"Osmanlı gitti, huzur bitti" -2-

A -
A +

"Bu büyük devletin hikmet-i vücudu [varlık sebebi] ve cihâdı da, bu millî, İslâmî ve insanî esaslara bağlı bulunan bir cihan hâkimiyeti düşüncesine dayanıyordu.’’

 

 
Osmanlı Devleti ve sultanlarının davaları da, kendi tabirleri ile “Nizâm-ı âlem” üzerinde toplanıyordu. Bu büyük devletin hikmet-i vücudu [varlık sebebi] ve cihâdı da, bu millî, İslâmî ve insanî esaslara bağlı bulunan bir cihan hâkimiyeti düşüncesine dayanıyordu. Bu düşünce, Osmanlılar ile gerçekten Türk-İslâm târihinde en yüksek derecesini bulmuş ve müstesna bir kudret kazanmıştı. Bu büyük siyâsî varlık, eski ve yeni devletlerden farklı olarak, ne dışta istilâ tehditlerine ve ne de içeride çeşitli ırk, din, mezhep mensupları ve grupların huzursuzluk endişelerine maruz bulunmuyordu. Böyle olduğunun en açık vesikası Osmanlı Devletinin kurucusu Osman Gazi’nin oğlu Orhan Gazi’ye yaptığı aşağıdaki vasiyetlerinde açıkça görülmektedir. Vefatından bir sene önce kendisini ziyaret eden oğlu Orhan Gazi’ye şöyle nasihat etmişti:

"Ey oğul! Din işlerini her şeyden evvel ele alıp, yürütmek gayret ve esasını daima göz önünde bulundur ve bunu sakın gevşekliğe uğratma. Çünkü bir farzın yerine getirilmesini sağlamak, din ve devletin kuvvetlenmesine sebep olur. Din gayretine sahip olmayan, sefahata düşkün olan, tecrübe edilmemiş kimselere devlet işlerini verme! Zira, yaradanından korkmayan bir kimse, yarattıklarından da çekinmez. Zulümden ve hangisi olursa olsun bidatten, yani İslâmiyet’e aykırı şeylerden son derece uzak dur! Seni zulüm ve bidate teşvik edip sürükleyenleri, devletinden uzaklaştır ki, bunlar seni yıkılışa sürüklemesinler...

Allahü tealanın rızası için, devlet hizmetinde ömrünü tüketen sadık devlet adamlarını daima gözet. Böyle kıymetli kimselerin vefatından sonra, aile efradını koru. İhtiyacı olanların da ihtiyaçlarını karşıla, tebaandan hiç kimsenin malına mülküne dokunma, hak sahiplerine haklarını ver, layık olanlara ihsan ve ikramlarda bulun ve ailelerini gözet. Özellikle, devletin ruhu mertebesinde olan ve en büyük dayanağı bulunan asker taifesini (topluluğunu) güzelce idare edip rahatlarını temin eyle...

Devletin bedeninde, kuvvet mertebesinde olan hakiki âlimleri ve fazilet sahiplerini, edip ve yazarları, sanat erbabını gözetip koru. Onlara hürmet, ikram ve ihsanda bulun. Bir ülkede, olgun bir âlimin, bir ârifin, bir velinin bulunduğunu duyarsan, uygun ve layık bir usul ve ifade ile onu memlekete getirt. Onlara her türlü imkânı tanıyarak ülkene yerleştir ki, hükümetin süresince âlim ve ârifler, bilginler, memleketinde çoğalsın. Din ve devlet işleri nizâma oturup ilerlesin..." (Haftaya devam edeceğiz inşallah.)
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.