Dış politikada yapılacaklar listesi

A -
A +
Uluslararası dengeler son derece değişken. Sadece bölgemiz değil, Tayvan Boğazı’ndan Kore Yarımadasına, Kuzey Kutup dairesinden, Kuril Adalarına dünyanın tüm sinir uçlarında bir gerilim var. Covid-19’un meydana getirdiği ekonomik dalgalanmaları, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı neredeyse tsunamiye dönüştürdü. Son 30 yıldır şahit olmadığımız gelişmeleri izliyoruz. ABD Merkez Bankası faizi 0.75 baz puan artırdı. ABD’de enflasyon %10’lara dayanırken önümüzdeki çeyreklerde de faizin arka arkaya en az 0.50 baz puan artacağı tahmin ediliyor. Bu da gelişmekte olan ülkeler açısından bugüne nazaran çok daha zor günlerin geleceğinin işareti.
 
Küresel ve bölgesel fırtınaların şiddeti artmaktayken, Türkiye’nin dış politikada yapılacaklar listesindeki görevler artıyor. Listenin son haline bir göz atalım:
 
1-ABD ile ilişkilerdeki gri bulutlar dağılmıyor. Geçen yıl Erdoğan-Biden görüşmesinde karar verilmiş olan üçlü mekanizmanın ilk görüşmeleri yapıldı. Herhangi bir ciddi ilerleme vaki değil. Aksine, evvelce olmayan NATO genişlemesi krizi de yeni bir anlaşmazlık hususu olarak ikili çerçevenin içine girdi. Suriye’ye harekâta da sonuna kadar karşılar. Kongre’nin her iki kanadı, Türkiye’yi köşeye sıkıştıracak adımları atmaktan geri durmuyor. Bazı Amerikalılar Erdoğan’ı düşman bellemişler. “Biden, seçime kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın işine yarayacak hiçbir şey yapmayacak” cümlesini açıkça kuruyorlar. Burada kastettikleri seçim kasımda ABD’de yapılacak ara seçim değil, Türkiye’deki seçim. Putin ve Erdoğan’ı aynı karede resmedip, birlikte ötekileştirmek Washington’daki Türkiye düşmanlarının bugünlerde neredeyse müşterek meşgalesi.
 
2-AB ile ilişkilerde değişen bir şey yok. Yani yaprak kımıldamıyor. Gümrük Birliği güncellenmedi, vize serbestisi yok, Suriyelilerle ilgili yeni kaynak yok. Bunlardan söz eden de yok.  Hepsinden önemlisi Haziran 2016’dan bu yana açılmış yeni bir fasıl yok.
 
3-Rusya ile ilişkilerde geçen yılın en öncelikli konusu yüksek düzeyli stratejik konsey toplantısının ne zaman yapılacağıydı. Pandemi sebebiyle bu yıla ertelenen toplantının mart ayında Putin’in Türkiye’ye geldiği günlerde yapılması öngörülüyordu. Rusya Ukrayna’ya saldırınca bu toplantı da ertelendi. Rusya ve Ukrayna yetkililerini Türkiye’nin ara buluculuğunda bir araya getirmek daha öncelikli hâle geldi. Rusya ve Ukrayna’dan gıda sevkiyatının yeniden başlatılabilmesi en kritik konu.
 
4-Yapılacaklar listesine son haftalarda eklenen ama hızla üst sıralara yerleşen üç konudan ilki Suriye’nin kuzeyine düzenlenecek askerî operasyon. Bölgenin teröristlerden temizlenmesi ve Suriyelilerin ülkelerine geri dönüşüne uygun hâle getirilmesi için bu harekâtın yapılması kaçınılmaz. Daha öncekilerde olduğu gibi aynı anda hem Rusya hem ABD operasyona karşı çıkıyor. Türkiye, bu iki ülkenin askerleriyle TSK’yı karşı karşıya getirmeden PKK uzantılarına karşı harekete geçebilmenin yollarını arıyor. Astana toplantısının sonuç bildirgesi her ne kadar “bölgenin teröristlerden temizlenmesinden” söz etse de, bu temizliği kimin yapacağından ve temizlik sırasında diğer ülkelerin nasıl davranacağından bahsedilmemiş.
 
5-Yapılacakların en üstten ikinci sırasına yerleşen konu Yunanistan’la ilişkiler... Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı ve gayet olumlu geçtiğini ifade ettiği görüşmeden kısa süre sonra Washington’a giderek ABD Kongresinde Türkiye’ye nefret kusan Başbakan Miçotakis, ülkesinde seçim kazanmanın Türkiye’ye düşmanlık göstermekten geçtiği zannında. Askersizleştirilmiş statüdeki coğrafi formasyonları birer askerî üs hâline getirmeyi bir marifet sanıyor. Aidiyeti tartışmalı adalara bayrak dikiyor, fotoğrafını çekip bir ergen refleksiyle sosyal medyada paylaşıyor. Bu konuda ne yapılması gerektiğini geçen hafta maddeler hâlinde bu köşede yazdım. Türkiye için hayati olan Deniz Yetki Alanları kanunu TBMM kapanmadan önce çıkarmaktır. Çok geç kalıyoruz çok…
 
6-Tabii ki, yapılacakların en üst sırasında İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerinin engellenmesi var. Son günlerde bazı basın organlarında, sanki Türkiye bazı konulardaki ısrarından vazgeçmiş ve kendisine yazılı garantiler verilirse itirazını çekecekmiş şeklinde yazılanları okuyorum. Hatta Hollanda Başbakanı, “Türkiye ne yaparsa yapsın, Madrid’de İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya alınacağından eminim” dedi. Şartlarını gayet net ve anlaşılır bir dille ifade ettikten sonra Ankara’nın bunlardan geri adım atacağını zannetmiyorum. Diğer taraftan 29-30 Haziran'da yapılacak NATO Zirvesi’nde kabul edilecek bir beyannamede  “hiçbir müttefikin bir diğerine savunma sanayii ambargosu uygulamaması” ve “hiçbir müttefikin bir diğerini hedef almış terör örgütlerine destek vermemesi” cümlelerinin yer alması için de çaba gösterilmesi gerektiği kanaatindeyim.
 
Yeni hafta boyunca muhtemelen en fazla konuşulacak dış politika konusu, Veliaht Prens'in ziyareti çerçevesinde Türkiye-Suudi Arabistan ilişkileri olacak. Yapılacaklar listesinin alt sıralarına itilmiş olsalar da, Riyad’la olduğu gibi, Ankara’nın Kahire ve Tel Aviv’le normalleşme süreçlerini devam ettirmek gibi öncelikleri de var...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.