Kızıldeniz gerginliği ve enflasyon riski:      Faizleri boşuna mı artırdık?..

A -
A +

Geçenlerde Topkapı Üniversitesi'nin Gastronomi Merkezi olan USLA Kampüsü'nde dünya mutfağının en güzel örneklerini tatmak için hem dış ticaret ve ekonomi hem de dış siyaset uzmanlarıyla bir araya geldik. Ortak görüş küresel ticaretin ciddi bir risk altında olduğu ve bunun taşımacılık fiyatlarına nihayetinde enflasyona olumsuz etkisi olacağıydı. Ağzımızın tadını bozmadan meseleyi derinlemesine ele almaya çalıştık.

 

Uzmanlar konuşurken aldığım notlar ve ekonomist gözüyle aktardıklarımıza bakılırsa bölgede cereyan eden meseleler birbirine bağlı gözüküyor. Mesela, son günlerde Kızıldeniz'de meydana gelen olaylar sebebiyle 40'lık konteyner fiyatlarının ortalama 3.000 dolarlara yükselmesine sebep oldu. Bu aynı zamanda bir ay içinde %122 artış anlamına geliyor. Ancak birçok taşımacılık firması ek yüklerle 8.000 dolarlara gelindiğini söylüyor. Bu gelişmelerin ticaretinin %80'ini denizlerden sağlayan Çin için olumsuz yan etkileri oluşturacağını söylemeye gerek yok. 

 

Kızıldeniz'deki mesele tam da Çin'in dünya elektrikli araç piyasasını ele geçirmeye başlamasıyla patlak verdi desem yanlış olmaz. İhracatını 2022'den 2023'e %60 artırarak 5 milyon araca çıkaran Çin'in önünü kesecek gelimeler bunlar. Elbette problem sadece bu değil. 

 

Geçenlerde İran kendisine yapılan saldırıya misilleme olarak Kuzey Irak'taki Erbil 'i bombaladı ve "Mossad üslerini yok ettik" diye açıklama yaptı. Bu arada bazı ABD askerî tesislerinin isabet aldığı biliniyor. Diğer taraftan Türkiye, Irak ve İran arasında teröre karşı iş birliği paktı imzalanmasından hemen önce İran'a yapılan saldırı ve Türk askerlerine PKK tarafından saldırı, savaşın bölgede yayılabileceğini gösteriyor. Tüm bu saldırıların arkasında İsrail ve ABD'nin olduğunu söylemek "falcılık" olmaz! Türk askerlerine yapılan saldırının, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın MİT'in kuruluş yıl dönümünde yaptığı ve İsrail'e gözdağı veren açıklamanın hemen ardından gerçekleşmesi elle tutulur bir kanıt olarak değerlendirilebilir. Türkiye'nin bölgede geniş çaplı bir askerî operasyon yapması bekleniyor... 

 

Açıkçası bu bölgede yapılacak bir askerî harekâtta ABD, Rusya ve İran ile karşı karşıya gelme ihtimali yüksek. İsrail'i kafaya takmaya gerek yok. Çünkü İsrail demek ABD demek. Burada dikkati çeken Türkiye'nin Irak ve Barzani ile teröre karşı mücadelede mutabakat sağlaması ve Talabani'yi devre dışına alması. İran'ın bu mutabakata dâhil olmaması için ABD'nin bölgeyi karıştırdığını görüyoruz. Anlaşılan ABD ve İsrail Orta Doğu'nun bir paradigma değişimine uğramasını istemiyor. Ancak bu değişimi sadece yavaşlatabilirler. Türkiye'nin Kuzey Irak içlerine uzanan 60 km'lik bir güvenlik kuşağı oluşturması için taraflar destek vermeye başladı. Bu da İsrail'in hayalini kurduğu "Kürdistan Devleti"nin doğmadan ölmesi anlamına gelecek. Tabii, Moskova'yı ikna etmeden bu işlerin tamamı gerçekleşemez. Bu da ayrı bir gerçek. 

 

Ancak Irak Başbakanı geçenlerde "artık ABD buradan çıkıp gitmeli" diye bir açıklama yaptı. Amerikan hükûmeti bunu duymazlıktan geldi ve sonra "bizim böyle bir planımız yok" dedi. Açıkçası 1937 yılında Türkiye, İran, Irak ve Afganistan arasında imzalanan ve Kürt aşiretlerin düzensiz davranışlarına yönelik önlemleri içeren "Sadabad Paktı"nın bir benzerinin yaklaşmakta olduğunu anlayan Amerika ve İsrail paniklemiş durumda. Elbette tüm bu gelişmeler Kızıldeniz'deki taşımacılık faaliyetlerini baltalayan bir durum oluşturuyor. 

 

Tabii mesele Kızıldeniz'de olsa da, 8 ana güzergâhın tamamında fiyatların yükselişte olduğunu belirtelim. Henüz küresel enflasyona etkisi olmadı ama pek yakında hissedeceğiz. Herkesin korkusu, Covid-19 sürecinde yaşanan ve konteyner fiyatlarını 12.500 dolara kadar yükselten sürecin bir kez daha yaşanması. Böyle bir ihtimali yok saymak mümkün değil.

 

 

 

Tehlike büyük!..

 

 

 

Kötü haberlerim maalesef bitmedi. Korsan saldırıları ve terör saldırıları haricinde başka gelişmelerin de yükseldiğini görüyoruz. Mesela 2021 yılında kargo hırsızlığında korsanlığın oranı %24 iken 2022'de %16'ya düşmüş. Gümrük-depo-antrepo alanlarından yapılan hırsızlıklar ise %24'den %26'ya yükselmiş. Seyir hâlindeki kamyonlardan yapılan hırsızlıklar %10'dan %15'e yükselirken, doğrudan doğruya araçların çalınma hadiseleri 1 puan yükselerek %10 şeklinde gerçekleşmiş. Personelin hırsızlığı da aynı şekilde 1 puan artarak %7 olmuş... Tüm bunlar gösteriyor ki sevkiyatı yapılan malların maruz kaldığı tek tehlike korsanlık faaliyeti değil. 

 

En çok çalınmaya maruz kalan mallar %16 ile gıda maddeleri, %12 ile elektronik, %9 ile tarım ürünleri ve otomotiv. Hemen arkasından %8 ile yakıt, %7 ile yapı malzemeleri gelmekte. Kargoda en çok hırsızlık yapılan ülkeler ise Hindistan, ABD, Brezilya, Meksika, Rusya, Almanya ve Güney Afrika. Özetle bu ülkelerde kargoya konu olan eşyalar tehlikede. 

 

Kişi başına düşen millî gelire bağlı olmaksızın, herhangi bir ülkede fakirlik sınırında yaşayanların kargolardaki maddi değerden haberdar olarak kanun dışı işlere girişmeleri pekâlâ mümkün. ABD'de geçen yıl bu şekilde yağmalama olaylarının yaşandığına şahit olduk. Hatta bu durumu normal kabul eden otoriteler, hırsızlık suçu için bir meblağ limiti bile belirlediler. Belli bir meblağın altındaki çalınma hadiselerine "ahlaksız eylem" adıyla pişmanlık imkânı tanıdılar... 

 

Sonuç olarak, tüm bu eylemler küresel ticaretin mesafesini kısaltan ve bölgesel ticaretin önemini artıran bir durum oluşturuyor. Enflasyonist etkilerini pek yakında konuşmaya başlayacağız. Yükselen faizlerin bir anlamının kalmayacağı tehlikeli bir patikanın önündeyiz desem yanlış olmaz. Kenneth Rogoff 'un Davos'ta yaptığı açıklamaların bu açıdan bir kere daha analiz edilmesi gerekiyor diye düşünüyorum...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.