Siyasi partilerin takımları, takımların siyasi partileri olmaz...

Sesli Dinle
A -
A +

Birlikteliğe, dayanışmaya, uzlaşmaya, yardımlaşmaya, kucaklaşmaya, bölüşmeye, dinlemeye en ihtiyaç duyduğumuz çetin bir zamandan geçiyoruz.

 

6 Şubat’ta meydana gelen büyük deprem felaketinden sonra “Devlet-Millet El Ele” vererek güzel bir dayanışma ördeği ortaya koydu. Felakettin getirdiği başta canlarımız olmak üzere kayıpların hızlı bir şekilde telafisi için canla başla çalışılmakta. Giden canlarımızı elbette geri getiremiyoruz ama ortaya koyulan dayanışma bir nebze de olsa yaraların sarılmasına büyük katkı sağlıyor.

 

Fakat milletimiz tarihte karşılaştığı en büyük felaketlerden biriyle mücadele ederken, kötücül organize odakları boş durmuyor. Bu zor süreçte söz konusu kötücül organize odakları milletin azmini, birlikteliğini ve kurumların irade gücünü kırmak için ellerinden geleni yapmaktan imtina etmiyorlar. Topluma fitne tohumları atma gayreti içerisindeler. Depremin neden olduğu çetin günleri fitne tohumlarının yeşertilmesi için fırsata çevirmeye çalışıyorlar.

 

Peygamberimiz Hazreti Muhammed'in “Fitne çıktığı zaman at binen insin, koşan yürüsün, yürüyen dursun, duran otursun” buyruğu ortada dururken, birileri tam tersi fitne ateşine odun taşımaya çalışıyor. Birlikteliğe en ihtiyaç duyduğumuz zamanlardan geçerken nerede bir kalabalık ve topluluk varsa oralara fitne tohumları saçmaya çalışıyorlar.

 

 

 

Stadyumlar/tribünler/sahalar siyaset meydanı değildir!

 

 

 

Birkaç gündür kötücül organize odakların yukarıda bahsettiğim zor zamanlarda bitleri kanlanan fitne tohumcularının tribünlere dadanmaya çalıştığına şahit oluyoruz. En zor dönemde ortaya çıkan milletin dayanışma ruhundan ve birliktelik azminden rahatsız olanlar, özellikle gençlerin daha fazla ilgi gösterdiği tribünleri hedefine koymuş gibi.

 

Kardeşliğin, coşkunun, heyecanın paylaşıldığı ve doruk noktalara ulaştığı yerlerin başında gelen stadyumlar birileri tarafından ayrışmanın, farklılığın, fitnenin yayılmaya çalışıldığı alanlara dönüştürülmeye çalışılıyor.

 

Stadyumlar siyaset meydanı değildir. Her farklı siyasi görüşten, dinden, mezhepten renkten, coğrafyadan, etnik kökenden insanlar belli bir takımın etrafında toplanırlar, farklılıklarına rağmen tuttukları takımın başarılarından mutluluk duyarlar, aynı heyecanı paylaşırlar. Başarı sağlandığında, bir gol atıldığında tribünde yanında olanın hiçbir farklılığına bakmadan göz göze gelerek kucaklaşırlar.

 

Evlerinde, iş yerlerinde ve arabalarında tuttukları takımların renklerini ve sembollerini taşıyan eşyaları bulundurmaktan mutlu olurlar. Çocuklarını tuttukları takımlara ısındırmaya çalışırlar, onlara takımlarının formalarını alırlar. Bazen aile içinde bile tatlı bir rekabet yaşanır gider.

 

Siyasi partilerin takımları, takımların da siyasi partileri olmaz!.. Bu yüzden siyaseti stadyumlardan uzak tutalım. Buralarda her hafta farklı siyasi görüşlerden insanların heyecan ve coşku için bir araya gelmeleri kötücül organize grupların fitne tohumları yeşertmek için kullanmalarına müsaade etmeyelim. Kırk binden fazla insanımızı kaybettiğimiz afet ortamını bile kullanmak için sırada bekleyen sırtlanlara fırsat vermeyelim.

 

Büyük felaketin neden olduğu yıkımın kaldırılmasında sahada görünmeyenler, alanda milletin yanında olmayanlar, az da olsa benim de katkım olsun diye bir çabası bulunmayanlar kalkmış şimdi birlikteliği zehirlemeye çalışmak için tribünleri karıştırmaya çalışıyorlar. Bir de milletin birlikteliğine fitne tohumu ekerken milleti düşünüyormuş havasıyla hareket ediyorlar.

 

Takımlar, taraftar grupları ve taraftarlar zor zamanlarda ayrışmada değil birliktelikte ortaklaşmalılar.

 

Mesela kendilerini üç büyükler, dört büyükler olarak tanımlayan takımlar ve onların taraftar grupları niye deprem bölgelerine yardıma koşmazlar?

 

Deprem felaketinden etkilenen illerimizi kendi aralarında bölüşüp, aileler acılarıyla uğraşırken depremzede çocuklarla ilgilenseler kötü mü olur? Belli bölgelerde spor okulları açamazlar mı? Konteyner kent kuramazlar mı? Güçleri oranında depremzede çocukların eğitim masraflarını üstlenemezler mi? Spor mahalleleri oluşturamazlar mı?..

 

Daha da önemlisi, tüm birinci lig takımları bir araya gelerek bir yardım kampanyası düzenleyemezler mi?

 

Düşünsenize, oyunun dışında, zor dönemde faklı takımlar kendi renkleriyle ortak bir yardım kampanyasında buluşuyorlar. Milletin kalbine girmek için bundan daha iyi bir iş mi olur?

 

Herkes aklını başına alsın; takımlar ve taraftar grupları işini yapamayan siyasetçilerin işini yapmaya, başarısız siyasetçiler de tribünlere el atmaya çalışmasın.

 

Buradan hayır çıkmaz.

 

Fitnede değil, hayırda yarışalım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.