El elin eşeğini türkü çağırarak ararmış

A -
A +
NATO, 28-30 Haziran 2022 tarihleri arasında en kritik zirvelerden birisini gerçekleştirecek. En son 2010 yılında onaylanan stratejik konseptin güncellenerek tekrardan onaylanması, Madrid’de gerçekleşecek zirvenin en önemli gündemi olacak.   NATO gibi yerkürenin en kapsamlı güvenlik organizasyonunun ortaya koyacağı stratejik vizyonu da bu konsept ile birlikte anlamaya çalışacağız. Kuşkusuz NATO’nun ortaya koyduğu stratejik konseptlerin eskiden olduğu kadar bir ehemmiyeti kaldı mı tartışmalı bir konu. Daha birkaç yıl evvel NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğini söyleyen Fransa Devlet Başkanı Macron, bu sözün üzerine NATO’ya dair hangi ciddi açıklamayı yapabilir ki?   Değişmeyen bütçe tartışmaları   NATO ülkelerinden yapacakları savunma harcamalarını arttırmaları yine ele alınacak konuların başında gelecektir. 2006 yılında ortaya koyulan gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde ikisi kadar bir bütçenin üye devletler tarafından savunma maksatlı tahsis edilmesi ve harcanması hususu, bir türlü ulaşılamayan hedef olarak hâlâ gündemde. 2014 Galler Zirvesinde ısrarla tekrar hatırlatılan bu hakikat, Trump’ın geliştirdiği argümanların en önemli dayanak noktasını oluşturmaktaydı.   Avrupa’yı koruma görevinin Amerikan halkının cebinden sağlandığı söylemi, yüzlerini ekşitseler de Trump’ın AB liderlerine sıkça tekrarladığı bir husus idi. Her ne kadar Biden yönetimi ‘eski ABD geri döndü’ gibi sloganlar ile sahaya hızlı bir giriş yaptıysa da gerçekten ABD geri dönebildi mi meçhul. Ukrayna üzerinden Avrupa’nın Rusya’dan kopartılması dahi şu aşamada net olarak sağlanamamışken, ABD güvenlik siyasetinin çizdiği rotaya gözü kapalı eyvallah diyecek kaç ülke kaldı birkaç Doğu Avrupa ülkesi dışında?   NATO’nun genişlemesi   En temel sorun alanlarından birisi de ittifakın İsveç ve Finlandiya ile genişlemesi konusunda yaşanacak. Daha birkaç gün önce İsveç’in başkentindeki tarihî belediye binasına terör örgütünün paçavralarını ve elebaşı Öcalan’ın resmini yansıtan PKK sempatizanları, İsveç’in teröre âdeta nasıl teslim olduğunu tüm dünyaya gösterdi. PKK sempatizanlarının bu eylemi, zirvenin hemen öncesinde Türkiye’ye daha nasıl delil sunabilirdi ki?   Türkiye’nin ortaya koyacağı vizyon   Bu zirveye Türkiye’nin çok daha kapsamlı bir hazırlık ile katılacağını düşünüyorum. Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın üyeliklerine karşı ortaya koyduğu argümanlar son derece güçlü deliller ile de tahkim edilerek toplantıda masaya yatırılacaktır. Bunun dışında hâlâ Türkiye’nin terör ile olan mücadelesinde NATO üyesi ülkelerin Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye atacak faaliyetleri bir kez daha ortaya tüm çıplaklığı ile konulacaktır. Ayrıca NATO üyesi bazı AB ülkelerinin, Türkiye-Yunanistan arasındaki ihtilaflarda NATO’yu araçsallaştırma gayretlerine de dikkat çekilecektir.   Hem Güney Kıbrıs üzerinden NATO’nun araçsallatırılma siyasetlerinin tahkim edilmesi çabaları, hem de silah ve askerden arındırılması uluslararası anlaşmalar ile garanti altına alınmış adalarda NATO üyesi ülkelerin askeri tatbikatlar yapması tüm çıplaklığı ile masaya getirilecektir.   Bunların dışında NATO üyesi ülkeler olan Fransa, Almanya ve Hollanda tarafından hâlâ üzeri örtülü savunma sanayii merkezli ambargoların devam ettirildiği bilinen bir hakikat. Türkiye’ye satışı yapılacak birçok kritik ürünün NATO kanalları üzerinden Türkiye’ye sevkiyatı uzun süreden bu yana gerçekleşmiyor. Bu üzeri örtülü ambargo uygulamasının sonucu olarak Türkiye’ye satışı yapılmayan malzemenin listesinin ve kaç yıldan bu yana dosyalarının bekletildiğinin kalem kalem açıklanmasının zamanı geldi de geçmekte bile.   Çin ve Güneydoğu Asya   Zirvede gündeme gelecek bir diğer ana konu, Çin’in kuşatılması siyasetinin askerî ayağının nasıl kurgulanacağı üzerine olacaktır.   Çin’in eskiden olduğu gibi Batı açısından stratejik bir partner olduğuna dair klişelerin metne koyulma ihtimali olsa da, özellikle Çin’in askerî anlamda kuşatılmasının ana oyuncuları olan Avustralya, Japonya, Güney Kore gibi ülkeler ile girişilecek ilişkilerin de stratejik modellemesi gündemde olacaktır.   Güvenlik NATO’nun insafına asla terk edilemez   NATO konusunda az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik ama Soğuk Savaş’ın sona ermesinden bu yana geçen 30 seneden en fazla bir arpa boyu yolu ancak gidebildik.   Türkiye’nin terör örgütleri ile canını dişine takarak verdiği mücadelede geçirdiği zorlu yıllarda, lafzen üzüntülerini belirtip destek mesajı yayınlayan ülkelerin, kendi göbeğimizi kendimizin kesmeye başlamasından bu yana nasıl derin endişe içerisinde olduklarını görmek, aslında son derece iç ferahlatıcı bir durum. İç ferahlatıcı diyorum zira Batı’nın ötekisine olan bakışındaki ikiyüzlülüğü ancak zorun devreye girmesi ile bu kadar net görebilirsiniz.   NATO kuşkusuz büyük bir güvenlik şemsiyesi, yabana atmak son derece vahim neticeler doğurabilir. Bu konuda doğrusunu isterseniz kafam da hiç karışık değil ama gelinen noktada sadece NATO’ya güvenerek güvenliğimizi sağlamanın mümkün olmadığını da artık herkesin görmesi gerekir. Ceddimiz, ‘el elin eşeğini türkü çağırarak arar’ diye beyhude laf etmemiş.   Bu yüzden Türkiye’nin kendi güvenlik mimarisini günümüz şartlarına uygun bir tarzda kendi aklı ile kurgulaması, bunu kendi savunma sanayisi ile tahkim etmesi, kendi ‘stratejik konseptini’ bir devlet siyaseti olarak ortaya koyması her şeyden daha değerlidir.   Esasen, Batı demokrasilerinde olduğu gibi, silahlı gücün siyasal ve kurumsal otonom alanlarının minimize edildiği bir dönemde, bu konulara daha fazla zaman ayırmak, konunun uzmanı olabilecek sivil ve asker beşerî sermayeyi daha da tahkim etmek ve bu sermayeden daha fazla fayda sağlamak için en ideal zamanlardayız.  
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.