Bunlar mı ülkeyi yönetecek?

Sesli Dinle
A -
A +
Türkiye yaklaşık yirmi gündür depremler serisi ve sel felaketinin sebep olduğu kötü durumların yaralarını sarmaya çalışırken muhalefet kendi sorunlarıyla ülke gündemini meşgul etmeye devam ediyor.
 
Milletin dertlerine derman olma iddiasıyla ortaya çıkanlar kendi dertleriyle milletin karşısına çıkmaktan çekinmiyorlar. Ülkenin sorunları değil masa ve masadakiler konuşuluyor. Kendilerini konuşmaktan milletin sorunlarına sıra gelmiyor.
 
3-6 Mart arasında masada yaşanan fırtınalı tartışmanın daha bitmediği anlaşılıyor. Ortak aday belirlediklerini açıklasalar da sonucun masa ve masada eli olan bazı siyasiler tarafından hazmedilemediği gün gibi aşikâr.
 
Yakın zamanda masadakiler Kılıçdaroğlu’nun kendilerinin ortak adayı olduğunu kabul ederlerse millete “Bakın biz bir adayda uzlaştık ve arkasındayız” diyecekler. 6 Mart’ta yapılan ortak açıklamayla tartışmanın bittiğini düşünüyorduk ama öyle değilmiş. Baksanıza bir taraftan İyi Parti hazırlatmış olduğu billboardlarda geçmiş dönemlerde olduğu gibi süreci tartışmalı hâle getiren ve CHP-İyi Parti arasında sorunlara neden olan Akşener-İmamoğlu-Yavaş resimleriyle kampanya sürecini devam ettirirken diğer taraftan İyi Partiye yakın duran CHP’li Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş yaptığı açıklamalarla 6 Mart’ta ortak pişirilmiş aşa su katıyor!..
Yaklaşık yirmi gündür masa ve ortaklarının gündeminde Türkiye’nin sorunları yok. Depremmiş, selmiş, terörle mücadeleymiş, ekonomiymiş, dış politikaymış, savunma sanayiymiş, TOGG’muş, bor karbürmüş umurlarında değil. Gündemden tamamen kopuk şekilde seçim sürecine doğru ilerliyorlar. Uzun süredir en önemsiz konu dedikleri aday konusunda en büyük kırılmayı yaşadılar ve büyük güven kaybına uğradılar.
 
Önemsiz dedikleri aday konusu masayı bu şekilde etkilemişken sistem konusunda ne öneriyorlar bir de ona bakalım...
 
28 Şubat 2022 tarihinde “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” adı altında ortak bir metinle milletin karşısına çıkmışlardı. Gel gelelim aradan geçen bir yılı aşkın sürede metnin ne anlama geldiğini gösteren açıklamalar yaptılar ve hâlâ da yapmaya devam ediyorlar.
 
Millete önerdikleri sistemin veya sistemsizliğin ana hatları aşağı yukarı şöyle:
 
Anayasadan kaynaklı yetkileri kendi aralarında vardıkları mutabakat gereği sınırlandırılmış bir cumhurbaşkanı olacakmış.
 
Mecburen davulun cumhurbaşkanında, şu ana kadar sayısı bile netleşmeyen tokmağın ise başkalarında olduğu bir yapı olacak.
 
6 Mart’ta yapılan ortak açıklamaya göre masadaki her siyasi parti başkanı, cumhurbaşkanı yardımcısı olacakmış.
Bunlara ek olarak, bir partiye bağlı ama diğerlerinin de desteğiyle seçilmiş iki büyükşehir belediye başkanı “güçlendirilmiş ve icracı” olarak eşitler arasında birinci pozisyonda iki cumhurbaşkanı yardımcısı olacakmış.
Söz konusu iki büyükşehir belediye başkanı yetkileri kısıtlanmış cumhurbaşkanının “Koşu partneri” olacakmış. Böylece tam olarak ne kastedildiği açıklanmamış olsa da siyasete bir kavram getirmiş oldular. Küçümsememek lazım!
Cumhurbaşkanı yardımcısı olacak masadaki siyasilerle cumhurbaşkanının imzaları eşit olacakmış.
 
Bu durumda akla kaçınılmaz olarak bazı sorular geliyor;
İki büyükşehir belediye başkanı eşitler arasında birinci pozisyonda iki cumhurbaşkanı yardımcısı olacaksa onların imzaları nasıl olacak?
 
Veya CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu cumhurbaşkanı olursa CHP’li iki belediye başkanı ile cumhurbaşkanının imzaları nasıl eşit olacak?
 
Kim kimin ita amiri olacak?
 
Söz konusu CHP’li iki belediye başkanı kendi genel başkanlarına göre mi yoksa onları masada tutmak ve pozisyon vermek için elinden geleni ardına koymayan İyi Parti Genel Başkanına göre mi hareket edecek?
 
Şimdi bu nasıl olacak “Güçlendirilmiş ve icracı” iki cumhurbaşkanı yardımcısı daha zayıf konumda olan cumhurbaşkanına göre mi hareket edecek?
K
usura bakmayın bir de vesayet konumunda olacak bir “Eşgüdüm Konseyi” vardı…
 
Değerli okurlar,
 
Onların açıklamalarından anlaşılan şeylerin küçük bir resmini çekmeye çalıştım. Buradan sistem falan çıkmaz. “Ucube” lafı bile ortaya sistem diye atılanı açıklamaya yetmez.
 
Buradan kaos çıkar, yönetilemezlik çıkar, istikrarsızlık çıkar.
1995 yılında Bosna’da taraflar arasında imzalan Dayton Anlaşması bile bunların sistem diye millete sundukları garabet yapıdan daha iyi gözüküyor.
 
Son bir soruyla bitirelim;
 
Türkiye’de yönetilemez bir durumun oluşması kimi/kimleri mutlu eder?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.