Devletinizin aklını, gücünü gördünüz mü?

A -
A +

Devletimizin en tepesindeki isim her BM toplantısında “Dünya beşten büyüktür” diye haykırırken…

Dünyayı sömürenlere, mazluma kapıları kapatanlara “Bu ateş bir gün sizi de saracak” ikazları yaparken…

Adilce paylaşımın olmadığı bir dünyanın huzur bulmayacağını söylerken…

Ne kadar haklıymış, gördük mü?

***

Dev şehir hastanelerinin kıymetini pandemide nasıl anlamışsak…

Yerli silah, savunma, sanayi ve teknoloji yatırımlarının yıllardır nasıl ilmek ilmek, stratejik bir akılla örüldüğünü anladık mı?

Ne ABD, ne Rusya; ne Çin, ne Avrupa; ne şu, ne bu…

Aslolanın kendi ayaklarımız üzerinde durmak ve güçlenmek olduğunu…

Herkesle dengeli bir iş birliği yürütürken, sadece bir tarafa yaslanmanın nasıl bir tehdit oluşturduğunu…

Ve hepsinden önemlisi…

Sıradan bir ülke ve devlet olmadığımızı; isteyince ve gayret edince; bundan da öte, başkasına teslim olmak yerine millî politikalar izleyince neler yapabildiğimizi gördük mü?

***

Şu kısa sürede olanlara bakın ve ülkenizle gurur duyun…

3. Dünya Savaşı’na dönüşmesinden korkulan Rusya-Ukrayna savaşında tek umut var; Türkiye.

Ukrayna bugüne kadar direnebilmişse -bunu da kendileri söylüyorlar- tek etken yine Türkiye… Yani bizden aldıkları SİHA teknolojisi.

Hem sahada belirleyiciyiz, hem masada.

Dünyada güç dengeleri yeniden şekillenirken, Türkiye yeni merkez olma yolunda.

Doğu Akdeniz’de gösterdiğimiz direnç sonuç vermeye başladı; bizi refüze eden EastMed çöp oldu.

Arap coğrafyasında buzlar eridi; BAE tamam, öteki ülkeler sırada.

“One minute”tan beri aramızın olmadığı İsrail’in Cumhurbaşkanı geldi, doğalgaz nakli için rota Türkiye’ye oturdu.

Orta Doğu’dan yeni yeni hatlar Türkiye’ye bağlanacak.

ABD-Avrupa-Rusya-Çin geriliminde bütün ticaret, enerji “yeni dünyanın denge merkezi” Türkiye’ye akacak.

Finans da öyle.

Bugün Avrupa için nasıl güvenli liman olmuşsak, ambargolarla sıkıştırılan Rusya için de, Rusya’dan çıkmak zorunda kalan ABD’li şirketler için de yeni merkez biziz.

Hem siyasi istikrar, hem askerî güç olarak defalarca sınandık, boyumuzun ölçüsünü gösterdik.

Şimdi meyvelerini toplama zamanı.

***

Şayet diplomaside akıllı, aktif bir süreç yürütmeseydik,

Şehirlerimizden terörü silip süpürmeseydik,

15 Temmuz işgal girişimini başlarına geçirmeseydik,

Suriye’de planlarını bozmasaydık,

Libya’da kurulan tezgâhı tersine çevirmeseydik,

Katar’ı kurtlar sofrasından kurtarmasaydık,

Kuzey Kıbrıs’ın haklarını muhafaza etmeseydik,

Kuzey Irak’taki referandum oyununu bozmasaydık,

Doğu Akdeniz’de, Ege’de meydan okumalara cevap vermeseydik,

Dağlık Karabağ’da gardaş Azerbaycan’ın yanında durmasaydık,

Üstelik bütün bunları sadece yerli ve millî imkânlarımıza güvenerek tesis etmeseydik,

Pandemide sağlık sistemimizi dimdik ayakta tutamasaydık,

Bütün ekonomik operasyonlara rağmen, gücümüzü muhafaza edemeseydik…

Allah korusun, şimdi kim bilir ne hâldeydik!

***

Hep ne diyorduk?

Zor, oyunu bozar.

Bunun için de güç ve imkân gerekir.

BM’nin silindiği, Rusya ve NATO’nun güç kaybettiği yerde, dünyada bütün gözler Türkiye’nin üzerinde.

Bu da asla tesadüf değil; ortaya koyduğumuz netice.

İşte Antalya’daki Diplomasi Forumu, bunun en iyi göstergesi.

BM’nin sağlayamadığı barış, iş birliği gibi temel konular Antalya’da kurulan masaların gündemiydi.

İsrail Cumhurbaşkanı Herzog, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüşmek için Ankara’ya indiği uçağın üstüne bile Türkçe, İbranice ve İngilizce bu kelimeleri işlemişti.

Antalya’daki Diplomasi Forumu ise bunun vücut bulmuş örnekleriyle doluydu.

NATO da oradaydı, Rusya da, Ukrayna da, Ermenistan da, Taliban da, Sırplar da, Boşnaklar da…

Dile kolay, 72 ülkeden bahsediyoruz.

Ankara’ya gelenler hariç, -ki, Yunanistan var sırada.

Dünya meselelerine çözüm için Türkiye gibi aktif rol oynayan bir başka ülke görüyor musunuz?

İşte bu, devlet aklımızın ve ufkunun, yeni Türkiye’nin geldiği noktanın en somut özetidir.

Dünyada Türkiye’nin yeri böyle.

Ama ne yazık ki bir de içerisi var.

***

Şu yukarıda saydıklarımı tek tek tersine çevirmek için yemin etmiş bir güruh.

Taşeron terör örgütleriyle kol kola faaliyet içinde hem de!

Ortak Anayasa hazırlıyorlar, bu örgütlere özerk alanlar vadediyorlar.

Türkiye’yi şu güce kavuşturan sistemi dağıtmaktan…

Suriye’den, Akdeniz’den çekilmekten; Ege’de ne istenirse yapmaktan…

Terör örgütlerine yeniden alan açmaktan, liderlerini serbest bırakmaktan bahsediyorlar.

Tarafları o kadar belli ki, milleti ve ülkeyi ateşe atmayı bile göze almışlar, Rusya’ya karşı hemen cephe olmamızı istiyorlar.

Elbette bu esnada bize de bir Zelensky hazırlıyorlar!

Yıpratmamak için ismini şimdiden ortaya atmıyorlar ama Avrupa başkentlerinde kimin fink attığı, büyükelçilerin ziyaretlerinde kimi seçtiği belli.

Dünya savaşının eşiğine geldiğimiz şu ortamda ekonomide yaşanan sarsıntıların bu hazırlığa fırsat araladığı da gerçek.

Bakalım millet, göz göre göre Ukrayna olmayı mı seçecek, yoksa süper güç olma yolunda direnç göstermeyi mi?

Yaşayıp göreceğiz; hepsini zaman gösterecek.

 

*************

 

Dersimizin adı; Ukrayna

 

Savaş başlamadan 25 gün önce Kiev’deydik.

Emin olun hiç kimse savaşa ihtimal dahi vermiyordu.

Tıpkı bizim 15 Temmuz gecesi tankları sokakta, uçakları havada görene kadar, darbe olacağına inanmadığımız gibi.

Savaştan birkaç gün önce Dışişleri Bakanlığımız uyarı yaptı, “Bütün Türk vatandaşları ülkeyi terk etsin” dedi.

Hatta tahliyeler için uçakları bile yolladı.

Son gün kalkan koskoca uçağa sadece dört kişi bindi.

Gelenleri beklerken, iki Koca Yusuf uçağımız da Kiev’de rehin kaldı.

***

Oysa Ukrayna, Türklerin en yoğun olduğu ülkelerdendi.

Bütün Ukraynalılar gibi, onlar da savaşın olacağına ihtimal vermiyordu, çoğunluk uyarıları dinlemedi, ülkeyi terk etmedi.

Kiev’deki o meşhur Özgürlük Meydanı var ya…

Biz gittiğimizde gençler orada müzik çalıyor, dans ediyor, eğleniyorlardı.

Bir günde orada her şey değişti.

Neredeyse Türkiye kadar toprağa sahip ülkede şimdi milyonlarca insan can derdinde, yiyecek bir kuru ekmeğe muhtaç hâle geldi.

Evlerini terk edip Avrupa tarafına kaçanların sayısı üç milyona yaklaştı.

Bir ay önce caddelerinde dolaştığımız o şehirler şimdi harabe hâlde, her yer savaş meydanı.

Gördüğümüz binaların büyük bölümü virane ve bomboş.

***

Hayatın işte böyle korkutucu gerçekleri var.

Oysa, ülke Batı’ya güdümlü bir yöneticinin elinde olmasa ve iş bu raddeye gelmeden masada bir çözüm bulunsa…

Ne ülke, ne de Ukraynalılar böyle bir yıkım yaşayacaktı.

Realiteden kopulmamış olsa, Ukrayna gibi güzelim bir ülke kurtlar sofrasına yem olmayacaktı.

Şimdi yabancı savaşçılar taşınıyor ülkeye…

Belli ki sonu Suriye gibi olacak…

Kim bilir bu savaş kaç yıl sürecek, ülke kaça bölünecek ve kaç milyon ölecek…

Evlerini, yurtlarını terk eden milyonlar bakalım bir daha dönebilecek mi?

Dönseler bile bir ay önceki ülkelerini, huzurlarını, evlerini yerli yerinde bulabilecekler mi?

Şahsen merak ediyorum; zamanı geri döndürmek mümkün olsa…

Ve Ukraynalılar tekrar sandık başına gitse; yine Zelensky’yi seçerler mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.