İran’ın derdi ne?

A -
A +
 
Karabağ’ın Ermenistan işgalinden kurtarılmasından beri karın ağrıları yaşayan İran, bölgesel gelişmelerden rahatsızlığını saklayamaz duruma geldi.
İran’ın tavırlarını uzaktan izleyen biri, Karabağ’ın Ermenistan işgalinden değil de İran’ın elinden alındığını zanneder.
1990’ların başında Ermenistan’ın Karabağ’ı işgaline ve Müslüman Azerbaycan Türklerini katletmesine ses çıkarmayan hatta el altından işgalcileri destekleyen İran, Türkiye’nin de desteğiyle Azerbaycan’ın işgal edilen topraklarını kurtarmasından rahatsızlık duyduğunu farklı bahanelerle dile getirmeye başladı.
Savaş sırasında Azerbaycan işgal edilmiş topraklarını kurtarırken, İran “Barış Güvercini” rolünde bölgesel istikrar ve barışın önemli olduğundan dem vurarak işgalin sürmesine zemin hazırlıyordu.
Derdi; barış ve istikrar değil, bölgesel ortağı Ermenistan’ın işgalinin devam etmesi, Azerbaycan’ın yaralı kalması, kaçkınların perişan olması ve jeopolitik ve iç hesaplarının devam etmesidir...
Savaş sırasında İran Türklerinin tepkileri olmasa, bölgesel ortağı Ermenistan’a açıktan desteğini sürdürecekti. Türk halkının gösteriler yapıp tepki vermesi İran’ın Ermenistan’a olan desteğini açıkça yapmasını zorlaştırdı.
Bölgede Türklerin kazanmasından dolayı karın ağrıları iyice artan İran’dan, hem Azerbaycan’a hem Türkiye’ye karşı dostane olmayan açıklamalar gelmeye başladı.
Seçim zamanında İranlı Türklerin gönlünü kazanmak için Türkçe konuşmalar yapan ve tweetler atan İranlı siyasetçiler, şimdi Azerbaycan ve Türkiye karşıtı Türkçe açıklamalar ve tweetler atmaya başladılar.
Nahçıvan’ı Azerbaycan’a ve dolayısıyla Türkiye’yi Türk devletlerine bağlayacak olan Zengezur Koridoru İran’ın uykularını kaçırmış anlaşılan. Baksanıza Ermenistan bile İran kadar rahatsızlık duymuyor.
Orta Doğu’da yıllarca yaptığı gibi “Siyonist safsatasıyla” hasmane yaklaşımına meşruiyet kazandırmaya çalışıyor.
Gören de gerçekten İran’ın İsrail karşıtlığının bayraktarlığını yaptığını zanneder. İşin aslı ikisi de söylem ve eylemleriyle birbirini besliyor. Olan bölgeye ve İslam dünyasına oluyor...
Biri (İran) doğudan/Basra’dan diğeri (İsrail) batıdan/Akdeniz’den İslam dünyası ve Orta Doğu’ya yıllardır istikrarsızlık pompalıyor.
Bu yüzden, bunlar birbirlerini ısırmazlar. Ancak bölgeye zarar verirler...
 
İran’ın görüntüsü sizi aldatmasın...
 
1979 devriminden beri İran’ın kendini "İslam Cumhuriyeti" olarak tanıtması, rejimi “dünyadaki bütün Müslümanların haklarının koruyucusu” olarak anayasasının bir kuralı hâline getirmesi ve dinî retoriği yüksek perdede her fırsatta kullanması sizi kandırmasın.
İran, dinî retoriği rejim açısından bir güvenlik unsuru olarak kullanmaktadır. Dinî retorikle içerideki etnik çeşitliliğini örtmeye, dışarıda, özellikle Orta Doğu ve İslam dünyasında kendine bir alan açmaya çalışmaktadır.
Uzağa gitmeye gerek yok. 1979’dan beri İran’daki rejimin dış politikadaki retoriğine değil, uygulamalarına azıcık yakından bakın gerçekliği tüm çıplaklığıyla göreceksiniz.
Merceği biraz yaklaştırdığınızda, "İslam devleti" kılıfına bürünmüş bir "Fars ulus devleti"yle karşılaşırsınız.
Yoksa niye kendi Türk halkını da rahatsız etme pahasına Azerbaycan’a hasmane, Ermenistan’a dostane davransın?
 
İran’ın dış politik tavrını din değil, jeopolitik ve tarih belirler
 
Her ne kadar İran, dış politikada dinî referansları sık sık kullansa da esas olarak belirleyici olan İran’ın ulusal çıkarlarıdır.
Jeopolitik ve tarihsel hafıza İran dış politikasında her zaman ağırlığını ortaya koyar. Dinî/ideolojik bir rejim bile kırk iki yıldır bundan uzak duramadı. Retorik dinî ağırlıklı olsa da uygulama ağırlıklı olarak ulus devlet mantığıyla yürütülüyor.
Anlayacağınız, İran jeopolitiği ile dinî/Şii jeopolitik karşı karşıya geldiğinde, tercih edilen hep İran jeopolitiği oluyor.
1979’dan beri Orta Doğu/İslam dünyasında etkinliğini artırmak için dinî retoriği tüm unsurlarıyla kullanan İran, konu Kafkasya olunca birden dinî devlet kimliğini unutan ve Fars ulus devleti mantığıyla hareket eden bir aktöre dönüşüyor!
Bu kural değişmiyor.
Bu yüzden, İran’ı anlamak ve değerlendirmek için devletin yönetim şekli, kullanılan dış politika dili ve süslü cümleler sizi aldatmasın.
Uygulamaya bakın.
Tarihsel derinlik ve hırslarla bezenmiş Fars ulus devleti her kritik dönemde karşınıza çıkar...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.