Avrupa Birliği ve seçimler

A -
A +

Anlaşılır gibi değil -daha doğrusu- çok iyi anlaşılıyor da, gafletin ve haysiyetsizliğin bu derecesi görülmemiştir. AB Komisyonunun ve Türkiye'ye müzakere tarihi verilmeyeceği hususundaki tavsiye kararı açıklandıktan sonra, AB'nin ileri gelen yöneticileri, TV kameraları karşısında. Türkiye'nin AB'ye kabul edilmeyeceğini açık seçik söylediler. Sebepleri derin: "Avrupa AB 90 milyonluk bir Müslüman Türkiye'yi kabul edemez çünkü kendi deyimleriyle hazmedemez" hele 10-12 üyeyi aldıktan sonra hiç hazmedemez çünkü mali imkanlar mahdut! Bunun için de, bizi arkasından zincirli aralık kapılarında, yıllarca bekletecekler ve bu sırada da, binlerce yıllık devlet deneyimlerimizden oluşan kriterlerimizi, hassasiyetlerimizi ve savunma kalkanlarımızı yok edip kolay yutulacak ve hazmedilecek lokmalar haline getirecek -o da- belki yıllarca sonra, -boğazlarında kalmazsak, yutup- gene belki, "hazmedebilecekler!" Mesele bu kadar açık. Ama bizim Brüksel sevdalıları bunu anlamıyor ve anlamak istemiyorlar. Boyuna İstiskal ediliyoruz onlar adeta, "Yarabbi şükür" deyip, öteki yanaklarını çeviriyorlar! Anlı şanlı medyamız ve siyasetçiler, AB'nin içimizdeki Komiser Yardımcısı Mesut Yılmaz, hatta AB İşleri Genel Sekreteri Vural Volkan, seçimlere kadar, bütün bunları ve Kıbrıs konusundaki oyunları bildikleri halde seçmenleri bu konuda uyutmak için umut kapısını açık tutuyorlar... Hatta seçmenlere "Aman, sakıncalı partilere oy vermeyin; onlar iktidara gelirlerse bizi hiç almazlar!" diyorlar. AB'den son uyarı da zaten bu yönde; "Seçimlerin neticesine bakacağız!" Yani demokrasimize de ipotek!. Seçimlerden sonra ezkaza, iktidara gelirlerse "Avrupa süreci" safsatasını yıllarca ayakta tutup, AB kapısında beklemeye devam edecekler!. Avrupalılar, başka istikamet ve seçeneklere kaymayalım diye kapıyı arkasından zincirli, fakat aralık ve bizi oltanın ucunda tutmak isterler. Zirvede de -gene aynı maksatla- gönlümüzü almak için bizi, maddi yardım ve başka formüllerle, mesela "koşullu tarih" vermekle oyalayacaklar, ama sonunda gene de müzakere tarihi vermeyecekler! Bu "Çin işkencesine" değer mi? Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer aday ülkelerim devlet başkanları meyanında AB'nin bilgilendirme toplantısına katıldı. Orada AB Başkanlarına AB davamızı anlatmış ve bundan sonra da bu konuda ikna çabalarını sürdürecekmiş. Bence bu sadece zor değil -bir "mission impossible- imkansız bir görev" Devletimizin Başkanının sonu hüsran olacak bir lobi faaliyetine katılmamasını dilerdim. Bunlar aşikar olduğuna göre, Avrupa Birliği süreci diye Avrupalılardan, şunu yaptınız, bunu yapmadınız, diye şamar yiye yiye kapıda beklemek, Verheugen'lerin ağız kokularını dinlemek, haysiyet kırıcı değil midir? Yoksa Avrupa Birliğine, Atatürk'ün dediği ve İsmet Paşanın Lozan'da Lord Curzon'a söylediği gibi. "Haydi işinize bizi rahat bırakın!" deyip çağdaş uygarlık düzeyine kendi öz çıkarlarımız için, kensi hassasiyet ve kriterlerimize göre, gereken reformları yapmamız daha doğru olmaz mı? Bunları AB sopası olmadan yapmaktan aciz miyiz? Bu reformları kendileri iktidar olduklarında, savsaklayan politikacılar muhakkak acizler, ama tarihinde küllerden silkinip çıkmasını bilmiş milletimiz aciz değil tabii kendisine layık iktidarları bulursa!. İşte 3 Kasım Seçimleri bu "muktedir iktidarı" bulmak için, çok önemli ve hayati! Çifte ölçüler Ve bu arada çifte ölçüler gırla: AB-AKP'yi kapatma davası açıldı diye tarih vermemekte haklı çıkarmış.. Almanlar Alman Vakıflarına dava açıldı diye kızarlarmış ve tarih verilmesine karşı çıkarlarmış.. Ülkemizin hukuku ve kaderi bunlara bağlı. Hem hukuk ve kanunların üstünlüğü diye mangallarda kül bırakmazlar hem de ülkemizin bağımsız yargıç ve savcılarının mevcut kanunlara göre dava açmalarını yadırgarlar! Nuh Mete Yüksel konusundaki oyunlar da başka... Bir defa özel hayatının böylesine kasetlerin montaj olması ihtimali de olduğuna göre teşhir edilmesi bana, Bergama altın madenleri üzerinde oynanmakta olan oyunlarla ilgili, "derin" bir komplo gibi geliyor!. Sezen Aksu Brüksel'de Sezen Aksu Hanım Brüksel'de Diyarbakır Çocuk Korosu eşliğinde "mozayik" konserini, bu da AB yetkililerinin, Verheugen cenaplarının ve Mesut Yılmaz'ın huzurlarında vermiş... İş konsere kaldıysa! Benim merakım şu; "Minik Serçe" çok sesli çok etnikli, konserinin sonunda acaba Avrupalıların anlayabilecekleri bir lisanda "Ne Mutlu Türküm Diyene" dedi mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.