Bir ihtimal için bin ümit besleyeceğim

A -
A +
Özel bir televizyonun kameramanı, aynı kurumun pazarlama müdiresi hanıma âşık olmuştu.
Pazarlama müdiresi, gerçekten koca binanın içindeki en güzel, en alımlı ve en havalı hanımdı.
Uzun ve gösterişli boyu, güzel yüzü ve uzun sarı saçlarıyla babasının "başak saçlı perisiydi."
Kameraman ise doğulu, duygusal yapılı, ayran gönüllü, esmer bir delikanlıydı.
Kameraman twitter'dan kolayca bulduğu "başak saçlıya" önce kendini tanıttı, sonra sevgisini anlattı günler içinde...
Otuzlu yaşlarına erişmiş olan pazarlama müdiresi hanım, bugüne kadar yaşadığı onca deneme ve hayal kırıklığının yanında, kameramanın temiz ve samimi sevgisinden etkilenmişti etkilenmesine ama onu kibarca reddetmişti.
Çünkü gerçekten de arada kapanmayacak bir yaş, kültür, yaşayış ve kalite farkı vardı.
"Olumsuz cevabınız benim için hiç önemli değil" diye yazmıştı kameraman, "Sizi sevmenin hazzı bile bana yeter."
Kadın, "Şunu bil, İzmir'den geleli bir yıl oldu ve İstanbul'da bir hayat kurmaya çalışıyorum. Gerçekten aşka zamanım yok. Ama eğer bir gün birisini sevmeye karar verirsem, bu sen olursun" diye yazdığında dünyalar onun olmuştu.
Şöyle cevapladı:
"Jim Carrey'in Salak ile Avanak filmini izlemiş miydiniz?"
"Hayır."
"Orada Jim Carrey'nin oynadığı Harry karakteri olmayacak bir aşka tutulur. Filmin finalinde kıza sorar; 'Beni sevme ihtimalin nedir?' diye"
"Eee?"
"Kız sizin gibi kibardır, kırmak istemez, ama cevap vermek zorundadır. 'Milyonda bir' der. Harry sevinçten çığlığı basar: 'Yaşasın! Demek ihtimal var!' Benimki de o hesap... Bir ihtimal için bin ümit besleyeceğim."
***
Bir sabah işe geldiklerinde bu kez pazarlama sorumlusu hanım yazdı:
"Çok kötü bir şey oldu, çok kötü!"
"Korkutmayın beni, hayırdır?"
"Gerçekten kötü. Bizim ailede dededen toruna geçen bir kolye vardı. En son rahmetli babam bana vermişti. Bu akşam patronun bir kokteyli var, beni bizzat davet etti. Ve ben sabah kolyeyi takıp yola çıktım. Ev yakın biliyorsun, yürüyerek geldim. Buraya geldiğimde kolyenin boynumda olmadığını gördüm! Aileme ne diyeceğime mi yanayım, gerçekten çok sevdiğim kolyemden olmaya mı?"
"Sakin olun."
"Nasıl sakin olayım V...? Anneme ne diyeceğim?"
Kameramanın kalbi hızlı hızlı attı, acaba şimdi gidip yolda o kolyeyi bulsa, bu arkadaşlığı aşka dönüştürebilir miydi?
Heyecanla yazdı:
"Sizin geliş yolunuzdan gidip bakayım, bir umut."
"Ahh keşke... Hayatımı veririm!"
Kameraman heyecanla ok gibi fırlayıp çıktı.
***
Kadın kuruma yakın bir yerde oturuyordu ve her gün yürüyerek işe gidip geliyordu. Kameraman zaten onu ilk kez yolda görüp peşine düşmüştü. Aynı şirkete girdiklerini hayretle görmüştü.
Kadının her sabah ve akşam yürüdüğü yolu adım adım biliyordu.
***
Kameraman kapatmadığı bilgisayarın başına tekrar döndüğünde kadının bazı mesajlar yazdığını gördü:
"Bu arada... Benim gibi İzmir'den gelip İstanbul'da reklam ajansı kurmuş olan eski bir arkadaşım var. Ondan bir ortaklık teklif aldım. Ay başında, yani iki gün sonra ayrılacağım buradan... Twitter'da yazışırız yine."
Delikanlı ise şöyle yazdı:
"Geldim... Şey... Üzgünüm... İçimden geçeni saklamayacağım; benim için de bu kolye iyi bir fırsattı... Ama bulamadım!"
"Boş ver, zaten hiç ümidim yoktu. O değerli kolyeyi yağlı bir boyunda düşündükçe çıldırıyorum."
***
Delikanlı da o günden sonra "başak saçlı" büyük aşkının sevgisini içinde sakladı hep... Ama yakut kolyeyi saklayamadı; iki gün içinde değerinin yarısına sattı, birlikte çalıştığı yönetmene...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.