De facto

A -
A +
Geçtiğimiz hafta, Suriye'nin Kuzeyinde yani Kürt bölgesinde PKK'nın uzantısı PYD ile El-Kaide'ye bağlı grupların çatışma haberleri gündemi işgal etti.
PYD bölgede Özerklik ilan etti. Hükümetimiz bu gelişmeyi De facto durum sayacağını ve dikkatle izlendiğini açıkladı. Başbakan ve devletin ilgili birimleri toplantı üstüne toplantı yaparak bu "oldubitti" durumu değerlendirmişlerdir.
Aynı hafta Erbil'de Barzani başkanlığında "Kürt Ulusal Konferansı" hazırlık toplantısı yapıldı. Bu toplantıda Türkiye'den BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş ve DTK Eş Başkanı Ahmet Türk hazır bulundu. KCK'dan da Sabri Ok ile birlikte birkaç üye katıldı. Bu toplantıda bir ay içerisinde "Ulusal Kürt Konferansı"nın toplanması kararlaştırıldı.
Ulusal Kürt Konferansı; Türkiye, Suriye, Irak ve İran'daki Kürtlerin öncelikle siyaseten birleşmelerini amaçlamaktadır. Bu oluşum, Türkiye'de sürdürülen Barış süreci kapsamında Öcalan'ın talepleri arasında bulunan "Demokratik Konfederalizm"in gerçekleşmesine çalışacak.
Erbil'deki konferansa katılan PYD sorumlusu Salih Müslim perşembe akşamı İstanbul'a geldi. Türk Hükümetiyle, Suriye'nin Kuzeyinde ilan edilen "Özerklik" ve  PYD'nin aldığı Esat yanlısı yeni pozisyon görüşülecektir elbette. Bu "De facto" gelişmeler ve çatışmalar Türkiye'nin Suriye'de izlediği dış politikasıyla çelişmektedir.
Daha önce de yazdım. Suriye politikasına çok sert ses tonuyla başladık. Baktık yanımızda kimse yok. Yavaş yavaş ses tonumuz düştü. Kan dökülmeğe devam ederken ABD ve AB tarafından iş Cenevre Konferansı'na bırakıldı. Biz de peki dedik. O konferanstan da ses seda yok.
Ayrıca Esad güçleriyle çarpışan çeşitli ülkelerden gelmiş radikal grupları; Türkiye her şekilde destekliyor imajı oluştu. Bu nedenle pek çok ülke ve Suriyeliler aman ha, beterin beterine yakalanmayalım diye bizden uzak duruyor. PYD ile iş birliğine giren Esad toparlanıyor. Biz de sınırlarımıza hendek kazıyoruz.
Uluslararası ilişkilerde ebedi dostluklar ve düşmanlıklar olmaz. İlişkiler duygusal değil pragmatiktir. Bu nedenle Suriye politikamızı acilen gözden geçirmeliyiz.
Saddam Kuveyt'i 2 Ağustos 1990'da işgal etti. 15-16 Ocak 1991 tarihinde Körfez Savaşı çöl harekatıyla başladı.
O tarihte Başbakan Yıldırım Akbulut, Dışişleri Bakanı Ali Bozer, Milli Savunma Bakanı Sefa Giray, Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay idi. Cumhurbaşkanı Özal "Biz de kuzeyden girelim" diyor ABD ile anlaşıyor. Başkan Bush'a "girersek çıkmayız" diyor. Başkan, "çıkın diyen mi var" cevabını veriyor. Ancak Akbulut karşı çıkıyor. Savunma bakanı, dışişleri bakanı ve genelkurmay başkanı istifa ediyor. O günün muhalefet partileri de zaten muhalif. Özal'ın "bir koyup üç alırız" dediği proje çöküyor. Bir koymadınız ki üç alasınız!
1991 yılında Çekiç Güç K. Irak'a yerleşiyor. Artık komşumuz Çekiç Güç ve K.Irak Kürt yönetimi oluyor. Ne basiret! ama. Bazen bizim De facto gördüklerimiz iyi planlamalardır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.