Yeni Anayasa: Siyasal Alanın Yeniden İnşası

A -
A +
Tarihsel derinliği içerisinde oldukça zengin bir siyasi ve kültürel miras üreten bu millet, bu coğrafyada medeniyet kurucu bir aktör olmuştur. Varlık ve bilgi tasavvuru rehberliğinde bu millet, bütün kurumsal aygıtları ile güçlü ve özgün bir medeniyet inşa etmiştir. Üretmiş olduğu düzen fikri ve devlet geleneği ile de bu coğrafyada tutunabilmenin siyasal, hukuksal ve kültürel zeminini var etmiştir. Bu zeminde milletimizi bir arada tutan kolektif bilinç, yüksek adanmışlık duygusu ile bağlanılmış olan millîlik ve vatanperverlik duygusu olmuştur. Burada ‘millîlik’, zihin, gönül dünyamızı ve coğrafyamızı muhasara altına alma girişimlerine karşı güçlü bir ses ve cesaretle karşı durabilme potansiyelini ifade etmektedir. Dahili ve harici aktörleri ile bu bedbahtlığın son zamanlarda millet iradesini boğma çabalarına esefle tanıklık etmekteyiz. Bir yanda şiddet ve terör eylemleri ile kamu güvenliğini ve toplumsal huzuru hedef alan terör örgütleri, öte yanda kamusal iktidarı ele geçirme ve dejenere etmeyi amaçlayan paralel devlet yapılanması ortak bir zeminde millet iradesini kuşatma altına almaya kast etmiştir. Ülkemizi uluslararası kamuoyu nezdinde itibarsızlaştırmayı amaç edinen sosyo-psikolojik harekât başlatılmıştır.
İçinden geçmekte olduğumuz bu kuşatma halinden tek çıkış yolu, kuşkusuz aziz milletimizin kendi mukadderatını tayin etme konusundaki yüksek iradesi olacaktır. Siyasi aktörlerin bu iradeye tercüman olması tarihî bir sorumluluktur. Zira bu irade doğru biçimde anlamlandırılamaz ve zamanında gereği yerine getirilmezse, ağır hasarlara yol açacak olan bu kuşatma sürecektir. Bu noktada siyasilerin, pozitif bir siyaset dili üretme ve daha yapıcı bir politik performans ortaya koyma kapasitesini artırma güdüsüyle hareket etmeleri elzemdir. Günübirlik politik kaygılar ile şer ekseninde menfaat ortaklıklarını sürdüren suç ve terör örgütlerinin amaçlarına hizmet edici politik tutumlar millet vicdanında mahkûm olacaktır. Politik alanı işlevsizleştirmeye çalışan terör örgütlerinin üretmiş oldukları şiddet siyasetinin tasfiyesi adına yeni bir anayasal zemin/sistem var etmemiz gereklidir.
Bu anafordan kurtuluşun çaresi, yeni bir toplum sözleşmesi (anayasa) var edebilmektir. Sancılı politik süreçler ve mücadelelerle oluşturduğumuz demokratik siyasal sistem deneyimimizi içinde bulunduğumuz yeni yüzyılın dinamiklerine uygun biçimde yeniden üretmemiz icap etmektedir. Demokratik cumhuriyet geleneğimizi, güçlü bir siyasal sistem temelinde yeniden takviye etmemiz gerekmektedir. Bu, milletimizin kolektif tarihsel hafızasını canlandıracak ve millet olma bilincini yeniden uyandıracaktır. Toplumsal bütünleşme duygusunu var etme, zihinsel çatallaşmaları izale etme adına bu yenilenme zorunludur. Ancak yeni anayasanın bu duyguyu aksettirebilecek bir ruhu taşıması gerekmektedir. Anayasanın hem ana ilkeleri ve hem de hak ve özgürlük düzeni itibarıyla tüm yurttaşlara aidiyet duygusu verecek biçimde tanzim edilmesi gerekmektedir. Yeni anayasa, toplumun her kesimini kuşatıcı bir söylem düzeneği ve toplum metafiziği kurmalıdır.
İçinde bulunduğumuz süreçte sistem reformunu gerçekleştirecek nitelikteki yeni anayasa merkezli iyi niyetli tartışmalar, oluşan kutuplaşma dilini izale etmeye de imkân sağlayacaktır. Uzlaşıya dayalı bir anayasanın kabulü ile süreç tamamlandığı takdirde ise toplumsal barışın tahkimi adına önemli bir adım atılmış olacaktır. Ayrıca yeni anayasa, siyasetin hücresel yenilenmesine de imkân sağlayacaktır. Kısırlaşan politik dil ve pozisyonlar açısından bir yenilenme zemini üretecektir. Yeni bir anayasa ile kurumsallaşacak olan bu bilinç, aynı zamanda bürokratik kurumsal vesayetin tasfiyesini de mümkün kılacaktır.
Milletimizin siyasal sistem reformunu temin edecek olan yeni anayasa beklentisini başkanlık sistemi, diktatörlük ve/ya bağlam dışı başkaca tartışma alanlarına indirgemek ya da sulandırmak ‘trans-politik’ bir siyaset pratiğidir. Siyasal alanı işlevsizleştirme güdüsüyle hareket eden vesayet pratiklerinden beslenen politik saprofitlerin direnç söylemleri karşısında yüksek bir irade ortaya konulmalıdır.
Yeni anayasanın kurucu ruhu, millet aleyhine bozulmuş olan egemenlik dengesini yeniden kuracak, ülkenin zorlu jeopolitik şartlar içerisinde varlık ve bekasını temin edecek, yönetici gücün milletçe temellüküne imkân verecek bir ruh olmalıdır. Millî iradeye yönelen vesayet girişimleri ancak böylesi bir ruhla boşa çıkarılabilir. Bu ruhun tekevvününde sorumluluk tüm siyasi aktörlerin üzerindedir.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.