Avrupa'nın Filistin merakı!..

A -
A +
Son dönemlerde İsrail'e karşı Obama'nın tavrı ve AB ülkelerinden Filistin'i tanımayla ilgili gelen hamleler elbette "Neler oluyor?" dedirtti hepimize. Peki, bunun sebebi ne olabilir? Acaba bugüne kadar olmayan ne oldu da bu gelişmeler yaşanmaya başlandı?
Bahsettiğimiz sorulara dair elbette çeşitli cevaplar verildi. Ben bu noktada farklı bir perspektif açmaya çalışacağım; bu perspektif farklılığı konusunda ufkumu açan değerli hocam Prof. Dr. Zekeriya Kurşun'a teşekkürlerimi ifade ederek. Teknik kısımlara çok girmeden bir şeyler söylemeye çalışacağım; meseleyi karmaşıklaştırmamak açısından. Fakat özünde ne söylemek istediğime dair manayı da zemininden çıkarmadan bunu yapmam gerekir.
Ufkumu açan o şey neydi?
Aslında bütün bunlara sebebiyet veren şey Netanyahu'nun ağzından çıkan şu cümledir: "Artık Yahudi devletinin kurulma zamanı gelmiştir." 
Peki, nasıl oluyor da bu ifade bu denli bir mâkes buluyor. İsterseniz biraz da onu açmaya çalışalım.
Aslında burada Orta Doğu'daki iki temel tarih yaklaşımdan bahsedebiliriz. Biri "Dini temelli yaklaşım" ikincisi ise "Etnik temelli yaklaşım." Burada İsrail'in durduğu yeri tanımlarken "Etno-Din" temelde ele almak daha doğru olacaktır. Pek çok sorunun kökeninde de bu yapının ürettiği saldırgan ve yayılmacı anlayış var.
İşte Obama ve AB'nin tutumunu değerlendirirken de aynı noktadan bakmak gerekir. Bu, aslında anlaşılması gereken bir "Hıristiyan" tepkisidir. Her ne kadar uzun yıllardır destek verilse de bu ince çizgide, Theodor Herzl tarafından da ifade edilen "Yahudi Devleti" adını almış bir İsrail'e, Hıristiyan dünyasının çok sıcak bakamayacağı ile ilgili bir meseledir.
Bu hamleler aslında İsrail'e karşı verilen bu manadaki tepkilerden ibaret. Aksi halde Filistin'i bağrına basmış bir ABD ya da AB yok. Bugünkü dünyanın hâkim güçlerinin uyguladığı politikalar açısından değerlendirildiğinde de asıl meselenin "kimin hükmedeceği" ile ilgili olduğu ortaya çıkacaktır. "Egemenlik toprak üzerinde değil insan üzerindedir"i uygulamaya çalışan anlayışlar sonuçta bu hâkimiyeti başka bir güçle paylaşmak istemeyecektir.
İsrail başbakanının ABD'ye gidişini ise söylediği sözden dolayı yaşadığı zorluğa bağlayanlar var. Çünkü kendi ülkesinde dahi tepki çeken bu düşüncenin daha doğru anlatılması gerekliydi. İsrail'in içerisinden gelen tepkileri de, bugün "Yahudi" genellemesi içerisinde değerlendirilen Musevileri değerlendirmeye kattığınızda anlayabilirsiniz. Yani her Musevi Yahudi değildir; bu sebeple de İsrail Devleti'nin bazı politikalarını benimsemezler.
Sonuç olarak şunu ifade etmek gerekir. İsrail'e karşı geliştirilen bu tutum bir Hıristiyanlık refleksidir. Karmaşık olmayan anlaşılabilir bir tutumdur aslında...
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.