Önce ittifakım…

A -
A +
 
Önceleri her parti kendi çıkarını ön plana alarak hareket ederdi. Sistem değişikliğinden sonra “önce ittifakım” yaklaşımı daha belirgin hâle geldi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının, HDP’nin kapatılması talebiyle açmış olduğu dava sonrası parti temsilcilerinden gelen açıklamalar “önce ittifakım” yaklaşımının daha da derinleştiğini ortaya koydu.
Bu yaklaşım Millet İttifakı’nda daha bariz kendini göstermektedir. Millet İttifakı’nın bileşenleri, HDP ile ittifak yapmadıklarını zaman zaman açıklamış olsalar da, fiiliyatın tam tersi işlediği her kritik gelişmede kendini açığa vurdu.
HDP’nin kapatılması konuşulmaya başladığında CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu “HDP üzerinden Millet İttifakı bozulmak isteniyor” dedi.
Bu durumda, ilk akla gelen soru “Madem HDP ile ittifakınız ve/veya iş birliğiniz yoksa niye HDP üzerinden Millet İttifakı bozulmak istensin?”
HDP’nin kapatılması talebi ile dava açılınca ve aynı günlerde HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun aldığı mahkûmiyet kararı dolayısıyla vekilliği düşürülünce bir türlü “tam olarak tanımlanamayan Millet İttifakı” tekrar kendini göstermeye başladı.
HDP terörle içli dışlı olduğunda, terörün güdümünde hareket ettiğinde, terörün siyasi kolu olarak çalıştığında iki çift söz edemeyenler, onu görmezden gelenler, konu HDP’nin kapatılması olunca bir kısım siyasi partiler/partililer HDP’ye kalkan olmaya başladılar.
HDP demokrasiyi zehirlerken konuşmayanlar, kapatılma davası açılınca “demokrasimiz yara alıyor” demeye başladılar.
Kılıçdaroğlu "Anayasa 'siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır'. Ne demektir, siyasi, ekonomik, toplumsal görüşleri, her siyasi parti kendisine göre yorumlar ve kamuoyuyla paylaşır. Halkın desteğini alan siyasi parti yaşar, halkın desteğini almayan siyasi partiler tarihin çöp sepetine atılırlar. Dolayısıyla eğer demokrasiyi savunuyorsak, siyasi partilerin kapatılması, siyasi partilerin sonlandırılması gibi bir süreci bırakmak zorundayız" ifadelerini kullanarak, HDP’ye karşı açılan kapatma davasını doğru bulmadığını belirtti.
Hâlbuki, Yargıtay Başsavcısının HDP konusunda hazırlamış olduğu iddianameye bakıldığında, açılan kapatma davasının HDP’nin siyasi, ekonomik ve toplumsal görüşlerinden dolayı değil, PKK terör örgütü ile ilişkilerine binaen olduğu açıkça görülür.
HDP’nin kapatılması konusundaki İyi Parti’nin sessizliği dikkat çekmektedir. Müktesebatı, kuruluş süreci, tabanı ve geçmiş söylemleri dikkate alındığında İyi Parti’nin HDP’nin kapatma davası konusundaki sessizliği tavırsızlık değil bizatihi “net bir tavırdır”.
Hatta, CHP’nin HDP konusundaki savunucu tavrından daha anlamlıdır…
Tüm bunlar yaşanırken, Millet İttifakı’na koşar adım gitmeye çalışan parti liderlerinden de açıklamalar geldi.
Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan attığı Tweet’te “Siyasi meşruiyet toplum desteği ile sağlanır. 6 milyon oy alan bir partiyi yargı yoluyla engellemeye çalışmak oy veren milletimize saygısızlıktır. Demokrasimiz, farklı fikirlerin konuşulduğu bir ortamda gelişebilir. Siyasetin yolunu kapatmak ülkeyi çözümsüzlüğe hapsetmektir” dedi.
Fakat, 2015 yılında AK Parti Ankara Milletvekili iken Babacan HDP konusunda farklı düşünüyordu. Babacan “…Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes temel hak ve özgürlüklerinden artık doyasıya yararlanabiliyor. Böyle bir ortamda niye hâlâ terör, niye hâlâ PKK. Bunu iyi anlamamız lazım. Hele hele TBMM'de bu son seçimde HDP 80 sandalyeyi aldıktan sonra hemen 2-3 hafta içerisinde eylemsizliği bitirdik diye ilan etmesi, askerimizi, polisimizi tekrar şehit etmeye başlamaları bu affedilecek bir durum değil. Sabrın da bir sınırı var. Hemen arkasından operasyonlar başladı. Etkili bir şekilde de devam ediyor. Bir elinde siyaset, bir elinde silah olmaz…” diyordu.
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ise Twitter hesabından yaptığı açıklamada “Siyasi partileri kapatmak, seçilmiş milletvekillerinin haklarını ellerinden almak Türkiye'nin önünü açmaz; toplumsal barışı bozar. 2053 hedefi koyanlar, yeni anayasadan bahsedenler Türkiye'yi 1990'ların girdabına sokmak istiyor. Sonuna kadar demokrasiyi ve siyaseti savunacağız" dedi.
Oysa Davutoğlu başbakanken, 2016 yılında “…Çukurları, barikatları savunan yalan dolu hikâyenizi artık kimse dinlemez. Kimse bizden şehitlerimizin hatırasını incitecek bir tutum beklemesin. Fezlekelerin yargıya intikali için süreç başlamıştır…, siz herkesi kör, âlemi sersem mi sanırsınız..” diye HDP’ye ağır eleştiriler getiriyordu.
Maalesef, “önce ittifakım…” yaklaşımıyla hareket edildiğinde parti davranışları farklılaşıyor, geçmiş açıklamalarıyla çelişiyor, uyuşmuyor…
Daha, başlardayız…
Neler göreceğiz…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.