İlmin Dedikodusuna Buyrun

A -
A +
"İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır"

Biraz ilmin ve ilim sahibi olmanın dedikodusunu yapalım dedik. Karşımıza bir şiir çıktı. Yunus Emre bu şiirinde kişinin ilminin önce kendisini bilmesinden geçtiğini söylüyor. Bunun mecazi manadan asıl manaya aktarımında neler aklımıza geliyor, hayatlarımızda ne kadar yer buluyor?

Yine bir başka şiir üstadı Fuzuli'nin de dediği söz bu hususta önem taşır. "İlm bir kıyl ü kâl imiş ancak". İlmi dedikoduya benzeten şair gerçek olanı da şöyle açıklar: "Aşk imiş her ne var âlemde." Yani ilimden önce sevmek lazımdır demiş.

İlim üzerine yukarıda olan iki görüşü birleştirecek olursak ilim talep edenin önce kendini bilmesi, sonra aşk üzere olması gereklidir. Önce tanı sonra sev denmektedir yani. Keza bir kimse tanımadığı şeyi sevemez. Önce tanı, sonra sev, işte kişiyi ilme götüren sahici yol, ana düstur...

Bunları yapabilmek adına önümüzde hayli zaman var gibi bir cümle kullanamıyoruz. Zira zaman da her mahlûk gibi yaratılmışlardandır. Her yaratılanın bir eceli olduğu gibi zamanın da bir eceli vardır. Yine şair Ahmet Muhip Dranas'ın dediği gibi "Vakit dar olsa gerek". Vakit dar, insan ömrü ise kısa.

Kısıtlı vakitte çok işler yapmakla memuruz. Kendimizi, ailemizi, yakın çevremizi bu işin içine katarak, halka halka dâhil ederek... Merkezde bittabi kendimiz konuşlanarak. Kolay mı öyle, ilim bilmek için en önemli merhaleyi aşmak, kendini tanımak?

İsteklerimizi tanımakla başlayalım işe. Biz neler istiyoruz, ne zaman istiyoruz? Önce yüklerimizden sıyrılalım, zan yüklerimizden. Ne çok şey almışız sırtımıza öyle... Sürekli olarak bir tevehhüm halesi kaplamış etrafımızı. Bu sis bulutundan burnumuzun ucunu göremiyor, ilerleyemiyoruz. İşte kendimizi tanımamız adına karşılaştığımız ilk engelle yüz yüzeyiz. Ahmet Cevdet Paşa dahi Mecelle'de der ki: "Tevehhüme itibar yoktur."

Sonra hırslarımızı tanıyalım. Nelere hırs yapmışız? Mal, mevki derdinde miyiz, hırs-ı cah üzere miyiz? Bunların üstüne bir de uzun emeller peşinde mi koşuyoruz gözümüzü karartıp? Yarınımız muallâk, öbür günün hesabını mı tutuyoruz? İşte bize ikinci engel, sürekli öteleri hesaplamaktan bugün bir iş yapamıyoruz.

Yaptığımız her şeyi karşılık için mi yapıyoruz. Birilerine tebessüm ederken dahi asık suratlar görmek hemen ayniyle mukabele etmeye mi itiyor bizi? Yoksa verilen karşılığa bakmaksızın biz tebessümümüze leke kondurmuyor muyuz? Basit ve masrafsız bir fiilden dahi karşılık bekleyen bir halimiz varsa, kendimizi tanımak noktasında başarısız bir sınavdayız demektir.

İlk sözü aldığımız Yunus Emre'den bir de son söz rica ediyoruz. İlim sahibi ol irfan denizi ol istersen, bize daha iyi bir yol öğütlüyor.

"Yunus Emre der hoca
Gerekse var bin hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.