Demirtaş “3. İttifak” ile ne demek istedi?

A -
A +
HDP eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, Edirne’de kaldığı cezaevinden yaptığı açıklamalarla “Millet İttifakı”nda yeni tartışmaların yaşanmasına neden olmaya devam ediyor.
Peki, Demirtaş’ın yapmış olduğu her açıklama niye “Millet İttifakı”nda yeni tartışmaların yaşanmasına sebep oluyor?
Bu sorunun cevabı gayet açık; çünkü, “Millet İttifakı” HDP’siz eksik kalacağını görüyor. Her şeye rağmen HDP, “Millet İttifakı”nın içinde tutulmaya çalışılıyor.
Son yerel seçimlerde yapılan iş birliğinin 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerinde de devam etmesi isteniyor.
Bu yüzden, “Millet İttifakı”nın bileşenleri tarafından HDP’li eski/yeni yöneticilerin açıklamaları yakından takip ediliyor, dikkate alınıyor.
Kamuoyu önünde ise, kurumsal bir ittifakın/iş birliğinin olmadığı sadece seçmen bazlı bir tavırlarının olduğunu dile getiriyorlar. “Biz HDP’nin aldığı oyla ilgileniyoruz” diyorlar.
Ama, Demirtaş bunun ötesinde bir şeyler söylüyor.
Son yaptığı açıklamada Demirtaş “Eğer muhalefetteki milliyetçi odaklar demokrasi ittifakına ısrarla engel olmaya devam edeceklerse bu durumda HDP’nin öncülüğünde üçüncü bir ittifak, ‘demokrasi ittifakı’ olarak ilan edilebilir” dedi.
Daha öncede bazı HDP’li yöneticilerin açıkladığı gibi Demirtaş da yapmış olduğu bu açıklamayla “Millet İttifakı”nın bileşenleri içinde olduklarını göstermiş oldu. Tabii ki arada bir fark var; HDP’liler, söz konusu ittifaka “demokrasi ittifakı” adını verirken diğerleri “Millet İttifakı” diyor.
 
Demirtaş bu açıklamayla ne demek istedi?
 
1. Milliyetçi odaklar derken İyi Parti’ye mesaj verdi: “Bazı temsilcilerinizin bize karşı yaptığı açıklamalardan rahatsızlık duyuyoruz” ve “bu şekilde devam edemeyiz”
2. HDP’nin “Millet İttifakı” açısından ne anlama geldiğini, ne kadar önemli olduğunu, göz ardı edilemeyeceğini, yok sayılamayacağını hatırlattı.
3. HDP’nin seçeneksiz olmadığını göstermek istedi.
Kılıçdaroğlu ve Akşener’in Demirtaş’ın açıklamasına yönelik söyledikleri “mesajın” alındığını gösteriyor.
Her iki genel başkan da yeni bir tartışmanın yaşanmamasına dikkat eder tarzda konuştular.
Doğrudan sahip çıkan bir açıklama yapmasalar da öteleyici, karşı çıkıcı bir açıklama da yapmadılar. Bilindik tavırlara devam ettiler.
 
Demirtaş ve HDP ile kurulan empati Diyarbakır Anneleriyle kurulamıyor.
 
Özellikle, CHP’li siyasilerin HDP ve Demirtaş konusundaki koruyucu, kollayıcı söylem ve eylemleri dikkatlerden kaçmıyor.
Terörle ilişkilerinden dolayı HDP’li bazı belediyelere kayyum atanıyor, ses CHP’den geliyor.
HDP’li bir vekilin hüküm giymesinden dolayı milletvekilliği düşüyor, ses CHP’den geliyor.
HDP’ye “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykırı eylemlerin odağı hâline geldiği” iddiasıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından kapatma davası açılıyor, ses CHP’den geliyor.
Demirtaş’ın tutukluluğu sorulduğunda, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu “Yattığı süreyi şeref madalyası olarak taşıyacak” diyor.
HDP ile ilgili her gelişmeye CHP tarafından hassasiyetle yaklaşılıyor.
Sıkı bir empati kuruluyor.
Buna mukabil, HDP’nin neler yaptığını bir yılı aşkın süredir en çarpıcı şekilde ülkeye ve dünyaya anlatmaya çalışan evlatlarını teröre kaptırmış “Diyarbakır Anneleri” görülmüyor.
Onlarla empati kurulmuyor.
HDP ve terör mağdurlarının yaşadıkları dillendirilmiyor.
“Terörün her türlüsüne karşıyız” tarzı beylik laflarla süreç idare edilmeye çalışılıyor.
CHP’li siyasilere, HDP ve HDP’liler konusundaki “göz yaşartıcı” hassasiyetleri sorulduğunda “bizim hassasiyetimiz demokrasi hassasiyeti” deniliyor.
Ama, aynı demokrasi hassasiyeti, HDP demokrasiyi zehirlerken gösterilmiyor.
Neden?
Çünkü, “50+1 hassasiyeti” tüm hassasiyetlerin önüne geçmiş durumda.
Daha neler göreceğiz…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.