Seçimde matematik mi sosyoloji mi belirleyici olacak?

Sesli Dinle
A -
A +
Son sürat seçime doğru ilerliyoruz. Öne çıkan Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı son kozlarını oynuyorlar. Her iki ittifakta mümkün olduğu kadar yeni üyeler peşinde. Öyle anlaşılıyor ki son ana kadar ne imkân varsa kullanılıyor. Bütün çaba cumhurbaşkanlığında en az 50+1’i yakalamak ve parlamentoda çoğunluğu almak.
 
Partiler ziyaret ediliyor, anlaşmalar yapılıyor, sözler veriliyor ittifaklar genişletiliyor. Tüm bunlar yapılırken matematik hesabıyla hareket ediliyor havası hâkim. Parti sayısı artınca aynı derecede oyların da artacağı hesaplanıyor. Ama gözden kaçırılan önemli bir konu var; matematikle toplumun mobilizasyonu aynı oranda değişmez. Siz sayıyı artırmaya çalışırsınız ama toplum farklı hareket edebilir.
 
İki kesimi bir araya getirdiğinizde hem taşımak/mobilize etmek istediğiniz kesimden hem de katılmak istediğiniz kitleden kaçışın olabileceğini hesaba katmak gerekir. Burada matematik birebir işlemiyor, sosyoloji devreye giriyor. Daha ağırlıklı olarak da sosyolojinin dediği oluyor.
 
Farklı siyasi, ideolojik ve beklentilerden gelen kesimler ne zaman bir araya getirilmek istense sosyoloji kendi kurallarını dayatıyor ve dediğini yapıyor.
 
Çok geriye ve başka yere gitmeye gerek yok. Mart başından beri Türkiye’de yaşanan siyasal hareketliliğe ve sonuçlarına bakmamız yeterli.
 
Daha düne kadar hiç görülmek istenmeyen, anketlerde yer verilmeyen, önemsenmeyen ve hesaba katılmayan Muharrem İnce ve Memleket Partisi hızla dikkatleri üzerine çekmeye başladı.
 
Millet İttifakı’nın aktörleri sosyolojiyi hesaba katmadan siyasi partileri bir araya topladıklarında matematiksel hesaba bakarak sonuç elde edeceklerini düşündüler. Ama iş öyle olmadı. Başta CHP olmak üzere Altılı Masa-HDP ilişkisinin üzerindeki örtü kalkınca ve mart başından beri İyi Parti örselenince her zaman olduğu gibi sosyoloji devreye girdi.
Terör örgütü PKK ile ilişkisini aynen sürdüren ve bu yüzden kapatma davası devam eden HDP ile yan yana gelmekten, birlikte hareket etmekten, iş birliği yapmaktan rahatsız olan İyi Parti’nin milliyetçi tabanı, CHP’nin ulusalcı tabanı ve masanın sağ kanattan gelen muhafazakâr tabanı rahatsızlık duydu.
Kısa bir zamanda Muharrem İnce ve Memleket Partisinin yanında toplanan bir sosyoloji ortaya çıktı. İktidara eleştirel bakan ama Masa-HDP ilişkisini asla kabul etmeyecek söz konusu kesimin önümüzdeki seçimlerde nasıl tavır alacağı önem kazandı.
 
Terörden çok çekmiş bir toplumun Selahattin Demirtaş güzellemelerine kanacağını beklemek ve HDP’nin sarıp sarmalanmalarla topluma kabul ettirilme çabasının sonuç vereceğini ummak saflığında ötesinde ahmaklık olur.
Yıllardır her şey milletin gözünün önünde cereyan ederken hiçbir şey olmamış gibi hareket ederek birliktelik kurmayı toplumun önemli bir kesimi kabul etmiyor. Sosyoloji toplum mühendisliğini dışarı atıyor, boşa çıkarıyor.
 
Gelelim ikinci konuya; “Adımızla, şanımızla, logomuzla ve kendi listemizle seçime gireceğiz” diyen masanın meşhur dörtlüsü Saadet, Deva, Gelecek ve Demokrat Parti son kertede ömürleri boyunca mücadele ettiklerini iddia ettikleri zihniyetin partisi CHP’nin çatış altında seçime katılmaya karar verdiler.
Düşünsenize, asılarak şehit edilen başbakan merhum Adnan Menderes’in devamı olduğunu iddia eden bugünün Demokrat Partilileri, hayattayken dünyası karartılan rahmetli Necmettin Erbakan’ın devamıyız diyen bugünün Saadetlileri, AK Parti’de genel başkanlık ve başbakanlık yapmış Davutoğlu’nun Gelecek Partilileri ve AK Parti’de başbakan yardımcılığı, dışişleri bakanlığı ve bakanlıklar yapmış Babacan’ın Devalıları CHP listelerinden seçime katılacaklar.
 
Bunlardan beklenen temsil ettikleri kesimleri, HDP ile iş birliği yapan CHP’nin çatısı altına taşımaktır.
 
Ne dersiniz olur mu bu iş,
Burada matematik mi işler yoksa sosyoloji mi?
 
Son günlerde İyi Parti’nin oy kaybetme nedenini hesaba katmayanlar 14 Mayıs’ta sosyolojinin temel kurallarıyla yeniden karşılaşırlarsa şaşmasınlar derim.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.