Gençlik ve özgürlük…

A -
A +
Geçlerle birlikte çokça zaman geçiren, hatta Gençlik Tarihi, Gençlik Sosyolojisi üzerine çalışan biri olarak gençliğimizin dününe ve bugününe dair bir şeyler söylemek için önemli zamanlardan geçtiğimizi düşünüyorum.
Gençlikle ilgili mülahazalarımız ve son dönemde pek çok isimlendirmeyi "genç" eklemesiyle birlikte yaptığımız bugünlerde önemli farkındalıklar yaşadığımızı ifade etmek isterim. Aslında bu farkındalığın bu derece olduğu ve tüm dünya açısından önemli olduğu başka bir dönem daha hatırlıyorum. Yani gençliğin sosyolojik bir kategori olarak da öne çıktığı tarihi kastediyorum. O da, I. Dünya Savaşı öncesi ortaya çıkan Ulusçuluk hareketleri dönemidir.
Şimdi ortaya çıkan bu "genç" farkındalığı ise sadece bizim ülkemizi içerisine alan ve özellikle Gezi olayları sonrasına rastlayan yeni bir "genç" farkındalığıdır.
Bu farkındalık bir kesim tarafından "sosyal medya çağı gençliği" olarak adlandırıldı ve yeni bir özgürlük dalgasının işaret fişeği olarak görüldü. Fakat Gezi hadisesi başarıya ulaşamayınca bu, onun karşısında duran kesimleri "Nasıl bir gençlik?" sorusunu sormaya yöneltti.
İşte bu sorunun cevabı olarak da bugün henüz tam anlamıyla bir zemine oturmasa da "yeni bir genç" arayışına dönük önemli hamleler görülebiliyor. Aslında bu özellikle muhafazakâr kesim tarafından uzun süre ihmal edilmiş bir gerçektir.
Ya da iktidarlar tarafından sindirilmeye çalışılmış muhafazakâr düşüncenin, kendi gençliğini yetiştirmesine fırsat verilmeyişin bir neticesi olarak gerekli ilgiyi görememiştir.
Özellikle İttihat ve Terakki döneminde başlayan "gençliğin inşası" çabaları "Tek Parti" döneminde daha da derinleşmiş ve özellikle yeni bir dönüşüme de uğrayarak, inançlarından kopuk bir genç ya da gençlik tasavvur edilmiştir.
Ne yazık ki Demokrat Parti de gençliğe gereken ilgiyi gösterememiştir. Özellikle gençler konusunda iyi organize olamadığı için bu konuda üstünlüğü CHP'ye bırakmıştır. Kendi kurduğu ve neredeyse iki katına çıkardığı üniversite gençliğine kendisini iyi anlatamayan DP 27 Mayıs Darbesi'ne giden sürecin fitilini gençliğin ateşlemesine de engel olamamıştır...
Gençlerin duygularını ve enerjilerini doğru noktaya yöneltmek oldukça önemlidir. Gençlerin vakıf ve dernek gibi ya da kültür merkezleri gibi zeminlerde iyi bir eğitim almaları çok önemlidir. Bu konuda Osmanlı'da uygulanan ve geliştirilerek günümüzde de çok güzel netice verebilecek metotlar vardır.
Gençlere ne söylendiği ve kimin söylediği çok önemlidir. "Biri beyin yıkıyorsa onun beyni daha önce yıkanmıştır" diye bir söz hatırlıyorum.
Gençleri ve onların eğilimlerini iyi bilerek onları yetiştirmek ve ona göre metotlar tatbik etmek zorundayız. "Yönetmek için bilmek" ilkesi gereği bilmediğimiz ve anlamadığımız bir kuşağı da istediğimiz gibi kazanamayız.
Bizim kazanamadığımız bir gençlik de etraftaki terörist anlayışlar dâhil her türlü tehdit için açık hedef haline gelebilmektedir.
Ahlak eğitimi verilememiş hiçbir insanı ya da genç insanı kazanma ihtimalimizin olamayacağını iyi bilmek durumundayız. İşte bu vesileyle "Nasıl bir ahlak?" sorusunu sormanın da zamanı gelmiştir sanırım.
Şimdi daha fazla düşünmemiz gereken ve bir cevap bekleyen soruyu sorarak yazımı neticelendireyim:
İçinde bir ahlak barındırmayan özgürlük mü yoksa ahlaklı bir özgürlük mü?
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.