Göç diplomasisi

A -
A +
Dünya siyasi haritasını elinize alıp baktığınızda, Afganistan-Pakistan’dan Fas’a kadar olan coğrafyada harita üzerinde onlarca devlet görürsünüz. Gelgelelim siyasi harita üzerinde gözüken bu devletlerden, halkını ekonomik, iç ve dış politik anlamda mutlu eden, bu da iyi işliyor diyeceğimiz ne yazık ki birkaç devlet bulunmaktadır... Bölgedeki bazı devletler çökmüş, başarısız konumuna düşmüş bazıları ise hızlı bir şekilde başarısız olma yolunda ilerliyor. Devletler başarısız oldukça veya çöktükçe devlet dışı aktörler oluşan boşluğu doldurmaya çalışıyorlar ki, bunların çoğu da terörist gruplar olarak karşımıza çıkıyor. Bahsettiğimiz kötü durumun sonucu olarak; kitleler ya yaşadıkları ülke içinde yer değiştirmek zorunda kalıyorlar ya da ülkeden ayrılıp göçmen/sığınmacı konumuna düşüyorlar. Bugün itibarıyla İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana dünyada görülen en fazla göç hareketliliğine şahit oluyoruz. Maalesef söz konusu hareketliliğin en büyük yükünü taşımak zorunda kalan ülkelerin başında Türkiye gelmektedir... Uzun bir sınır paylaşımından dolayı en fazla Suriyelinin bulunduğu ülke Türkiye’dir. ABD’nin Taliban ile anlaşması ve akabinde Afganistan’dan çekilme kararı Afganistan merkezli yeni bir güç dalgasını gündeme getirdi. İran üzerinden bazı Afgan göçmenlerin Türkiye’ye gelme görüntüleri zaman zaman konuşulan göç konusunu tekrar gündeme taşıdı. Bahsettiğimiz coğrafyanın kısa zamanda istikrara kavuşamayacağı açıktır. Maalesef yeniden yapılanma konusunda yeterli ve kararlı bölgesel ve küresel bir inisiyatifin de olmadığını görüyoruz. Bunun anlamı bölge merkezli göç konusu devam edecek demektir. Bugün itibarıyla Türkiye oluşan/oluşturulan durumdan en fazla etkilenen ülkedir. Tek başına Türkiye’nin çekebileceği ve çözüm bulacağı bir durumu çoktan geçmiştir. Sorunun başından itibaren Türkiye konuyla ilgili görüşmeler yapmakta, yoğun bir diplomasi trafiği işletmektedir. Ama gelinen sonuç ve süreç bunun daha da yoğunlaştırılmasını zorunlu kılmaktadır. Türkiye, göç konusunda kaynak ülkelerle, ki bunlar Türkiye’nin güney ve doğusundadır, hedef ülkeler yani Avrupa Birliği ülkeleri arasındadır. Bu yüzden Türkiye’nin hem kaynak ülkelerdeki otoritelerle hem de kurumsal olarak AB ve AB ülkeleriyle sıkı bir “göç diplomasisi”ni devreye sokması faydalı olacaktır. Kocaman çökmüş/başarısız olmuş/yapılmış coğrafyanın tüm yükü Türkiye’ye bindirilemez. Yaklaşık on yıldır artarak devam eden göç konusunda, Türkiye bir kapasite ortaya koydu. Ülkeye gelen Suriyelilere en iyi hizmeti verdi ve vermeye devam etmektedir. İdlib örneğinde olduğu gibi, yeni göç dalgası oluşmasın diye güvenlik önlemleri alırken, yoğun bir diplomasi işletti. Aynı zamanda ülkede bulunan Suriyelilerin geri dönüşleri için sınır dışında yapmış olduğu üç operasyonun (Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı) sonucu oluşturulan güvenli bölgeye dönüşler için ortam hazırladı. Bu süreçte bir yandan da müttefiklerimiz! olan devletlerin de desteklediği terörle mücadele etti/etmektedir. Hem var olan durumun yönetilebilmesi hem de oluşacak yeni göç dalgalarıyla baş edebilmek için “göç diplomasisi” diye adlandırabileceğimiz yeni bir süreçle ilgili tüm taraftarın içinde olacağı ve yük paylaşacağı bir sürecin işletilmesi gereği ortadadır. Türkiye, bugüne kadar göç konusunda içeride ve dışarıda neler yaptığını, yapmakta olduğunu, göçün nedenlerinden biri olan terörle mücadelesini ve siyasal istikrarın tekrar yakalanması için yürüttüğü çabaları muhatap ülkelere daha yoğun bir şekilde anlatmalıdır. Gelinen nokta itibarıyla göç konusu iyi yönetilmesi ve kapsamlı ele alınması gereken bir sorundur. Süreç uzadıkça yükü daha da artar. Yakın bölgemizde kısa zamanda istikrar ışığı gözükmüyor. Bu yüzden “yönetilmesi gereken sorun”un hafifletilmesi ve yükünün azaltılması veya paylaşılması için içeriye yönelik iyi planlanmış ve ikna edici bir “göç iletişimi”, dışarıya yapılanların anlatılması ve bu sorunun sadece bizim sorunumuz olmadığını gösterecek/hissettirecek bir “göç diplomasisi” süreci devreye sokulmalıdır. Türkiye açısından bir “göç havuzu ülke” görüntüsü veya algısının oluşması işi daha da zorlaştıracaktır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.