleriyle STK mensuplarına güya ‘geçmişin travmalarının üstesinden gelmek’ gayesiyle, Ada’da Rumların Türklere yaptığı zulme hiç değinmeyen çeşitli eğitimler yapıldığını gözlemledik. ‘Kıbrıs Barış Harekâtı’nın bir işgal olduğunu, Türkiye’nin Ada’ya müdahalesinin hukuki dayanağının olmadığını, aslında Türkler ile Rumlar sükûnet ve huzur içinde yaşamaktayken, önemsiz ve münferit bazı çatışmaları bahane ederek Kıbrıs’a saldıran Türkiye’nin Akdeniz’deki bu barış adasını zorla böldüğünü’ savunanların hiç de az sayıda olmayışları, bu kadar haklı bir davada bile, propaganda mekanizmasının nasıl Türkiye aleyhine çalıştığının çarpıcı bir göstergesidir.
TRT’de yayınlanmaya başlayan Bir Zamanlar Kıbrıs adlı dönem dizisi, özetlemeye çalıştığım şekilde kamuoyuna yalan ve iftira pompalayanlara çok yerinde bir cevap oldu. Dizinin ilk bölümünün yayınlanmasından sonra ‘ne gerek var eski yaraları tekrar kaşımaya’ diye feryat figan etmeye başlayanlardan anlıyoruz ki, bu dizi menfi propagandacılara büyük bir darbe vuracak.
Yazının başında da belirttim; dizi dizidir. Belgeselden bahsetmiyoruz. Elbette, Bir Zamanlar Kıbrıs’ın da senaryosu, hayali karakterleri ve diyalogları var. Ama dizinin bir de amacı var: Unutturulmaya çalışılan gerçekleri, çağdaş film teknolojisinin verdiği tüm imkânları kullanarak, en akılda kalıcı şekilde izleyicilere aktarmak.
Bir Zamanlar Kıbrıs’ın, kendi sahasına önemli bir katkı sağlamasını ve çarpıtma, karalama ve iftira taarruzu altında olduğumuz birçok başka konularda yapılacak benzeri çalışmalara örnek olmasını umuyorum. Başta bu projeyi hayata geçiren TRT yönetimi olmak üzere emeği geçenleri tebrik ediyorum.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.