Aslında her şey aynı

İyi Parti Sözcüsü Kürşat Zorlu yerel seçimde İstanbul ve Ankara’da kendi adaylarını çıkaracaklarını söylediği an Akşener’den düzeltme geldi.

 

Hem de az daha yüreğine inercesine bir açıklama.

 

Akşener, Zorlu’nun açıklamasına dair ‘Bu, onun temkinli üslubudur, aday isimleri üzerinde anlaşmalar, uzlaşmalar olabilir’ dedi.

 

Aslında Akşener Zorlu’ya biraz temkinli git mesajını da vermiş oldu.

Akşener, ayrıca ‘Prensip olarak uzlaşamadığımız her yerde adayımızı çıkarırız. Ortak adaylara kapalı değiliz ama bu her hâlükârda destekleriz anlamına da gelmez’ dedi.

 

Yani CHP’li belediye başkan adaylarına verilecek destek, öyle elimizin tersi ile itebileceğimiz bir şey değil, oturur bir yolunu bulur, İstanbul ve Ankara gibi İyi Parti açısından da kritik yerlerde desteğimizi sunarız demek bu.

 

Neden İyi Parti için kritik olsun ki sualinizin cevabını gazeteci Barış Yarkadaş versin o zaman.

 

Yarkadaş, bir televizyon kanalında yaptığı açıklamada ‘hem CHP’yi yerden yere vuracaksın hem CHP’li belediyelerden ihale alacaksın. Sen CHP’li belediyeden ihale alıyorsan ben seni eleştiririm’ diyor ve elindeki ihale dokümanı ile İyi Parti Samsun Milletvekili Bedri Yaşar’ın Mansur Yavaş’ın yönettiği Ankara Büyükşehir Belediyesinden 107 milyon TL tutarında ihale aldığını açıklıyordu.

 

Sanırım Akşener’in neden seçime tek başına girmeyeceğini bundan daha iyi izah edecek bir açıklama bulamayız.

Akşener her zaman ileri geri manevralar yaparak kendine alan açmayı iyi bilir.

 

Doğrusu, siyasetin doğası buna oldukça da müsait.

 

Akşener, bazen kendisi konuşur, bazen de partisinin önde gelen isimlerini konuşturur.

 

Maksat pazarlık çıtasını yükseltmek.

 

Genel seçimlerden önce cepheye Buğra Kavuncu’yu sürünce, Kılıçdaroğlu da hemen Bülent Kuşoğlu’nu devreye almıştı. Masadan kalktıktan sonra geri oturması için devreye kim girdi, bilen yok ama hiçbir şey de sonsuza dek gizli kalmaz.

 

Hele ki siyasette hiç gizli kalmaz.

Şimdi de Afyon’dan hamaset kokan mesajlar veriyor, Kılıçdaroğlu’nu yerden yere çalıyor ve seçimin yenilgisini Kılıçdaroğlu’na yüklemekten zerre geri durmuyor.

Akşener’i dinlerken aklıma Mondros Mütarekesini talep etmemizin ana sebebi olan Suriye-Filistin cephesini dikkat-i nazardan saklamak için sıkça kullanılan bir klişe geldi.

 

Neydi o?

 

 

Her çocuğa mutlaka öğretilir bu klişe, oysa biz Suriye ve Filistin cephesinde çok ağır yenilgi aldık, müttefiklerimiz de yenilince Mondros Mütarekesini istemek durumunda kaldık.

 

Bunda gocunacak bir şey yok, büyük milletler sıkça harp ederler, bazen kazanır bazen de yenilirler. Tarihimiz zaferlerle dolu elbet lakin yenilgilerimiz de var.

 

Utanacak da değiliz...

 

Konumuza dönersek Akşener’in konuşması tam böyle işte.

 

 

İyi Parti’nin aldığı oyu falan sorgulamayı bırakalım ve Akşener ne dediyse kabul edelim isteniyor ama hakikat öylesine iri ki gözümüzün önünde tüm çıplaklığı ile duruyor.

 

Afyon’da yine içerisinde Akşener’e her türden en az dört adet kaçış yolu bırakacak açıklamalar vardı, bol miktarda da milliyetçi söylemler.

Nasıl olmasın, HDP ile aynı sandıkta buluştular ve bu, milletin gözünün önünde oldu.

Merak ettiğim şey ise, Akşener’in Afyon konuşmasını ülkücü Fırat Çakıroğlu’nun katili Nurullah Semo’ya burs veren, Nurullah Semo’nun akrabası Kemal Semo’nun düğününde halay çeken ve İyi Parti’den vekil listesine konarak vekil seçtirilen Seyithan İzsiz de izlemiş midir?

 

Duyarlıdır Akşener bu konulara merakım o yüzden.

 

Nereden mi biliyorum?

 

Ülkü Ocakları eski başkanı rahmetli Sinan Ateş’in Ankara’nın göbeğinde katledilmesine gösterdiği yakın ilgi ve alakadan.

 

Rahmetli Sinan Ateş’e gösterdiği ilgi ve alakayı, rahmetli Fırat Çakıroğlu’na da gösteriyordur mutlaka.

 

 

Şimdiden buraya yazıyorum; Akşener, İstanbul ve Ankara seçimlerinde CHP’ye her şartta destek verecek.

 

Bunu uzun uzun yazmaya dahi gerek yok.

 

En nihayetinde kaçış güzergâhları var ve hazır.

 

O kadar "Rabbi Yessir"i boşuna görmedi "kırk Yasin grubu"ndaki mübarek ablalar...