EYT’liler gerçekten mağdur mu?

A -
A +
Görünen o ki Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın EYT ile ilgili söylediği, "Seçim kaybetsem dahi bu işte yokum" sözleri daha çok tartışılacak. EYT konusunda medyada yazılan iyi niyetli yazılar dahi mağdur olduğunu söyleyen kesimin yüreğini soğutmuyor. Yazısının içeriğinde, "Verin kardeşim bu kesimin haklarını" demeyen neredeyse tüm yazarlar ağır hakaretlere maruz kalıyor. Bunu kendimden biliyorum. En sakin olanı dahi, "Bari mağdur olduğumuzu dile getirin" diye sitem ediyor. Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan dahi bu kesim için "Mağdur değiller" şeklinde bir cümle kurmuyor. Geçmişte seçim kazanmak için çıkarılan bir yasa olduğunu, bu yasanın kademeli emeklilik yöntemiyle kendi içinde mağduriyetler oluşturduğunu ve fakat bu sistemin aynı zamanda ülkeyi tarihinin en ağır ekonomik kriziyle karşı karşıya bıraktığını söylüyor Cumhurbaşkanı... Kulak tıkama, arkasını dönüp umursamama gibi bir durum da yok. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'na ve farklı kesimden uzmanlara bu işin maliyetini hesaplatıyor, ortaya çıkan rakamı görünce, "Biz bu rakamı verirsek ülkeyi bir kez daha ekonomik olarak batırırız" diyor. Burası net... Ben de bir önceki yazımda, "Eğer Erdoğan bu parayı veremiyorsa, hiç kimse bu parayı vermez, veremez. Verecek olan da ülkeyi bir felakete sürükler. Ekonomik olarak bir daha bu yükün altından kalkamayız" dedim. Buradan EYT'lilerin mağdur olmadığını söylediğim sonucunu çıkaran arkadaşlar olmuş.  Tekrar tane tane anlatayım. EYT bir haktır ve EYT'lerin mağdur olduğu doğrudur. Bana elektronik posta ile ulaşan bir kardeşimin de dediği gibi EYT'nin bir mağduriyet olduğu zaten EYT'lileri mağdur eden 4447 sayılı kanunun bizzat kendisinin içinde mevcuttur. Kanun, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren “Herkes 65 yaşında emekli olacak" demek yerine kademeli emekliliği getirdi. Yani böylece emekliliğine az, çok süre kalan ise çok mağdur edildi. Yani bir başka deyişle Ersan Şen Hoca'nın söylediği gibi EYT'lilerin haklılığı vicdan haklılığıdır. Yasalara bakıldığında mesele Anayasa Mahkemesi'nin çözebileceği bir meseledir. Hatta yeni bir Anayasa ile çözülebilecek bir meseledir.  Ha ama ben bir önceki yazımda söylediğim sözde ısrarlıyım. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "Ben bu mağduriyeti gidereceğim, EYT'lilere haklarını vereceğim" sözünü yerine getirebilmesi için ekonomik olarak bir altyapı yoktur bu ülkede.  CHP liderinin ya da bir başka liderin bu parayı verebilmesi için ülke ekonomisinden her yıl ortalama 117 milyar lirayı buraya aktarması gerekiyor. Bunun verilmesi ülkeyi sadece bir yıl içinde yeniden derin bir krize sürükler. Memur maaşlarının, emekli maaşlarının ödenmediği bir sürece götürür. Yeniden IMF kapılarına gitmeye kadar götürür. Gemileri yakanlar, “Götürürse götürsün” diyebilir ama IMF de Türkiye'ye 50-60 milyar dolar kredi vermez. Yani bu işin sonunda emeklilikte yaşa takılanların, emekli olduktan sonra zırnık para alamama durumuyla sonlanır.  Aslına bakarsanız ben hâlâ bu sorunun çözülebileceğine ihtimal verenlerdenim.  Şöyle ki... Emeklilikte Yaşa Takılanlar emeklilik hakkını kazandıktan sonra özel sektörde ve devlet sektöründe yaş meselesinden dolayı iş bulamadıklarından yakınıyor. AK Parti hükûmeti özel bir çalışma yaparak bu kişilerin hayatlarını idame ettirecekleri alanlar açabilir.  Ayrıca bu kişiler prim ödedikçe emekli aylıklarının düştüğünden yakınıyor. Bu sıkıntı da çözülmeyecek bir sıkıntı değil. Ve bir de Cumhurbaşkanı sık sık, "38-43 yaş aralığında emeklilik olmaz" diyor.  Kaldı ki ben 50 sınırının bile erken olduğunu düşünenlerdenim. Bir kişinin, hayatının en önemli tecrübelerini edindiği yaşta emekliye ayrılmasının ülke adına bir facia olduğuna inananlardanım. Ha ama istenirse bu yaş sınırlaması konusunda da orta bir yol bulunabilir.  İstenirse tabii... Son olarak şunu söyleyeyim. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Seçim kaybetsem dahi bu işte yokum" sözleri sonrası EYT'lilerin kızgınlıkları had safhaya çıkmış durumda. Sosyal medyadan takip ettiğim kadarıyla, Emeklilikte Yaşa Takılan kesim tam bir öfke patlaması yaşıyor. İki gündür gözüme ilişiyor. "EYT'liler erken seçim istiyor" başlığıyla fırtına estiriliyor. Bir dost olarak söyleyeyim, bu yöntemi seçen her kim ise EYT'lilere çok büyük zarar veriyor.  Mağduriyeti dile getirmek en kutsal hak ama bu işin tehdit boyutuna ulaşması belli bir süre sonra ülke çapında bir karşı cephe oluşturabilir, bugün destekleyenlerin bile "Yettiniz artık" dediği bir atmosfer oluşturabilir. Benden uyarması...  

Başörtüsü sorunu

Başörtülü insanların son dönemlerde çevreye verdiği rahatsız edici görüntüyü eleştiren bir yazı yazmış, “Onları eleştirme hakkım var, çünkü başörtüsü yasağını protesto ederken bedel ödeyenlerden biri de bendim. O başörtüsü başlara takılsın diye eylem yaptığı için hâlâ hapislerde yatan mağdurlar var” demiştim.
Abartısız, iki bine yakın mesaj aldım. Bir tek kişi bile eleştiri getirmedi, herkes “Çok haklısın” dedi. Mesajlardan biri çok ilgimi çekti. Mesajın sahibi, “Keşke yeniden yasaklansa da kıymetini anlasak” demiş. Bu meseleyi çevremdeki insanlarla tartışmaya açtım. En ilginç yorumu ise Nethaber yazarı Muhammed Affan Polat yaptı: “Başörtüsü tekrar yasaklanırsa, sokaklara çıkıp protesto edecek pek fazla kimse olmaz. Hatta başını örten pek çok kişi yasaktan destek alarak örtüyü çıkarıp bir kenara atar. Çünkü biz 28 Şubat’taki o inancı, o ruhu kaybettik” dedi Muhammed Affan… Galiba haksız değil… İş öyle bir noktaya geldi ki başörtülü insanlar başörtü düşmanı Yılmaz Özdil’in diline düştü. Doğrusunu isterseniz yazdıkları benim kanıma dokundu. Ne diyeyim. Başına taktığı örtüyle bizi üç kuruşluk insanların diline malzeme olarak düşürenler utansın!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.